Asuman DOKUZLU
Ülkemizi bize geri verebilir misiniz?
Nereye gidersem gideyim sanki gurbette gibiyim. Hani kendini yapayalnız, çaresiz, arkasız hissedersin ya işte öyle. Hangi kuruma gitsem kimse benden yana değil. Öylesine ayrıştırıldık.
Devlet; en büyük aile devlettir. Vatandaşlar bu düzende kendilerine her zaman bir yer bulur ve huzur içinde olurlar. Nerede kaldı bizim huzurumuz? Huzurumuzu geri istiyoruz. İnsan kendisine birilerinin sahip çıkma duygusunu özlüyor. Bu devlet baba olmalı. İnsan kendini kendi ülkesinde, devletinde huzurlu, rahat ve güvende hissetmeli. Nerede güven? Nereye giderseniz gidin memnuniyetsiz, mutsuz edilmiş insanlarla karşılaşıyorsunuz. Maddi, manevi, mali bir sürü sıkıntıyla baş başa bırakıldığı için yüzü gülmez hale gelmiştir vatandaşın. Ülkedeki her şeyi başkalarına satanlar kendi ülkemizde bizi yabancı yapmışlardır. Nereye giderseniz o kurum ya İsrail in ya Arap ülkelerinin birine satılmış. Ödediğimiz paraları kimlere ödüyoruz diye düşününce insanın morali bozuluyor.
Ülke kırılıyor çirkinlikten! Hangi yana baksak bir çöküntü. Tecavüz edilen çocuklarımız, öldürülen kadınlarımız, tahrip dilen doğamız, bu tahribatın sonucunda bozulan iklimlerimiz. Nükleer santrallerin coğrafyamıza verdiği muhteşem zarar, bulundukları yerde rantiyecilerin ceplerini doldururken bir yandan biten o çevrenin, floranın bozulması, oradaki bitki örtüsünün yok oluşu ve ülkemin en önemli ürünlerinden sayılan zeytinin bile hiçe sayılarak birçok tür ürün veren ağaçların, ormanların yok edilmesi, çocuklarımızın bozulan eğitim sistemi yüzünden her sene mağdur olması, verimliliğin kalmaması, sağlıkta karşılaşılan bir sürü olumsuzluk ve sorun. En önemlisi liyakatin ve daha da önemlisi hukuk sisteminin çökmüş olması ki bir ülkenin bitişi demektir.
Liyakatin kalkmasıyla en belirgin şekilde ortaya çıkan durum işinizi yaptırmaya gittiğiniz her kurumda bunu gözlemeniz mümkün. İnsanların eskiden’’ beyefendi, hanımefendi’’ diye hitap ettikleri kurumlarda’’ abi, abla’’ diye hitap edilmesi bu çöküşün en önemli göstergelerinden biridir. Toplumundaki ahlaki dejenerasyon ve hat safhada cehaletin neredeyse yüzde ellilere varması tehlikenin görünen yüzü.
Yapılan İstanbul seçimlerinin bir ayı geçen bir sure zarfında YSK tarafından açıklanamamış olması ve istediklerine itirazları kabul edip istemediklerine etmeyişleri sadece iktidarın inisiyatifinde bir takım kararlara imza atarak diğerlerinin itirazlarını yok saymak. ve sonunda hakkaniyetle adaletli bir şekilde yapılan bir seçimi ramazanın birinci günü yok sayarak iptal etmek oldukça düşündürücü. YSK nın bu davranışı ülkedeki adalet sisteminin neye göre işlediğini bize açık ve net göstermektedir. Dünyanın hangi yerinde yapılan ve açık ara oy farkla kazanılan bir seçime itiraz ederek tekrar sayılmasına ve bu sayım sonucuna da itiraz ederek.’’ Ille de ben kazanacağım’’ şımarıklığı neyle izah edilebilir? Bunlar yıllarca öyle çok rahat etmişler ki, makam araçları bile sadece kendilerinin değil, eşlerine, çocuklarına kadar verilmiş. Bize yedirdikleri ithal etlerden, kendi ülkemizin kıymetli ürünlerini ihraç ederek bize başka ülkelerden getirttikleri kokuşmuş ürünlerini yedirtmek, şeker fabrikalarını yok ederek vatandaşı nişasta bazlı şekere zorla razı etmek, bu kadar büyük toprakları olan ülkede tarımı neredeyse yasaklayacak bir duruma getirerek, hayvancılığı bitirerek. Kendi öz kaynaklarımızı yok saymamızı sağlayarak, çalıştırmayarak, ürettirmeyerek insanın aklına bu ulusu bitirmek istedikleri gibi bir düşünce getiriyor. Yapılanlar düşünülünce bir soykırım geliyor İnsanın aklına. SİZ NE YAPMAK İSTİYORSUNUZ?
Öncelikli sorunumuz hatta en öncelikli sorunumuzun ekonomi olması gerekirken sırf bir aydır kaybedilen İstanbul büyük şehir koltuğunu tekrar, birçok bahane ile kazanma yoluna gitmek Türkiye de bu sistemim nasıl işlediğini de göstermektedir. İnsanların solan yüzü, asık suratları bir nebze olsun gülmeye başladı. Bir İstanbul kazanmak ve bununla birlikte birçok büyük şehir kazanmak kaybolan umutlarımızı tekrar geri getirmişti. Artık gülüyordu yüzler. Milyonlarca işsiz, binlerce genç işsiz, işsiz babalar, işsiz anneler çocuğuna süt alamayan, tedavi ettiremeyen, ilaç alamayan. Yani kısaca çaresizlik içinde kıvranan bir Türkiye yarattınız. Yandaşlarınız; size oy vermezse bu ülkede dinin elden gideceğini düşünecek kadar bilgisizlik içinde. Sanki bu ülkede namaz, oruç, cami sizden önce yasak mıydı? ŞİMDİ, SİZDEN Mİ SORULUYOR? HERKESİN İNANCI KENDİNE, SİZE NE?
Neden bu coğrafya bu kadar çileli ne güzel bir hayatımız vardı eskiye baktığımızda.
Şöyle düşünsek; herkes refah, herkes mutlu çünkü herkesin evi arabası yeterli geliri var kimse ay sonu nasıl gelecek diye düşünmüyor. Ülke de her şey tıkırında, sağlık, eğitim, ekonomi ve hatta sanat. İnsanlar istedikleri işlerde çalışıyorlar, hiç kimsenin evladının geleceğiyle ilgili bir kaygısı yok. Ortadoğu sorunu yok! İnsanlar istedikleri gibi yurt içi yurt dışı tatil yapabiliyorlar. Herkesin evinin önünde biraz küçük de olsa bir bahçesi var istediği çiçeği biraz da sebzesini dikiyor. Kadınlar sokaklarda istedikleri gibi giyiniyor açığı da kapalısı da kimseden zarar gelmeyeceğini biliyorlar. Gençler mutlu, uyuşturucu kullanan oranı sıfır. İnsanlar canlarının istediği her şeyi yiyip içebiliyorlar. Sevdikleri evleri, istedikleri gibi döşeyip istedikleri gibi keyfini çıkarıyorlar.
Ülkeme baktığım da içim sızım sızım sızlıyor. Bütün taşlar yerinden oynadı. Mutlu insanlardık. Belki çok zengin refah bir ülke değildik ama değerlerimiz, engin kültürümüz, kahramanlık öykülerimiz vardı. BUNU YIKMAYI NASIL BAŞARDIK! Geldiğimiz şu duruma baktıkça içim acıyor. Biz dünyanın gözünde dürüst bir millettik. Uğrunda neler verdiğimiz, oluk gibi kan dökerek, söke söke aldığımız bu ülkede şimdi neler oluyor. Atatürk ün bize, gençlere emanet ettiği o memleket nerede? Nerede o gençlik? Acaba bize bir Atatürk mü lazım? Öyle görünüyor; tüm değerlerimizi geri getirecek, tekrar sahip çıkacak. Sükûneti, huzuru sağlayacak. Gelecekten endişe etmeyen insanların yaşadığı, yeşillerimizin bize, çocuklarımıza kaldığı, hapishaneler yerini, camiler yerini (çünkü artık yeteri kadar var.) okulların kütüphanelerin aldığı bir TÜRKİYE. YENİ YEPYENİ BİR TÜRKİYE ÜLKEMİZİ BİZE GERİ VERİN!
BİR MİLLİ BAYRAM DAHA KUTLADIK
Bu hafta Atamızın bize, Türk gençliğine armağan ettiği bir bayram kutluyoruz. Şanla, şerefle, gururla kutluyoruz. Şöyle bir tarihe baktığımızda ne kadar gurur duymamız gerektiğini ülkemiz ve vatan millet adına yapılan mücadelenin ne kadar kutsal ve gurur verici olduğunu daha çok anlıyoruz. Atatürk ün bir elin parmakları kadar az sayıda insanla bu ülkeyi kurtarmayı başlatması onun ne kadar büyük bir lider olduğunu tarih yazıyor. Türk milletine sahip çıkıp, onlara güvenerek verdiği kurtuluş mücadelesinden başarıyla çıkmış ülkemizi bölünmez bir bütün olarak Türk gençliğine emanet etmiştir. Bu emaneti büyük Türk milletinin ve Türk gençliğinin ilelebet koruyacağına söz veriyoruz!
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI 100.YIL TÜM ULUSUMUZA KUTLU OLSUN!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.