Asuman DOKUZLU
Umutsuzlar ülkesi yurdum
Gittikçe kalabalıklaşıyor şehirler. Sokağa çıkıyorsunuz karşıdan gelenler, yanınızda yürüyenler, kaldırımlarda yürüyecek yer yok neredeyse. İnsanlar geliyor, geçiyor. Kadınlı, erkekli. Hep yüzlerinde mutsuzluk var. Yüzleri düşük, umutsuzluk, mutsuzluk okunuyor. İçim acıyor bu şekilde insanları gördüğümde, hemen yaklaşıp sormak istercesine bakıyorum yüzlerine neden?
Neden herkes mutsuz bu ülkede? Nereye baksam yüzü solgun insanlar görüyorum. Hepsinin bir kaygısı olduğu belli. Ne olurdu bizde başka, mutlu dünya ülkeleri gibi mutlu olsaydik mutlu yaşasaydik. Bir çok kaygılardan, tasalardan, problemlerden uzak olup. Her sene yaz tatilinde nereye gideceğimizin hesabını yapabilseydik.
‘’Biz bunlara layık değil miyiz?’’ diye soruyorum kendime bazen. Sanıyorum değiliz. Çünkü isteseydik, biz isteseydik. Her şeyin seyri başka olurdu. İmreniyorum, öyle yüzünde huzur hissettiğim insanlardan. Bizim vatandaşımızın buna hakkı yok mu? Neden bize çok görülüyor, huzur?
Avrupalı, akşam evinde sevdiği hayvanıyla bir koltuğa oturup televizyonun karşısında birasını keyifli keyifli, patates cipsiyle birlikte içerken bizim neyimiz eksik? Ülkede bira mı yok? Ya da keyifle oturacak bir koltuk mu? Hafta sonunu iple çeker Avrupalı bütün haftanın yorgunluğunu atabilmek için. Oysa biz??? Çoğu insan ek gelir için bulabilirse, hafta sonlarını geçtim geceleri bile çalışıyor. Bir ülkenin milli gelir düzeyi yüksek değilse O insanlar nasıl gülsün? Nasıl huzurlu olsun? tabi ki bu söylediklerim tüm yurdum insanları için geçerli değil. Bazılarının gelir düzeyi öyle yüksek ki, bakmak için başlarını kaldırdıklarında şapkaları düşüyor. Allah gözlerini doyursun diyelim ne olsun?
Yurt dışında parklar, bahçeler, tatil günlerini en iyi şekilde değerlendirmek isteyen insanlarla dolar, taşar. Hatta, kısa süre görünen, görünür, görünmez güneşten yararlanmak için hemen soyunup güneşe yatarlar. Bir varmış, bir yokmuş gibi ortaya çıkan güneşin altında kendilerini kandırırlar. Oysa benim ülkemin güneşi iki dakikada yumurtayı bile pişirir de ama insanım o zenginlikten asla faydalanamaz. Çünkü güneşte debelenecek, yatacak zamanı yoktur zavallıların. O iş, zamanı olan boş insanların, mutlu insanların işidir. güneşlenmek!
Bu durumda nasıl gülen yüzler olacak? Bir kurşun kalemin hesabını yapan babalarla, bir bardak sütü çocuğuna nasıl içireceğim kaygısıyla başka bir şey düşünemeyen bir annenin yüzünde nasıl gülücükler açacak? Akşam evde bırakın ‘’hangi yemeği pişireyim?’’ demek şöyle dursun. O yemeği pişirecek tüpü bile yok bazı insanların nasıl gülebilsin?
Ülkemin insanı mutsuz. Öğrencisi mutsuz, eğitimin hali içler acısı her sene başka bir model bir uygulama, Doktorları mutsuz, sağlığın geldiği hali biliyorsunuz Avukatları mutsuz hukukçuların bile çaresizlik içinde yaşadığı bir ülke olduk. Sanatçıları mutsuz hergün sanatla, sanatçıyla ilgili her gün başka bir yıkım söz konusu. Çiftçi mutsuz, hayvancı mutsuz, esnaf mutsuz, tarım mutsuz, toprak mutsuz, evler mutsuz, içindekiler mutsuz dolayısıyla gülmüyor yurdum insanı, mutsuz mutsuz.
Hastane ve hapishane açmakla övünen insanlarla aynı ülkede yaşıyoruz. Bir çok ülkede hapishaneler boşluktan kapatılırken bizde yetmiyor diye yenileri yapılıyor ve icraat yaptık diye bunlarla övünülüyor. Bu mu olacak, mutluluk sebebimiz. Çok yazik!!!
Gülmek! mutluluk işidir. Keyif işidir. Nasıl gülsün ülkemin insanı? Hesap, kitap yaparak ayın sonunu nasıl getireceğim düşüncesiyle, mümkün müdür gülümsemek?
Mutsuz! Ülkemin insanı. Bu beni çok üzüyor. Oysa insan gülmeli, gülümsemeli sevdiklerine, sevmediklerine bile. İnsana en çok gülmek yakişiyor… İnsan zaten mutluysa kendisiyle birlikte herkesi de sever. O zaman kimsenin yüzü düşmez sevilen insan surat eder mi? yüzü düşer mi? Gülmek işi zengin işi, bu ülkede gülmek çok pahalı.
Hayatın, gülmenin daha kolay ve daha ucuz olduğu günlerin hayaliyle. Bir gün mutlaka. Kahkahalarla, mutlu ve umutlu olacağız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.