Ali AKSÜT
Bir öğretmenin başarı öyküsü
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, ülkemiz eğitiminin şu an içine düştüğü sıkıntılı durumu, bütün çıplaklığıyla gördükleri sorunların çözümü noktasında feryat figan ediyor. ‘Kıyameti koparmamız lazım’ diyerek, bu çırpınışıyla konunun ciddiyetini ve önemini dikkat çekti.
Okullar açılırken karşılaştığımız eğitim sorunlarının günümüzde yaşanmaması noktasında Sayın Bakan’ın ifadesindeki kıyametin kopmaması, bu ikaza gerek kalmaması uğruna kırk bir yılını eğitime adanmış, bir eğitim sevdalısı ak saçlı bir öğretmenimizin, bir okul müdürünün başarı hikâyesini bu yazımda ele alacağım.
Yıllarını, hayatını ömrünü eğitime adamış bir eğitim sevdalısı, mesleğini çok seven bir öğretmenle, bir okul müdürüyle konuşuyorum. Yılların meslek tecrübesi, meslek aşkıyla yoğrulan, öğrencilerini kendi evladı gibi bağrına basan ak saçlı bir ulu çınar… Yaklaşık kırk bir yılı bulan bir eğitim serüveni… Kendisi gibi öğretmen bir hanımla evli…
Okulları yatılı bir kız okulu. Okul lojmanında kaldıklarından gece gündüz okuldalar. Yatılı öğrencilerin sorunlarıyla ilgilenmek, onlara sıcak bir aile yuvası mutluğu vermek, hem annesi hem babası hem de öğretmen olabilmek hiçte kolay bir iş olmasa gerek.
Okul bahçesini sinde görmenizi isterdim… Her gün itina ile bakımı yapılmış bir park cazibesinde. Öğretmenlerin öğrencilerin nefes alıp dinlendiği çiçekleri, ağaçları, kamelyalar spor salonu, çöp kovaları ve oturma banklarına kadar huzur veren bir mekân… Yeşili sevdirmek, ağaç sevgisi ve çevre bilinci oluşturmak amacıyla özlü sözler yazılı tabelalarla desteklenmiş bir alan…
Sadece yeşil mi?
Tabii ki hayır!
Atatürk’ten, Yunus’tan Mevlana’dan, Mehmet Akif’ten daha pek çok büyüğümüzün eğitici, öğüt verici sözler, yazılar…
Okulun bahçesindeki çok yüksek büyük Türk bayrağının dalgalandığı görkemli direği çevreden bütün ihtişamıyla seyredilmekte… 2007-2008 yılları teröre çok şehit verdiğimiz yıllar, milletimizin içini acıtan, yüreğimizin yandığı yıllar… Hakkâri Çukurca, Dağlıca baskını olduğu yıllar… Doğu’dan Güneydoğu’dan öbek öbek şehitlerimiz geldiği yıllar... O günlerde vatan sevgisi ve milli duyguların dorukta yaşanan günlerdi. Milletimizin ve öğrencilerimizin yaşadığı milli duygu ve heyecanlarının tercümanı olarak o manevi havayla şanlı bayrağımızın bütün ihtişamıyla dalgalanması, İstanbul Boğazı’ndan geçen dost düşman bütün gemilerin görmesi selam durması en büyük mutluluğuydu. Yedi tepeye kurulmuş İstanbul’un minareleriyle, tarihi eserleriyle süslenen şehir süeti içinde okulda görkemli dalgalanan şanlı bayrağımızla bu güzel şehrin manzarası ayrı bir mana ve değer kazanıyordu. Bayrak gönderde dalgalandıkça onun sevinç ve gururuna diyecek yoktu.
Okulun giriş holünde çok güzel düzenlenmiş Atatürk köşesi ve şehitler panosu var. Vatanımız için canını veren ne kadar asker, polis, subay, sivil memur öğretmen ve vatandaşımız varsa, nerede ne zaman şehit olmuş, künyesi ile birlikte şehitlerimizin fotoğraflarının sıralandığını görüyoruz. Aziz şehitlerimizin mücadelesi ve ruhaniyeti canlanıyor gözünüzde. Şehitlerimiz, Atatürk köşesinde atasıyla beraber yan yana omuz omuza ihtişamlı bir duruşu, görünüşü vardı..
Okulun bütün koridorlarına süsleyen tarihi panolar geçmişte eseri olan iz bırakan Türk büyüklerinin tabloları insanı tarih tünelinden seslenen şeref vesikaları, gurur tablolarıydı. Okul bahçesine yaptırılan tarihteki 16 Türk devletinin kronolojik sıraya göre bayrakları, hakanları, kuruluş ve yıkılış yıllarını açıklayan kabartma ilgi çekici emek verilmiş bir sanat eseriydi. Öyle bir kompozisyon hazırlanmış ki sevgili öğrencilerimiz her mekânda, bahçede koridorda her saniye eğitimin gerçekleştiği görsellerle donatılmış.
Okul müdürünün odasına geldiğinizde oturacak yer bulmada zorlanıyorsunuz. Kazanılan başarı ve ödülleri gösteren plaket, şilt, madalya ve onur belgelerinden geçilmiyor. Alın teri, akıl teri bu gurur tablosu ödüllerin sergilendiği vitrinde yenilerini koyacak yer kalmamış.
Her bir başarının göğüs kabartacak bir hikâyesi var. Liselerarası ve uluslararası dünya voleybol şampiyonluğu… Hem de iki kere… Üniversiteye kazandırdığı öğrenci başarısında İstanbul birincilikleri… Pek çok alanda başarılar, dereceler…
Eğitime adanmış bir ömür. Ve başında saçlarının bir tek siyahı kalmamış, bir bilge insan… Adeta pamuk dede… Aşkla çalıştığı mesleğinde yaşadığı haksızlıklar… Stres, sıkıntı, kalp krizi, ameliyatlar…
Sonra ne mi oldu?
Çok sevdiği mesleğinden emekli olmak zorunda kaldı.
İçi buruk bir şekilde mesleğinden ve okulundan ayrılırken en büyük sevinci ve gururu bu ülke için yetiştirdiği öğrencileriydi. Yıllarca ektiği tohumların yeşermesi, meyve vermeye başlamasıydı. Hele yıllar önce biraz yaramaz hayta kulağını çektiği öğrencilerinden pek çoğunun iş meslek sahibi olarak okuluna gelip, onun elini öpüp helallik istemesi, ak saçlı öğretmeni çocuklar gibi mutlu ve şen etmişti.
Mesleğinde çok başarılı bu efsane müdür kim?
Biliyorum siz de merak içindesiniz…
Fazla meraklandırmadan söyleyeyim:
Bu efsane adam Bursa Eğitim Enstitüsünden okul arkadaşım…
Öğretmen…
Üsküdar Anadolu Kız Lisesi müdürü…
Aynı zamanda İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu…
Öğretmen, avukat Mehmet Keskin…
Siyasete bulaşmış, belediye başkanlığı yapmış eski bir öğretmen olarak Mehmet Keskin’le gurur duyuyorum. Elbette başka öğretmenlerimizin de başarı öyküleri mutlak vardır. Mehmet Keskin gibi eğitim abidelerinin, güzel ülkemizin her bir köşesinde çoğalmasını arzu ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yeni eğitim ve öğretim yılının hayırlı olmasını diler, öğretmen ve öğrencilerimize üstün başarılar temenni ederim.
Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.