Nevzat ARSLAN
Çanakkale’de Çakmak Çakanlar
Bugün açılım, Esad, Esed, Şam’da namaza yetişme, İmralı, Oslo derken öngörü politikasının sonuçlarını yaşamaktayız… Aziz halkımızın evlatlarının cenazeleri gelmekte, düşünün bir ana-babanın, eşin halini… Askeri, doktoru, ambulansı ile evladınız şehit oldu, haberini duymak nasıl bir duygu! Yaşayan bilir.
Ya çocuklar! Şehit cenazesinde çocuk soruyor?
“Anne! Babam kutudan ne zaman çıkacak?”
**
1915 Yılı…
Bir babanın dramı,
Bozdoğan’ın Kavaklı köyünün Rebil mahallesinin yukarı yamaçlarında keçisi, inekleri, çocuğu ve gelinleri ile oturur varlıklı Topuz ailesi.
Baba Topuz Ali, çadırında oturmuş sohbet etmektedir.
Çanakkale adı geçince heyecanla ayağa kalkar ve şahlanır;
-Benim iki oğlan, aslanlarım, Çanakkale’de düşmana çakmak çakıyorlar.
Kavaklı Köyü Muhtarı Osman Hoca’da bir haftada üçüncü kez yine bu çadırdan girivermiştir. Topuz Ali’nin sözlerini duyunca bir an duraklar. Oysaki Ali’nin çakmak çakıyor dediği iki oğlunun künyesini getirmişti.
İki oğul şehit olmuş, kâğıtları da muhtarın cebindedir.
Muhtar ne edeceğini, ne diyeceğini bilemez.
Hoş geliş ve hal hatırdan sonra Topuz Ali;
-Muhtar, benim iki oğlan, Çanakkale’de düşmana çakmak çakıyorlar.
Muhtar Osman Hoca, gülümsemeye çalışır, ses edemez.
Muhtar, Bozdoğan Zaptiye kumandanına gider. Topuz Ali’ye oğullarının şehit olduğu haberini bir türlü söyleyemediğini, üç kez gittiğini her defasında babanın oğullarının çakmak çaktığını, savaştığını gururla anlatmakta, söylemeye dilinin varmadığını ve zaptiye tarafından şehit haberlerinin verilmesini ister.
**
Birkaç gün sonra Kavaklı köyünden yukarıya doğru bir zaptiye çavuşu ile iki asker tırmanmaktadır. Topuz Ali’nin çadırına yönelirler. Karşıdan askerleri görünce bağırarak çağırır Topuz Ali;
-Aslanlarım, şahinlerim benim de iki oğlum Çanakkale’de çakmak çakıyor keferelere evlatlarım.
Diyerek hepsini sırayla kucaklar.
Zaptiye çavuşu taş gibidir, ses çıkarmaz.
-Buyurun evlatlarım, şöyle oturun hele…
Çavuş durgun bir sesle önüne bakarak,
-Emmi…
Diye usulca seslenir.
Topuz Ali’nin diriliği kaybolur. Elleri yana düşer, sendeler, kendini yere bırakıverir.
-İçime doğdu da inanmak istemiyor ki bu yürek. Ah! Bre oğul. Nasıl inanam nasıl?
Diyerek gözünden yaşlar akıtmaya başlar.
-Hangisi?
Diye sorar.
-Halil’im mi?
-…
-Yoksa Mustafa’m mı?
Zaptiyeler ses vermez.
-Yoksa… Yoksa ikisi de mi?
Çavuş başını sallar. Ali hıçkırarak,
- Nasıl inanam? İnanmak istemiyor ki bu gönül. Ah! Bre oğullarım.
Hepsi birbirine sarılarak, içini çekerek, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarlar…
**
Çanakkale zaferinin 101.Yıldönümünde Şehit ve Gazilerimizi bir kez daha saygı ve şükran ile anıyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.