Metin AKOĞLU
Yılmaz Büyükerşen ve belediyecilik anlayışı
Bir bilgeye sormuşlar:
Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim," diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim
oluyor?
O da nereden çıktı? Neden terzi?
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde,
benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim
hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle
görürler.
Bir insanın zekâsını nereden anlarsınız?
Konuşmasından.
Ya hiç konuşmazsa?
O kadar akıllı insan yoktur ki!
Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar, "Deneyim" demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar "Hatalarımla" demiş
Efendim canınız ne istiyor? Bilge cevaplamış:
Canım hiçbir şey istememeyi istiyor ve devam etmiş.
Bu ruh halinin adı gönül yorgunluğudur…
Dünya da en güzel şey ne diye?
´Sevmek´ demiş...
Peki sonra? Demişler...
´Sevilmek´ demiş...
Peki, neden sevmek sevilmekten önce geliyor? Demişler...
O da demiş ki ´insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir...
İnsan neden dilek diler?
İnsan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için dilemek gerek.
En mutlu insan kimdir?
İşte o dağdaki çobandır demiş.
Neden diye sormuşlar.
Çünkü demiş insan bildikleriyle yaşar,
onun bildikleri koyunları, keçileri ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz
edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.
Bilmek ve bilgiye sahip olmak için ne yapmak gereklidir?
Okumak lazımdır.
“ Çok okudukça
Daha çok bilirsin.
Daha çok bildikçe,
Daha çok gelişirsin, büyürsün, olgunlaşırsın.
Daha akıllı geliştikçe, büyüdükçe, olgunlaştıkça
Aklındakini ifade ederken, aklından geceni söylerken, düşündüğünü ifade ederken yahut kararlarını verirken
Sesin daha çok güçlüdür, sesin daha gür çıkar.”
Azerbaycan Türkçesinde ‘ses’ kelimesinin ikinci bir anlamı daha vardır. O da seçimlerde kullanılan oy demektir.
31 Mart 2019 tarihinde yerel seçimleri için sandık önümüze konacak.
Sandığa gidip oy vermek vatandaşlık görevidir. İnsanlık, vicdan, meselesidir. İnsan gibi yaşamak istiyorsanız vs.vs. sandığa gidin diye televizyonlardan vatandaşlık hatırlatmaları pompalanacaktır.
Önümüzdeki doksan gün boyunca birisi, diğerine bunlar üç koyunu güdemezler diyecek.
Diğeri, birisine harami rejimine son diyecek.
İyi parti, haklı olarak biz beyaz sayfamızla geliyoruz diyecek.
MHP, bizim neyimiz eksik. Biz de iyi şeyler yaptık geliyoruz diyecekler.
HDP’ liler, elimizden alınan belediyelerimizi kayyumlardan geri alacağız diyecekler.
Bak arkadaş. Yaşadığınız şehrin sorunları hakkında ilgi duyuyorsan önce bilgilen. Daha sonra yapılanları, yapılamayanların da nedenlerinin analizi yap.
Önümüzdeki yerel seçimde, belediye başkan adaylarının açıklayacakları seçim manifestosunda, yaşadığın şehre ait projeler neleri öngörüyor. Gerçekleşme oranları nedir? Kaynaklar nedir ve nerelerden temin edilecektir. Vatandaş olarak benim elim ne kadar cebime gidecek. Ben nerede ne kadar katkı yapacağım. Benden istenen bir şey var mı? Bunları kendine sorabilmelisin.
Kentlerimizi, Büyükşehrimizi yönetecek seçilmişlerin, üretecekleri makro projelerle, içinde yaşayan insanların yaşamını kolaylaştırıcı neler vaat ettiğini,
Bir üniversite şehri de olan Aydınımızın yaklaşık 60 bin öğrencisi bulunmaktadır. Devlet, eğitim sistemi içerisinde gerekeni yapmış 60 bin öğrenciyi Aydın’a yönlendirmiştir. Büyük bir ekonomik pasta olarak ele alındığında, sizin de kenti idare edenler olarak o misafirlere hak ettiği kent yaşamını sunmak gibi bir borcunuzun olduğunu görmelisiniz…
Öğrenciyi kaz olarak görmek kadar aptalca bir şey olamaz. Beslenmesiyle, konaklamasıyla, alışverişiyle, ulaşımıyla, sosyal ve kültürel etkinlikleriyle, eğlencesiyle, ahlaki erozyona uğratılmadan, aileleri tarafından Aydın’a, Aydınlıya emanet edilmiş bu çocuklarımızı, Aydınlı yaparak geldikleri topraklara göndermek gibi bir vazifemiz olduğu unutulmamalıdır.
1958 yılında kurulan Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler akademisi, yıllar içinde gelişme kaydederek Eskişehir halkının da benimsemesi ve katkılarıyla 1982 ‘de Anadolu Üniversitesi’ne dönüşmüştür. Halen Türkiye’nin en büyük üniversitesidir. Eskişehir’in öğrenci ile bütünleşmesinin ödülü olarak devletimiz, 1993 yılında Osmangazi Gazi üniversitesini de Eskişehir halkına hediye etmiştir.
Şunu asla unutmayın. Her insan kendi kaderini yaşadığı gibi her şehir de kendi kaderini yaşar. Mevcut durumdan daha da ötesinin var olduğunu biliniz. Akıl ve bilim çağındayız. Şehri teslim edeceğiniz şehreminlerimizi ideolojik olarak belirlemeyelim.
Anadolu Üniversitesinin Rektörü (Başkanlıktan önce) Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen hocamız, üniversiteye kattığı değerin dışında, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Eskişehir’e ne kattığını görmek için orada öğrenci olmanız gerekmiyor. Okul, şehir ve halk bütünleşmiş. Her şey Eskişehir için. Konu “sosyal belediyecilikse”, onun da sosyal belediyecilik yapmamış olması düşünülemez… Başardıklarının reçetesini iyi okumak gereklidir…
Nazilli Sümer fabrikasını kapattık mı?
Kapattık.
Yerine 3 tane havuzlu düğün salonu yaptık mı?
Yaptık.
Kafayı çekip harmandalı oynadık mı? Oynuyorlar.
Aydın Tekstil Fabrikasını, ideolojiye dayanan nedenlerle kapattırdığımızı kabul etmeyen var mı? Olamaz.
Beni anladığınızı sanıyorum. Yanlış ideolojik yönetim ve ekonomik sistem Aydın ve Nazilli’deki fabrikaları yok etmiş. Ancak, devlet Aydın’ı on fabrika değerinde bir ekonomi ile buluşturmuş. Bize düşen, fedakârca çalışarak önce bunu muhafaza etmek, Eskişehir halkı gibi ikincisini de hak etmek olmalıdır.
İkincisini Aydın yerel yönetimi, Aydın ticaret erbabı, Aydın halkının performansı ve öğrenci mutluluklar belirleyecektir.
Belediyecilik bilimdir, mühendisliktir, endüstridir, yönetim ve organizasyondur, iş idaresidir, üretimdir.
Haydi Aydın. Eskişehir gibi siz de bunu başarabilirsiniz.
Bilgiliysen sesin gür çıkacaktır… Bunu unutma..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.