Mehmet EROĞLU
Uçuruma Yuvarlanırken
Değerli okurlar l959 - l960 yılları arasında vatani görevimi yapmak için asker oldum. Vatanı görevimi de Ankara Mamak Muhabere Okulunda yaptım.
1960 yıllarına doğru ülke tam anlamı ile bir kargaşanın için düşmüştü. Demokrat Parti tarafından her gün radyolarda falan şehirden veya falan kasaba da şu kadar kişi Vatan Partisi’ne katıldı anonsları yapılırdı.
Ülke tam anlamı ile bir dikta rejimine doğru hızlı adımlarla gidiyordu. Demokrat Parti’nin mecliste çoğunluğuna güvenen rahmetli başbakan Adnan Menderes CHP ve onun genel başkanı olan Sayın İsmet İnönü’ye saldırıyor her musibetin altında İnönü’nün parmağının olduğunu ülkeye yaymak istiyordu.
Yukarda da arz ettiğim gibi ülke tam bir huzursuzluğun içine girmişti. Üniversite öğrencileri ayakta idi. İstanbul ve Ankara Üniversitelerin de durmadan gösteri ve boykot yapılıyor, iktidarda bunlara karşı şiddet kullanıyor, ölümler ve yaralanmalar oluyordu.
Bu arada TSK çok rahatsızdı Genel Kurmay başkanı Cemal Gürsel görevden alınarak yerine başkası atanmıştı.
Menderes hükümeti artık anti demokratik yasalar çıkarmaya başladı.
Tahkimat Komisyonu kurarak 28 Nisan 1960 da menderes hükümetinin kurduğu komisyon. Savcıların, sivil ve askerlerin bütün yetkileriyle donatılmıştı. Bu komisyonun üstünde bir merci yoktu ve kararları kesindi.
Hükümet tarafından demokrasiye indirilmiş sıkı bir yumruktu ve asıl amaç CHP’yi kapatmaktı.
Bu komisyonla darbe yönünde kocaman ve belki de son adım atılmıştı.
Ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş sıkıyönetim yasaları huzuru kaçırmıştı.
Adnan menderes de aslında bu amacını saklamamıştı zaten, 1957 seçimlerinde oylarının düştüğünü görüp, anti-demokratik uygulamaları ve baskıcı yönetim anlayışı sonucunda kendisine olan desteğin gitgide azaldığını farkedip, bir dahaki seçimleri kazanamayacağını anlayınca "Ben kendime sabık başbakan dedirtmem" diyerek iktidarı kaybetmeme hırsıyla bu komisyonu kurup, CHP'yi kapattırıp, seçime tek başına girmeyi ve yine başbakan olmayı hayal etmişti.
Bu nedenle CHP’nin ve onun lideri İsmet İnönü hakkında baskıları artırmıştı.
İsmet İnönü’nün Uşak’ta yaptığı mitingde kargaşalık çıkarılarak terör mangalarınca terör estirilip yanılmıyorsam İnönü yaralanmıştı.
İsmet İnönü trenle Ankara’dan Kayseri’ye giderken Himmetdede de treni durdurularak İnönü ile yanındakiler taşlanmış, Kayseri’ye girmeleri engellenmişti.
Yukarıda saydığım sebepler ve daha çoğu kamuoyunca tasvip görülmeyerek rahmetli Menderes’in güç kaybetmesi artık kaçınılmaz olmuştu…
Bu kritik günlerde asker olarak bize her gün cemseler “bin in” diyerek verilen komuta uyarak hangi cemse ye bineceğimizi öğreniyor ve yerimizi belirliyorduk.
Bir gece cemselere binerek Kızılay’da bir yere gittik hatırladığım kadarı ile o dönem meclis başkanı olan Refik Koraltan evinden alınarak harp okuluna götürüldü.
Ben yanımda bulunan bir arkadaşa “neler oluyor meclis başkanını neden götürdüler” diye saf saf sordum.
Arkadaşım “TSK yönetime el koyduğunu ihtilal olduğunu” anlattı.
İşte 27 Mayıs 1960 ihtilali böyle oldu. Ben de bunun canlı tanığım.
Ben ve arkadaşlar Refik Koraltan’ın evinde üç gün nöbet bekledik.
Daha sonra radyo evinin korunması için iki aya yakın bir zamanda radyo evinde görevlendirildik.
Bu Tahkikat Komisyonu Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin asla kendini kurtaramayacağı zincirler bütününe dolanmasının, hukukun üstünlüğünün çiğnenmesinin, güçler ayrılığının alaşağı edilmesinin ilk somut örneğidir.
Değerli okurlar ülkemizde bu günlerde de rahmetli Menderes’in geçmiş de demokrasiyi askıya aldığı gibi olayların benzerini yaşıyoruz.
Hürriyet Gazetesi yazarı Sayın Ahmet Hakan’a evinin önünde saldırıya uğraması, mahkeme salonunda Can Dündar’a silahlı saldırı sıradan bir olay gibi ufak vakalar olarak kayıtlara geçiyor ama aslında hiç de öyle olmadığı doğrudan rejimin hedef alındığı Anayasaya göre yemin etmiş bir meclis başkanının Anayasadan laikliğin kaldırılmasını istemesi tesadüf ve şahsi görüşü değil.
Bunlar doğrudan doğruya rejimi hedef alan talihsiz açıklamalardır.
Dervişin zikri ne ise fikri de o derler.
Bunların rejim ve Büyük Önder Atatürk’le sorunları var.
Son olarak CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırı bardağa taşıran son damla olmuştur.
Anlayacağınız ülke son surat uçuruma doğru sürükleniyor.
Yargıya güven yüzde 20’ye kadar düşmüş vatandaş nasıl hak arasın kime güvensin.
Her gün dört beş vatan evladı şehit düşerken birbirimizle uğraşmamız ülkeme yapılacak en büyük kötülük.
Bu gidiş iyi bir gidiş değil.
Herkesin aklını başına alması gerekir.
Yoksa ülke iç savaşa sürüklenir.
Tanrı ülkemizi korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.