Nevzat ARSLAN
Yörük Ali Efe ve Havada Uçuşan Leylekler
Yörük Ali Efe, kendisini düşmana karşı çıkmak için davete gelen vatansever subaylar
ile görüşerek Kuvayı Milliye güçlerine katılmayı kabul eder.
**
Otun, ağacın, böceğin ve toprağın baharı gelmiştir.
Ortalık deli yeşile boyanır.
Fakat Türk halkının ve vatanın kara kış günleridir.
Aydın ve çevresi Yunan işgali altındadır.
Dalama nahiyesinde Yörük Ali Efe karargâhını kurmuştur.
Kendisine katılan gençlere, Yortuç Deresi derinliklerinde silah ve atış talimi yaptırmaktadır.
Yunana yapılacak Malgaç baskını öncesindedir.
Nahiye merkezine dönüşte havada leylekler uçmakta.
Yuvasının ve yavrularının üzerinde dönen bir leylek Efenin dikkatini çeker.
Yanındakilere bir gösteri yapmak ister.
-Leyleğin sol ayağına bakın.
Efe mavzeri şöyle bir omzuna götürüverir.
Bir kurşun sesi, kuşun sol ayağı pat diyerek önlerine düşer.
-Sağ bacağı…
Bir kurşun sesi ile de leyleğin sağ ayağı yan tarafa düşer.
İki ayağı kopan zavallı ana kuş, hemen yuvasındaki yavrularının yanına yatar.
**
Cumhuriyet sonrası Yörük Ali Efe İzmir Buca’ya yerleşir.
Efe İzmir Elhamra Sinemasını işletmekte, bir de ticarethanesi vardır.
Bir sabah atlı tramvaydan ineceği esnada,
Rum bir çocuk, telaşla efeye çarpar ve elindeki gümüş saplı bastonu elinden düşer.
Bastonu yakalamak isteyen Yörük Ali Efe birden tramvay altında kalır.
Önce sol ayağı kopar, kurtaralım derken sağ ayağı da tekerlek altında parçalanır.
Efemizin sonuçta iki ayağı dizinden kesilir…
**
Yörük Ali Efe son günlerini Aydın’ın Yenipazar ilçesindeki (şimdi müze yapılarak, naşının da bahçesine gömüldüğü) evinde geçirmiştir.
O ilk yıllarında önemsemediği ayakları kopuk ve kırık ana leylek ile yavruları rüyalarına girer, içini acıtır, üzülür.
Efe, geçmiş olsun ziyaretine gelen iki çocukluk arkadaşı ile sohbet etmektedir.
Gümüş saplı asasını aldığı Çineli kadını aradığını, ama öldüğünü öğrenir.
Evinin hanayında, sırtını duvara vermiş, mavzeri her daim kucağında, kesik ayakları üzerine atılmış bir örtü ile otururken, havada gördüğü uçuşan leyleklerin yarasını ve acısını bir kat daha arttırdığını iki çocukluk arkadaşı misafirine usulca, gözleri nemlenerek anlatır…
**
Şehit ve Gazilerimizi saygı ile selamlıyoruz.
Bu arada Yörük Ali Efe’yi ölümünün (23 Eylül 1951) 64. yılında
bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
YAZAR NOTU:
Bu hikayeyi Aydın Huzurevinde kalan Köşk Cumayeri köyünden bir yaşlı anlattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.