CHP’nin “OBİT” projesine ne oldu?

25-26 Temmuz 2020 tarihinde yapılan CHP’nin 37 inci olağan Kurultayında, 13 maddelik bir sözleşme sunumu yapılmış ve oybirliği ile kabul edilmişti.

Sözleşmenin en önemli maddeleri; yeni bir anayasa ve parlamenter sisteme geçişti.

Bildirgenin sonunda da “Ortadoğu’ya barış getireceğiz" deniliyor.

Bu amaçla; “Ortadoğu Barış ve İş birliği Teşkilatı (OBİT)” kurulacak. Akılcı, barışçıl, uluslararası hukuka önem veren bir dış politika izlenecek. Bölge merkezli dış politika anlayışından yola çıkarak kurucu üyelerinin de Türkiye, İran, Irak ve Suriye olacağı” anlatılmıştı.

“Altta yatan petrol, üstte yaşayan vatandaşların kaderini değiştirmiştir. Komşuda yangın varsa, sizde huzur olmaz. Biz Ortadoğu'ya barış getireceğiz. Bütün Ortadoğu'yu kucaklayacağız. Ortadoğu halkları ile birlikte barışı ve huzuru sağlayacağız” cümlesi ile sözleşmenin okunması bitirilmişti!

Toprağın altından fışkıran petrol ve gaz, bahse konu ülkelere huzur ve mutluluk getirmemiş, yanlış siyasi tercihler ve anahtar teslimi savaşlarla da emperyal güçlerle iş birliği yapılarak, bölgede büyük yıkımlara neden olunmuştur.

Ülkelerin siyasi, etnik ve mezhepsel tercihleri üzerine oturtulan emperyal oyunlar sayesindedir ki, ateş bir türlü söndürülemiyor ve bu ateş hızla üzerimize doğru geliyor.

Geleceğin iktidarı olma mücadelesi veren CHP’nin, böyle bir ortamda ortaya attığı bu proje ile gündem yaratması, çok değerli ve bölge için umut verici olmuştu.

Büyük Atatürk’ün öncülük ettiği, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’ın 1937 yılında imzaladıkları Sadabat Paktı, sizin hayata geçirmeye çalıştığınız OBİT’ten farklı değildi.

Projenizdeki “uluslararası hukuk vurgusu”, projeden de güzel ve bunun gerçekleşmesi bölgeye huzur ve mutluluk getirir.

CHP’nin önceki Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının üzerinden dört yıl geçti…

Elbette ki yönetim anlayışınızdan kaynaklanan öncelikleriniz olabilecektir ama bu, hiçbir zaman Türk Milleti’nin önceliklerinin önünde olmamalıdır.

Bütün siyaset yapanlara sesleniyorum.

Kim/kimler için siyaset yaptığınızı sanıyorsunuz.

Vatandaş, 10 milyon göçmenden rahatsız, öfkeli, patlamak üzere!

Lütfen, bu sessizliği hafife almayın.

Nerede duracağı belli olmayan bir sürece sürükleniyoruz.

İktidarın yorulduğunu görmeyen kalmadı ama buna rağmen vatandasın, kitleler halinde size teveccüh göstermemesi neyle/nasıl izah edilir.

Salıpazarı grup konuşmalarıyla olacak işler değil artık;

Toplum umutlanmak istiyor.

Ortaya attığınız projeden başlayarak bir ivme yakalamayı denemelisiniz.

Emin olunuz ki bunun, siyasi sonuçları olabilecektir.

2011’de Suriye işgali ile başlayan ve bize büyük maliyetler yükleyen 8-10 milyon aralığındaki sığınmacı/göçmen faturası, bakanlarımızın açıkladığı gibi 70 milyar dolarla sınırlı değildir.

13 yıldır Suriye’ye ve Suriye üzerinden 9 Arap ülkesine yapılamayan ihracattan kaybımız 60 milyar dolar (sadece Suriye’de 26 milyar dolar), düşürdüğümüz Rus uçağı ve pilotun ailesine ödediğimiz tazminat ve 18 ay tek bir Rus turistinin Antalya’ya gelmemesinden kaynaklanan 15 milyar dolar, yine o dönemde tüm Türkiye’den Rusya’ya yapılamayan sebze ve meyve ihracatından 2 milyar dolarlık gelir kayıplarımız olmuştur.

Suriye sınırına kaydırılan askeri birlikler, atılan mühimmat, akaryakıt giderleri ve Sadece Suriye bölgesinde şehit olan 500 Askerimiz ve yüzlerce gazimize ödenen tazminatlarla birlikte fatura 170 milyar doları geçiyor.

Yüksek maliyetli yap işlet sistemindeki mega projelere ödenen paralar, salgın ve salgın ile mücadelede kaybedilen iş gücü nedeniyle üretimin düşmesi sonucu oluşan kayıplar, yükselen dövizi baskılamak için Kur Korumalı Mevduat sistemine enjekte edilen paralar yüzünden ekonomimiz sarsıldı.

Sonrasında yaşadığımız depremin, 105 milyar dolarlık yıkım faturası ve yüzde yüzlere bulan enflasyonun yaşandığı bir ortamda kurduğunuz ve dağıttığınız masalar sonucu, AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığını hediye ederken de 39 gürbüz çocuk sahibi olabilmeyi başardınız!

İktidarın yıpranmışlığından bir hikâye yazamadınız ya!

Şam, Bağdat, Tahran ziyaretleri ile gündem yaratıp sempati toplamanız gereken bir ortamda siz, ABD’nin yolunu tutarken, halefiniz Sayın Özgür Özel de Avrupa Parlamentosunda konuşma yapmayı tercih etmişti.

Danışmanları aşmak mümkün olamamış!

Önceliğin ne olması gerektiğinin sıralamasını lider belirler. Danışmanlar da haritaların bulunduğu odalarda bölge etütleri yaparak strateji belirler, yazışmalarını, konuşma metinlerini hazırlarlar.

Liderlik böyle bir şeydir.

Gerisi, çok sesli eş başkanlıktır.

Nerede kaldı Sadabat anlayışındaki OBİT;

Hiç eğip bükmeyelim.

Haçlılarla birlikte hareket eden İhvancı İslamcılar, 13 yılda Suriye’yi bu hale getirdiler. Bildiğiniz halde bunu hiç dile getirmediniz. Hafız Esad’ın oğlu direniyor ve Emperyalizme karşı var olma savaşı veriyor.

Kurtuluş savaşında verdiğimiz gibi;

Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Lübnan’da verilmekte olan savaşın adı da kurtuluş savaşıdır.

Sizler; Türkiye’de iktidarın alternatifisiniz.

Çevremizdeki ülkelerle diyalog içinde olmak, vatan hainliği değildir.

Gelecekte Türkiye’yi ben/ bizler, arkadaşlar, ortaklarımızla yöneteceğiz diyerek İran, Irak, Suriye’ye gidebilmeliydiniz.

O ülkelerin devlet adamlarıyla görüşürken de Tarafların, uygulamakta olduğu politikalara atıf yapılarak karşılıklı ve bölge çıkarları doğrultusunda revize edilmelidir/edilecektir sözleri; o ülke liderlerini cesaretlendirir, güçlendirir ve gelecekte sizinle kontak kurma hafızasına sahip olurlardı!

Bunların hiç birisini yapmamış olmak bir tercihtir.

Sebep ne olabilir.

PKK/PYD/YPG ve onların arkasındaki güçlerden mi korkuyorsunuz?

O zaman önermek istediğiniz Ortadoğu Barış ve İş birliği Teşkilatı’na; ülkesinin birden fazla bölümü işgal edilmiş, Fırat’ın doğusunu da kaybetmek üzere olan Hafız Esad’ın oğlu neden katılsın?

Biraz daha samimiyet.

Hiçbir şey için geç Kalınmış değildir.

Sayın Özgür Özel:

CHP’nin genel Başkanı seçildiniz.

Çok iddialı bir şey söylemek istiyorum.

Gündemimizde seçim var diye karşı çıkanlar olacaktır.

Onlara itibar etmeyin.

İstanbul ile beraber Şam, Halep, Rakka ve Deyrizor’u da kazanmak istemez misiniz?

Git- gel hepsi 6 saat süre alır.

Danışmanlarınızın hazırlayacağı İçi dolu bir dosya elinizde olduğu halde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yapacak olduğunuz çalışma ziyareti sizi lider yapar!

Partinizde yaşanan tasfiyeler nedeniyle; Rahmetli Bülent Ecevit’in, Saddam Hüseyin ile görüşme yapmak için iki kez Irak’a gittiğini size hatırlatacak hafıza bırakılmadı…

Bu sese kulak verin.

Sığınmacıları davul zurna ile göndereceğiz denmişti ya!

İnanın ki o işlerin öyle olmadığını/olmayacağını, Lider olduğunuzda daha iyi anlayacaksınız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum