ABD’nin iktidar arayışı!

Depremin yaraları sarılmaya çalışırken, şimdi de aynı bölgede sel felaketi…

Felaketler üst üste geldi.

Alt yapılar, kalıcı konutlar, okullar, hastaneler yapılıncaya kadar sıkıntılı bir dönem geçireceğiz.

Deprem bölgesinde yaşama ve üretime dair sorunları kısa sürede çözmemiz ve normalleşmeye geçebilmek önceliğimiz olacaktır.

Biliyoruz!

Ekonomik, siyasi, bölgesel, etnik ve küresel terör tehdidi sorunlarımız var ve bunları uzatmak mümkün.

Devletimiz büyük ve önümüzdeki sorunlar, öncelik sırasına göre çözülecektir.

Böyle bir ortamda seçime gidiyoruz.

İki eksenli bir seçim olacak.

Cumhur ittifakının karşısında; ABD, AB, NATO, HDP, YPG/PYD ve Kandilcilerin desteklediği Millet İttifakı yer alıyor.

Erdoğan’dan kurtulmak isteyen batının seçimi olacakmış gibi görünmesine rağmen, Erdoğan’ın kazandığına göre de plan yaptıklarına inanıyorum.

Türk halkının iradesini satın alamayacaklarına göre…

F 16’lar yetmez, F 35’leri de verecekler.

Türkiye ellerinden kaçıp giderse bir daha geri dönüşü olmaz!

Bu seçim, ABD ile Avrasya’nın seçimidir.

Sonuçları sadece bizi ilgilendirmiyor.

O nedenledir ki tüm dünyanın gözü Türkiye’de olacaktır.

ABD, bu seçimi kazanmayı Millet İttifakından daha çok istiyor.

Şöyle ki:

1991 birinci Körfez Savaşı ve sonrasında,1 Mart 2002 tezkeresiyle önüne düşürmeye çalıştığı SEVR topunu görmezden gelirsek eğer yanlış yapmış oluruz.

2003 yılında 1 Mart tezkeresi, CHP Genel Başkanı rahmetli Deniz Baykal’ın direnmesiyle TBMM’den geçmemişti.

ABD, bunun faturasını da Askerler ve CHP’ye kesti.

2003’de Türk Askerinin başına çuval geçirilmesi ile başlayan siyaseti ve ülkeyi dizayn etme operasyonları, FETÖ’cü savcı-hâkim ve kolluğun becerisiyle doruk noktasına ulaştı.

2008’de Ergenekon, 2010’da Balyoz kumpaslarıyla askerler derdest edilerek cezaevlerine atıldılar.

Yine aynı yıl, Deniz Baykal ile tezkere safhasında devletimizin resmi görüşmecisi olan MHP Ankara Milletvekili rahmetli Ahmet Deniz Bölükbaşı’ya kaset kumpası ile siyasi linç yapılarak öçlerini aldılar.

Yetmedi…

Cumhuriyetle hesaplaşacağını okyanus ötesine “Ben Dersimli Kemal” diyerek mesaj veren Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün partisinin başına getirilmişti.

Geçtiğimiz 12 yıl içinde antiemperyalist söylemden uzaklaşan CHP, Atatürkçüleri tasfiye eden siyasi bir aparata dönüştürüldü.

CHP kaybettikçe, Cumhuriyetin kuruluş değerlerine saldırır hale getirildiğini gördük.

Şimdi de meydan okuyorlar…

Anadilde eğitim, eyalet sistemi, özerk yerel yönetimler, Suriye ile komşu olmaktansa PYD/YPG ile komşu olmanın ne zararı var gibi açıklamalar, Rusya’ya karşı Amerikan çıkarlarını korumak, Mavi Vatanı “saldırgan ve yayılmacılık” olarak görmek, Azerbaycan’a karşı Ermeni seviciliği, İHA ve SİHA üretimlerini durdurmak…

Bütün bunlar bilerek ve taammüden yapılıyor.

Kaset kumpasları ile ne kaybettiğini bilmeyenlerin ne kazandıkları ortada…

2011 yılında da AKP içindeki Stratejik Derinlikçiler, Suriye’de Esad’ı devirip Suriye’yi parçalamaya gittiler.

Peşinden Amerika’nın, 15 Temmuz darbesiyle devleti ele geçirme teşebbüsü…

O günden sonra ABD, NATO ve AB ile ilişkileri gerileyen ve durma noktasına gelen Türkiye, bağımsız dış politikalarla yol almaya başladı ve başarılı da oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bağımsız politikaları, onların planları ile örtüşmüyor ve hatta engel oluyordu.

ABD ve Avrupa, “Erdoğan ve Türkiye kontrolden çıktı” diyerek yeni planlamalar yapmaya başladılar.

ABD, yüz yıllık Sevr’in uygulamaya sokulmasındaki ara hedeflerden ilkini Irak’ı üçe bölerek gerçekleştirdi. İkinci ara hedefinde ise Suriye vardı. Fırat’ın doğusunda PYD/YPG yapısını devlete dönüştürme arayışı halen devam ediyor.

Tanklar, toplar, havanlar, stingerlerden sonra helikopterler…

Amaç belli!

Bunun önündeki en büyük engel kim?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad…

Ayrıca ABD, Erdoğan’ın Kıbrıs, Ege, Rusya-Ukrayna, S-400, Libya, Suriye, Irak başta olmak üzere dış politikalarından rahatsız.

Erdoğan’da geri vites yok.

Bu yüzden Türkiye’nin kolay lokma olmadığının da farkında!

Ortadoğu’da dengeler çok hızlı değişiyor

Çin ve Rusya, İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırdılar.

Suudlar, haraç ödedikleri ABD’den kopuyor ve Avrasya’ya yöneliyor.

Suriye Devlet Başkanı Esad, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başta olmak üzere körfez ülkeleriyle yeniden diyalog kurdu ve ülkesinin imarına yönelik finansman arayışında.

Rusya’nın başkenti Moskova’da yapılacak Türkiye, Suriye ve Rusya görüşmelerine İran’da dahil ediliyor. Dışişleri bakanlarının yapacak olduğu görüşmelerin, liderler zirvesine dönüşmesi bekleniyor.

Olmaz denilen bütün işler olduruluyordu...

ABD, bütün bu olanlardan çok rahatsız ve Fırat’ın Doğusunda yaratmış olduğu yapının zora gireceğinin hesaplarını yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, buradan dönmesini mümkün görmedikleri için kendisiyle uyumlu çalışacak bir iktidar yapılandırması peşindeler.

Bu da rastgele yapılmıyor. Planlı ve bizatihi Atatürk’ün kurduğu parti merkezli bir ittifak yapılandırıldı.

Cumhuriyeti kuran parti üzerinden Cumhuriyet değerlerini yok etmek/yok saymak…

Sınırlarımız da dahil!

ABD’nin, Lozan’a niçin imza koymadığını şimdi anladık mı?

Atatürk’ün partisi üzerinden güncelleme arayışı içindeler.

Atatürk’ten intikam almak değilse nedir bunun adı?

İstedikleri meyveyi alabileceklerine olan inançları tam!

ABD, Millet İttifakıyla Özerk Yönetimi/Federasyonu çok yakın bulduğu için 100 yıl sonra önüne düşürdüğü fırsatı değerlendirmek istiyor.

İddia odur ki HDP/PKK çekincesi nedeniyle 6 Mart günü yaşanan kriz, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in masaya döndürülmesiyle son buldu.

Altılı masa etrafındaki koltuklar, üzerinde oturanlarla birlikte ve bozulmamak üzere yeniden muhkemleştirildi.

Oyunu bozanın ne olacağı, akıbeti…!

Sonuç:

Amerika, Erdoğan ve Türkiye çökertilmeden yol alamayacağını biliyor.

Bunun için de her türlü riski almaya hazır.

Seçime bütün ortakları ve gücüyle giriyor.

Seçimi kazanmak için her yol mübah!

Kaybı gördükleri gün; Atina, Tiflis, Erbil ve Rakka üzerinden planlanacak örtülü operasyonlarla ülkemizi karıştırabilirler.

Bana göre bu seçimin iki sonucu olacaktır.

S-400’leri, Anadolu’nun bozkırında açılacak kraterlere gömerken, Kürt federasyona da razı mı olacağız?

Girit’ten kalkacak ABD uçaklarını önlemek için İpsala’ya konuşlandırıp direnecek miyiz?

Türkiye’nin geleceğini halkımızın tertemiz oyları belirleyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum