Nermin AKKAN
Var mısın?
Elini uzattı, uzun zamandır kendisine kur yapan, ilanı aşk eden adama. Haa! Adam dediysek sıradan bir adam değildi zaten, çevresinde bilgi dağarcığı olarak bilinen, kalemi zihni bin düşünceye salan, öyle herkes gibi kaşı gözü oynamadan akla yatırım yapan bir adamdı.
“ Var mısın” dedi ,” var mısın benimle yarışmadan yolculuk yapmaya, var mısın yok saymadan çoğalmaya, var mısın sen ben derdine düşmeden birlikte büyümeye, ocak olmaya, ha bu arada yüzük falan da takmam haa, ben yüreğine ad koyduğum adamın parmağında işaret aramam, kaldı ki parmağında yüzükle kırk kırığı olan kadın ve erkeklerin cirit attığı bu dünyada!
Adam neye uğradığını şaşırdı önce, sonra etrafındaki kalabalığa aldırmadan elini uzatan kadının koruk gözlerindeki meydan okumaya takıldı gözleri ve ayağa kalkıp tuttu uzatılan eli ve “ varım “ dedi kalıbına yakışır gür bir sesle.
Alkışlar arasında kadın devam etti yine ,” yürek alışverişi bizimkisi, dünyalıkla işim yok benim, ne kazandığını, cebinde kaç kuruşu olduğunu da bilmem, yüreği yeter bana ammaaa ne zaman ikirciklenirse yüreği bakmam hiç “el arı namus körü” zırvasına ve bırakıveririm bu eli haa” demesiyle birlikte, kalabalıktan bir uğultu yükseldi anında.
“Deliyürek işte bu ya adı üstünde eee duygularını alalım şimdi senin de damat !” Kelimenin sonunu tam olarak anlamadı bile adam, allak bullak olmuştu bütün dengeleri, klasik ve dogmatik algısı ters yüz olmuş gibiydi.
Hemen toparladı kendisini “ Ne duygusu yahu, ben duygularımı içimde yaşarım size ne benim duygularımdan” öfkesi kabalığını beslemişti ve çıkışı çok hoyratçaydı. Koluyla sararken rengi bozbulanık olan kadını bir yandan da kasılıyordu “ Gördünüz mü hepinizin gözbebeği olan bu kadın beni seçti” der gibiydi gurur ve kibir karışımı duruşu ve havayı koklayan burnu.
Çok oyalanmadan çıktılar mekandan, elele ama uzak uzak.Adam farkında bile değildi avucundaki elin yumulduğunu zafer kazanmış komutan gibiydi dikliğinde.
“Isırmak zorunda mıydın insanları, masum bir şakayla karışıktı istekleri, ne olurdu san ki” ben de çok mutluyum” deseydin en basitinden” mırıltı gibiydi kadının sesi ve "Baltayı taşa vurdum" pişmanlığındaydı. Kendisini toparladı hemen ve “ içine kapalı ilkel dürüstlüğüne değil miydi birlikte bir yola çıkma kararımın temelindeki duygu ? “ sözleriyle doğruladı kararını ve açtı yumruğunu.
Kuru bir vedaydı yine de ayrılıkları. Bir şeyler kemirmeye başlamıştı içini. Uykuyla uyanıklık arasında geçen bir gecenin ardından bir hasta ziyareti için plan yapmak üzere aradı “ Ayşe hastaneden çıkmış ziyaretine..”daha sözü bitmemişti ki “ ben gitmiyorum ona ,ne işim var....” telefonu kapattı hemen ve aynı zamanda yüreğini de.
Birkaç günlük görmeme kararından sonra, aradı ve “ alo” cümlesindeki sevinci farkettiğinde vazgeçti kararından.”Bir şans daha “ dedi kendi kendine ve “selaaaaammm” dedi uzatarak “a” sesini ama karşıdan gelen “aaa” sesindeki çığlık ürpertti birden.
Ne zaman aklını başına devşirdi, ne zaman hastaneye gitti, ne zaman cenaze törenine katıldı bilmiyordu.Bildiği tek şey artık hiç yüzek takmayacağıydı. Günler sonra önündeki sayfada ne zaman yazdığını hatırlamadığı bir şiiri okur buldu kendini.
Takdir-i Mutlak” dedi ve çöktü yere.
Sözcüklerse dansediyordu beyninde habire.TAKDİR-İ MUTLAK
TAKDİR-İ MUTLAK
Beyaz bohça Kanaviçe işlemeli.
Kefen niyetinde!
Bembeyaz bir sayfa.
Ne çok ta sevilmişti hayta.
Dertleşti.
Söyleşti
Kanadı
Kanattı
Helalleşti sonunda.
Özenle katlandı dört köşesi,
Soğuk yüzünden öpüldü mevta!
Yürek yoklandı, Dün aklandı.
Kararın şerrinden Gün saklandı.
Göbek boyu derinlik,
Toprak kokusunca serinlik.
Bohça
Musalla taşında.
Helallik alınmıştı hatızatında!
İki avuç toprak,
Yürek unufak
Bir Fatiha,
Üç ihlas
Ve Kadir-i mutlak.
Ve takdir-i mutlak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.