Buket SARAN
Zor zamanlar
Bugün Lozan Antlaşması hakkında bir yazı yazmak istedim. Elbette internetten bir kaynak bulmak gerek. Wikipedia’ya müracaat ettim. Aaa! O da ne? Siteye girilemiyor. Tekrar denedim, yine olmuyor. Hatırladım ki sekiz on aydır Türkiye’de Wikipedia’ya erişim yasak. Bir ansiklopedide sakıncalı ne olabilir? Eğer sakıncalı bir başlık, madde varsa, sadece onu engellersin, kaldırırsın, bütün siteyi değil.
Canım sıkıldı. Kalkıp balkona çıktım. Bugün pazar. Sabahtan beri bulutlu, soğuktu. Hava açmış, pırıl pırıl bir güneş. İçimden pikniğe gitmek geçti. Dedim ki hep Kuşadası, hep Güzelçamlı, Davutlar, şöyle bir de deniz aşırı gitsem. Öyle Sisam’a falan değil, pasaport, yurt dışı çıkış harcı, feribot bileti, uzun işler. Yurdumun çok güzel adaları var. Mesela Aydın’ımızın Eşek adasına, ya da Bulamaç adasına gitsem nasıl olur? İkisi de Didim’in karşısında, seslensem sesimi duyarlar. Binsem bir küçük tekneye, oltamı atsam denize, hem gitsem, hem balık avlasam… Sonra adaya çıksam, mangalımı yaksam, balıklarımı ızgara yapsam, ne güzel olur değil mi? Ama dediler ki; “Sakın haaa! Yunan askeri üs kurmuş adamıza, kimse gidemiyor” Ne iştir dedim, ha Eşek adamız, ha Didim? Yunan’ın Eşek adasına asker çıkarması ile Didim’e asker çıkarması arasında ne fark var?
Didim’in karşısındaki bu iki ada, Kanuni Sultan Süleyman zamanında alındıktan sonra 462 yıldır Türkiye’ye ait görünüyor. Ne Lozan, ne Paris anlaşmaları her iki adanın Yunanistan’a bırakıldığına ilişkin bir hüküm içermiyor. Öyleyse ben neden Eşek adasına pikniğe gidemiyorum?
Neyse, Lozan Antlaşmasına, hatta daha öncesine dönelim.
Lozan Antlaşması’na bizi getiren koşullara bakalım önce. Yıllarca süren bir büyük dünya savaşı yaşamışız. Balkanlar, Ortadoğu darmaduman. Halk sefalet içinde, askerin ayağında çarık, üstünde giysisi yok. Sevr’i dayatmışlar. Ülke işgal edilmiş, bize Orta Anadolu’da küçük bir alan bırakmışlar. Sonuçta Kurtuluş Savaşı vermiş ve kazanmışız.
Daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış, Ankara’da TBMM hükümeti var. İtilaf devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM hükümetini Lozan’da toplanacak barış görüşmelerine davet ediyor. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’nın gitmesini uygun görüyor.
Türkiye’nin amacı Misak-ı Milliyi gerçekleştirmek, Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulmasını önlemek, kapitülasyonları kaldırmak, Yunanistan ile aradaki Batı Trakya ve Ege adaları sorunlarını, çözmek, savaş tazminatı almak, ayrıca Avrupa devletleri ile sorunları da çözüme kavuşturmak.
Masanın bir tarafında TBMM Hükümetini temsilen İsmet Paşa ve ekibi, diğer tarafında Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya var. Emperyalistler kapitülasyonları kaybetmemek için baskı yapıyor, savaştan galip çıkmış olsa bile yorgun Türkiye direniyor. Fakat anlaşmazlıklar bir türlü çözülemiyor ve 4 Şubat 1923’de görüşmeler kesiliyor.
Türk ordusu savaşa hazırlanmaya başlıyor. Sıkıntılı, sancılı bir dönem..
Görüşmeler 23 Nisan 1923’de tekrar başlıyor ve 24 Temmuz 1923’e kadar devam ediyor. Sonuçta Lozan antlaşması imzalanıyor. TBMM tutanaklarına göre 97 sayfalık bir anlaşma. Fakat bağlı protokollerle on cilt tutuyor.
Diyeceğim şu ki; Lozan Antlaşması Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanmış değil, masada Japonya bile var. 2017 yılından bakıp 1923 yılının koşullarını dikkate almadan eleştirmek ne denli doğrudur, düşünmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.