Nevzat ARSLAN
Yoğurt yiyeni karıştırmak
Bu kadar pahalılık görülmedi.
Zam oranları öyle, böyle değil, yüksek oranda fiyatlarla karşı karşıyayız. Ülkede ekonomik kurtuluş savaşından söz ediliyor. Mandacılar deniliyor, Dış güçler deniliyor.
Enflasyon %21 küsur denilirken, Yeni yılda vergi ve harçlara yapılacak %36 oranında zamlar da konuşulmakta…
**
Ülkede her nasılsa bir anlayış oluştu.
Bir yandan adeta şiddet toplumu olduk.
Bu şiddet, aile içinde yoğunlukla gözlemlenmekte, son 10 ay içinde 340 kadın öldürülüyor. Samuray kılıcı ile öldürülen bir genç kızımız var. Tuba Aslan isimli bir kadın 23 kez şiddetten korunma dilekçesi veriyor, 23. kez verdiği dilekçe sonrası adliye çıkışında kocası tarafından öldürülüyor.
Televizyonlardaki programlarda internetten tanıştığı kişilere kaçanlar, evini terk eden, boşanan ana ve babalar ile toplumda bir yozlaşma içinde olduğumuz muhakkak. Bunda ekonomik sorunların da neden olduğu da bir gerçektir.
Olan çocuklara oluyor. Sevgisiz kalan çocuklar, terk edilen çocuklar, nine-dede, akraba eline veya yurtlarda kalıyorlar. Bu çocuklar yarınlarda sağlıklı bir birey olma yolunda, ne derece maddi ve manevi yaralandıklarını düşünmemek elde değil şüphesiz…
**
Adam kalkmış, çiçeklerde henüz polen iken, yaklaşık elli yıl, yarım asır önceki pahalılık ve kuyruklarda sanki kendi yaşamışçasına, çile çekmişçesine söz ediyor.
Üstelik ukala bir şekilde bize anlatmaya çalışıyor, haydi oradan diyoruz.
Ataların sözünü anımsıyoruz, “ Yoğurt yiyeni karıştırma”
**
“Eskiden…”
Diyerek başlayan cümlelerin hepsi ağır bir özlem içerir.
Çünkü bizler eskiden daha mutluyduk.
Hoşgörü, sevgi ve saygı vardı.
Siyaset mecrasında bile bir hoşgörü vardı.
Rahmetli Süleyman Demirel, hiçbir gazeteciyi mahkemeye vermemişti. Üstelik kendisini ağaç gölgesinde, koyunlara kaval çalan çoban olarak defalarca “ÇOBAN SÜLÜ “ karikatürleri çizilmişti.
Aynı şey Bülent Ecevit de geçerliydi, Başbakanlık önünde yağmur ve soğukta bekleyen Başbakanlık muhabirlerine koşarak sarılır, “içimi acıtıyorsunuz” dediğini de izlerdik.
Rahmetli Necmettin Erbakan’ın da takkeli, takunyalı karikatürlerini unutmadık…
Rahmetli Özal zamlar sonucu kendisini ”ZAMPİYON” diye Fırt dergisinde çizilen karikatürü salonuna asar. Gülümseyerek seyrettiğini anlatırdı.
***
Yoğurt yiyeni karıştırma der atalar…
Bari hikâyesini de aktaralım.
Adamın biri,
Bir yıl evlilikten sonra,
Gurbete düşer yolu…
Karısını, çocuğunu bırakır,
Taşı toprağı altın denilen İstanbul eline çalışmaya gider.
Çalışır, çabalar, para biriktirir, evine döner.
Kendisini karşılayan karısına sarılır, hasret giderir.
Bir de bakarlar ki, gurbetlik 6 yıl sürmüştür.
Evin önünde üç çocuk oynamaktadır.
Kadın,
“Kocacığım, şu büyük oğlumuz yedi yaşında, sen giderken bir yaşındaydı. Bu küçük oğlumuz altı yaşında, sen giderken ben buna gebeydim.”
Deyip susar.
Adamın dikkatini az ileride bir tencereden yoğurt kaşıklamaya çalışan, yoğurtla adeta beyaza bürünmüş bir çocuk dikkatini çeker…
“Şu yoğurt yiyen çocuk kim?”
Kadın sert bir tavır takınır,
“Herif, herif, sen altı sene neredeydin?
Ben altı yılı sordum mu sana?”
Adam duraklar,
Kadın birden yine celallenir,
“Yoğurt yiyeni karıştırma,
Yoğurt yiyeni karıştırmayacaksan işte ev…”
***
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.