Yansıtıcı

Saat yediye geliyordu. Kalktı. Salona geçti. Kimseyi kaldırmadı. Masanın üzerinde bulunan pekmez tabağından birkaç banak aldı. Yün başlığını, paltosunu, atkısını sıkıca giyindi. Postallarını ayağına geçirdi. Telsiz ve otomatik silahını alıp polis karakoluna indi. Mustafa ve Ökkeş de karakolda bekliyorlardı. Az sonra sıtmacı Emin, Tahrirat katibi Ferit, Abdurahman hoca kollarından geçirdikleri kıl torbalarıyla karakolun önünde gözüktüler.Yukar1da yemek için zeytin, peynir, tahin helva ve ekmek aldılar.

Salih kaymakamlık aracını çalıştırdı. Televizyon yansıtıcısının olduğu tepeye Özelli Mahallesinden çıkılıyordu. Araçla yolun başlangıcına kadar çıkt1lar. Köprü vardı. Köprüyü geçip Karşıyaka Mahallesine geldiler. Toprak damlı evler yeniden başladı. Bir evin önünde orta yaşlı bir kadın dört yaşlarında olan oğlanı ayakta yıkamaya çalışıyordu. Az sonraki bahçeyi geçince tepeye giden yamaç başlıyordu. Eğim önce tatlı yokuş dediklerindendi. Elli adım kadar gittikten sonra birden dikleşiyordu. Eğimin az olduğu yerin sağ tarafında bazı çalılıklar vardı. Bunlara ufak kumaş parçaları bulunmasının nedenini az sonra öğrendi. Burası mezarlıktı.

Grup mezarlığın kenarından batıya doğru yürümeye başladı. Mezarlığın sonrasında bir toprak damlı ev ve bahçesi vardı. Ondan sonra yokuş dikleşiyordu. Bir adamın sesi duyuldu. Kaymakam geri döndü. Adamın söylediklerini anlamadı.

Feride seslendi;

''Ferit ne diyor?''

Ferit seslenen adama bir şeyler sordu.

''Size yardım edeyim'' diyor.

''Sağ olsun, zahmet etmesin'' dedi.

Ama adam onları dinlemeden evin arka tarafına yürüyüp kayboldu. Çok geçmeden üç katırla geri geldi. Üç genç toprak damlı avludan katırları çektiler ve grubun önüne getirdiler. Katırların üzerine birer de minder koymuşlardı.

Deminden beri adamın anlatmak istediği, madem kaymakam bizim televizyonu tamir etmeye yukarı tepeye çıkıyor, benim katırlarımı kullansın ve daha rahat çıksınmış. Adamın bu yakın ilgisine teşekkür ettiler ve grup dik yamacı ç1kmaya başladı. Kaymakam, Mustafa ve Ökkeş katırlara bindiler. Diğerleri önden ilerleyip çevik adımlarla ilerlemeye başladılar. Katırlar inanılmaz bir sabırla kayaların arasından, daracık patika yolu kıvrıla kıvrıla yürüyorlardı. Uçurum kenarına geldiklerinde ve dönemeçlerde, önlerine dik bir kaya çıktık1arında önce duruyorlar, gidecekleri yeri kestiriyor ve yeniden yürümeye başlıyorlardı. Bazen de kımıldamadan duruyorlardı. O zaman katır sahibinin çocukları geliyor, gözlerini bağlıyor, tehlikeli bölgeyi geçiriyorlardı. Yukarılara ç1kt1kça her yer karla kaplanıyordu. Karın beyazından gözleri zor açılıyordu. Beyazlık insanı yutuyordu. Kaymakam geri dönüp aşağılara baktı. Baya yukarılara gelmişlerdi. Kayaların arasından sel sularının açtığı yalaklardan soğuk sular aşağılara akıyordu.

Bir ara önden gidenler aşağı doru bakıp gülmeye başladılar. Kaymakam dönünce, Ökkeş de katırı durdurup aşağı baktı. Onlar da gülmeye başladılar. Mustafa'nn bindiği katır yokuş yukarı çıkmaktan yorulmuş olacak ki aşağı dönüp yokuş aşağı inmeye başlamıştı. Mustafa bacaklarını iki yana açmış dengesini zorlukla sağamaya çalışıyordu. Kaymakam, ''Mustafa senin uçağının pervanesi ters dönmeye başladı'' diye bağırmaya başladı. Gülüşmeler yükseldi. Katır aşağıda bir dönemeçte, yüksek bir kayalığın önünde durdu. Mustafa korkmuştu. Katırdan indi. Yukarı yayan çıkmaya başladı. Az sonra Kaymakam da katırdan indi. Yayan yürümeye başladı. Yayan yürümek katır sırtında ilerlemeye benzemiyordu. Kar sularının oluşturduğu çukurlardan geçmek, çamurlara bulanmamak ustalıktı. Az sonra tek kalan Ökkeş' de katırdan indi. Yayan yukarı çıkmaya devam ettiler.

Aşağıda manzara giderek güzelleşiyordu. Görüş alanı genişledikçe evler, arabalar ve insanlar giderek ufaklaşıyorlardı. Resmi binaların dış1ndaki evlerin hemen hepsi toprak damlıydı. Kaymakam zorlandı. Yeniden katıra bindi. Hükümet binası yükseklerden daha iyi gözüküyordu. Kaymakamın bindiği katırı önden çeken gencin yürümesi, hele çamurlara bulanmamak için çaba harcayışı görünmeye değerdi. Kaymakam, ''Sanki buralar için yaratılmış'' dedi kendi kendine. Böyle düşünürken önden giden genç eğildi, yol kenarında karın oyduğu çukura biriken suyu dudaklarıyla süze süze içmeye başladı. Su bulanıktı. Suyu içtikten sonra sanki hiç bir şey olmamış gibi kalktı. Gömleğinin ucuyla ağzını sildi. İslimini almış, tren lokomotifi gibi daha bir canlı yürümeye başladı.

Bulundukları yamacın zirvesine varmışlardı. Katır çeken gençler de teşekkür ederek katırlarla birlikte geri gönderdiler. Yansıtıcının olduğu tepe sağ taraftaydı. Bulundukları yerden oraya keskin bir sırttan geçmeleri gerekiyordu. Sırt çok dardı. Bir iki metre ya var ya yoktu. Irak tarafına bakan yanı kayal1k ve uçurumdu. Yer yer eğimli olmasına rağmen tehlikeliydi. Bulundukları tepelerle kar, tepeler arasındaki vadiden Ortaba köyüne giden toprak yol vardı. Yol doruğa doru uzuyor, dağlık bölgede bir süre sonra gözden kayboluyordu. Sağ tarafta Ballı tarafına akan bir dere kıvrıla kıvrıla akıyordu. Karşı tepelerin üst yamaçlarında Taşdelen ve Işıkveren köyleri vardı. Köylerin yaslandığı karşı yamaçların arka yamaçları Irak topraklarıydı.

Kaymakam, Mustafa ve Ökkeş sırtı geçip yansıtıcının olduğu yere geldiklerinde önden giden Sağlıkçı Emin ve Abdurrahman’ın yansıtıcıyı tamir etmeye başladıklarını gördüler. Yansıtıcının bulunduğu yer tepenin hemen bir metre kadar çıkıntısında bir yerdi. Çıkıntının altı, çok dik ve kayalıktı. Kayalık jandarmanın atış poligonuna kadar uzanıyordu. İnsanın yanlış bir hareketi, aşağıda poligona kadar gitmesi demekti. Tepe karla kaplıydı. Emin, Ferit ve Abdurrahman birbirlerine yard1m ederek yansıtıcının olduğu yere inip çıkarak yansıtıcıyı tamir etmeye çalışıyorlardı. Bazı parçaları söküp, bazı parçaları lehimliyorlardı. Sonra ana kabine monte etmeye çalışıyorlardı. Aşağıda ki çıkıntı o kadar soğuk değildi. Ama tepe soğuktu. Kar serpiştiriyordu. Kaymakam, Mustafa ve Ökkeş bulundukları yerdeki çalılardan dallar kopardılar. Kayaların arasında ateş yakt1lar. Yansıtıcıyı tamir edenler elleri uyuştuğunda yukarı çıkıp ısınıyorlardı. Dal parçaları soğuktan zor tutuşuyordu. Bir ara Emin elini dürbün gibi yaparak aşağıya bakmaya başladı. Aşağı bakıyor sonra eğilip cihaza bir şeyler yapıyordu. Kaymakamın dikkatini çekti Aşağğ seslendi; ''Emin neden öyle aşağıya bakıyorsun?'' ''Beyim aşağıya bakıyorum.'' ''Tamam anladım da elini neden dürbün gibi kullanıyorsun?'' ''Beyim dikkatimi topluyorum ''dedi.

Meğer evinin damına üç renkli çarşaf koydurmuş, üç çarşaf birlikte açılırsa görüntü net, iki tane olursa kayma var, bir tane olursa görüntü kayboldu demekmiş. Güldü Kaymakam ''Aslanım elimizde telsizimiz var ya ,aşağı ile haberleşmeyi telsizle yapabiliriz.'' ''Efendim ondan da yararlanırız.'' ''Tamam oldu.” dedi. Aslında adama hak da verdi. Gelmeseydi adam telsizi nereden bulacaktı. Alışkanlıkla o kendi metodunu uyguluyordu aslında. Emin’in bulduğu ve kullandığı bu metot kaymakamın hoşuna da gitmişti. ''Bizim insanımız zekidir.'' Dedi kendi kendine. Ferit ve Abdurrahman Emin'in yanında duruyorlar, ''Koç gibisin, aslanım, bu işi ancak sen yaparsın diyerek Emin'in gururunu okşuyorlardı. Ferit işi biraz daha ileri götürdü. ''Senin televizyon bilgin Türkiye'de kimsede yok'' diyerek emini övmeye devam etti.

Emin kendisine yapılan bu övgülerden hoşlanıyordu. Gözlüğünün camlarının arkasındaki gözlerinin fıldır fıldır dönmesinden bu hoşnutluğu anlaşılıyordu. Gülümsüyor, kendine güvenen adamların pozuyla, cihazlara bir şeyler takıp lehimliyor, bazı parçaları çıkarıyordu. Son defa ellerini dürbün gibi yaparak aşağı baktı. Tepeye döndü Kaymakama seslendi. ''Beyim bu iş tamam.'' Dedi. Kaymakam telsizi ile aşağıdaki karakolu aradı. Televizyonlar ilçenin her tarafında net çekiyordu.

Tepenin altındakiler de yukarı çıktılar. Hep beraber ateşin etraf1na çömdüler. Ellerini ovuşturuyorlardı. Elleri soğuktan sonra ateşi görünce sızlıyordu. Etrafın sessizliğini kayalıklardan gelen keklik sesleri bozuyordu. Kaymakam ''Bu kayalıklarda keklik çok galiba'' dedi. Yerliler 'Evet beyim ''dediler.

Az sonra keklik sesleri kesildi. Kaymakam kayal1klarda uçan ve daireler çizen üç kartalı işaret etti. Abdurrahman, ''Beyim bunlar kartallardan çok korkarlar. Havada kartal gördükleri zaman hemen arazide hareketsiz kalırlar. O zaman git elinle yakala'' dedi.

Ötelerden derinden derinden bomba sesleri geliyordu. Emin ''Yine bir yerleri bombalıyorlar'' dedi. Bir yerler dediği Irak tarafıydı. Zaten karşı tepelerin arkasında, Irak tarafında Zaho vardı. Kim bilir? İran Zaho'yu bombalıyordur. Kaymakam, ''Savaş çok kötü bir şey'' dedi.

Ateşin etrafında hem ısınıyor, hem de getirdikleri yiyecekleri yiyorlardı. Tepedekiler ufak bir çukur yapmşlardı. Eriyen kar suyu çukura dolmaya başlamıştı. Temizdi de. Soğuktu. Yavaş yavaş katırları çeken genç gibi süze süze içmeye başladılar.

Sıra aşağıya inmeye gelmişti. Cihazı tamir edenler önde, diğerleri arkada aşağıya inmeye başladılar. Yerli memurlar nasıl inileceğini biliyorlardı. Tecrübeliydiler. Yamaçlar karla kaplıydı. Önceden gelenler yanlarında kalın naylon getirmişlerdi. Yamacın başına geldiklerinde naylonun üzerine oturuyorlar, ayaklarını iki yana açıldıktan sonra naylonun önünü havaya kaldırıp aşağı kayıyorlardı. Kaymakam. Polis Mustafa ve Koruma Ökkeş de ilk kayanlar gibi yaptılar. Yürüyecek yerlerde yürüyorlar, yamaçlarda aşağıya kayıyorlardı. Her tarafları ıslanmştı. Ama eğlenceliydi. Yamacın ilk ç1kışına geldiler. Bir saatte çıktıkları tepeyi yirmi dakikada indiler. Yamacı ç1karken katır veren adam yine karşılarına çıktı. Gelenlere sıcak kahve hazırlatmıştı. Kahve içlerini ısıtmıştı. Teşekkür edip köprüyü geçmeye başladılar.

Aşağıda emniyetin minibüsü bekliyordu. Bindiler. Lojmana geldiğinde elleri ve dizleri sızlıyordu. Sobanın başına geçti. Küçük kızları da yanına geldi.. Babalarının yanaklarından öpüyorlar, '' Babacığım televizyonumuz çalışıyor'' Diyorlardı. Sevinçlerine diyecek yoktu. Emniyete telefon etti ilçenin her tarafında net görüntü sağlanmıştı. Televizyona baktı. TRT 2 de Çocuk programı vardı. Türkçeydi.. Yorulmuşlardı. Ama değmişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.