Nermin AKKAN
Taciz-yasalarımız- Kur’an hükmü!
Tersinden tutuyorum ipin ucunu. Her lanetlik davranışın ardından İslam dinine saldırının sebebi, bu çağlar üstü dini gerçek kaynağından-Kuran- öğrenmeden birilerinin münafık söz-davranış ve tutumlarını İslam’a mal ederek ve bu yanlış davranışı baz alarak sözümona kendilerini rahatlatma çabasıdır.
Bir ahlaksızın kimliğinde İslam yazıyor diye İslam’ı toptan karalamak, İslam’a saldırmak tembel savunmasıdır ve haksızlıktır.
Öncelikle İslam’ın tecavüz ve taciz konusundaki hükmüne bir bakalım önce.
Cenabı Allah, Kuran hükmüyle çocuk ve hayvan tacizcileri için (savunmasız oldukları için) "katli vaciptir" hükmünü vermiştir.
Hal böyle iken, basiretsiz yöneticiler hakkıyla hükmü uygulamıyorlar diye, İslam Dini'ni karalamak kör vicdanları rahatlatıyor sanırım. Öyle ya zahmet olur Kuran- meal ve tefsirleri bilimin ışığında inceleyip öğrenmek ve öğrendikleriyle davranış geliştirmek.
Demem o ki ahlaksızlık İslami bir davranış modeli değildir.
Tekrar ediyorum " katli vaciptir" İslam da çocuk ve hayvan mütecavizlerinin..
Doğruluğunu tespit zor değildir ama emek gerektirir. Buyurun bir zahmet İslam’ı kaynağından öğrenin. Zira şu yaşadığımız coğrafyada Müslüman sayısı parmakla sayılacak kadardır maalesef.
Gelelim yasalarımıza!
Ne yazık ki bizdeki yasa koyucular ancak ateş ocaklarına düşünce akıllarına geliyor yanlış davranışa hakkettiği tepkiyi vermek.
Biz ülke olarak ne Müslüman ne Hıristiyan ne de Yahudiyiz. Sebebine gelince İslam’ın ne olduğunu bilmiyor yaşamıyor Kuran hükümlerini de uygulamıyoruz.
Hıristiyan ve Yahudi dinleri de hak din oldukları için bu eylem onlarda da suçtur ancak onlar temel eğitimlerini insan ölçekli ve bilimsel donelere oturttukları için bizdeki gibi yoğun yaşanmıyor ve yaptırımları caydırıcı.
Biz sanıyoruz ki cinsel ilişki gerçekleşince ancak taciz oluyor. Oysa çocuklarımıza salyalı bir bakış ve dokunuş da tacizdir.
Ve mütecavizi ki çocuksa bir de affetme hakkı hiç kimseye zaman aşımı adı altında bile verilemez. Ve kimyasal caydırıcılar onların bakış ve dokunuşlarını engellemez. Bu demektir ki tekrarı olacaktır farklı dürtüsel davranışlarla. Bu da şu demektir " kesin tanı, teşhis, bilimsel verilerle tespiti yapılarak hem de ivedilikle bu suçu işledikleri kanıtlanan sapıkların yaşama hakkı yoktur ve infazları caydırıcı olması bakımından şeffaf ölçeklerle yapılmalıdır.
Üstelik tutuklulukları tecrit edilmiş ortamlarda ve kısa süreli olmalı ki bir diğer sapık zihniyetin aynı ahlâksızlıklar tecavüzü engellensin. Yani suç başka bir suçluya ödül/ fırsat olmasın.
Bu süreçte asla ve asla gözden kaçırılmaması gereken şey bu yöntemin iftira ve kasıtlı hedef göstermelerle suçsuz insanların cezalandırılması ihtimali sıfırlansın.
Tabii ki bu süreç yetkinlik ölçeğinde seçilerek atanmış kişilerce yürütülmelidir. Aksi takdirde yine paranın ve otoritenin gücüne boyun eğebilecek kişiler, yine torpil denilen bir başka münafıklığı yapacaklardır.
Ve taciz!
Temeli can refahına oturtulmayan eğitim sistemlerinde dişil eril kimlikler salt cinsel dürtüleri doğrultusunda birbirlerini görüyor ve davranış geliştiriyorlar.
İnsana özgü seçkin cinsellik, yetkin akıl sahibi kişilerin, rızaya dayalı doğal seçimleridir ve bu bile özgün ortamlarda mahremiyet çerçevesinde yaşanırsa kabul edilebilirliği vardır.
Taciz ise, güçlünün güçsüz bedenler üzerindeki zorbalıkla cinsel ihtiyaçlarını giderme biçimidir. Kabul edilebilirliği, hoş görülebilirliği, tahrik edici davranışa yönelik kontrolsüzlük gibi zırvalarla af edilebilirliği de yoktur.
Ne yazık ki yasa koyucular, uygulayıcılar ve sözümona dini otoriteler hep erkek oldukları ve bu suçu da erkekler işlediği için taciz bir şekilde hep gündemdeki yerini koruyor.
Ancak ve ancak tacizin ortadan kaldırılması eğitimledir ki insana insan görmek için bakmak öğretilsin öğretici konumundaki herkesçe. Ebeveyn, öğretmen ve rol modeller insana bakınca insanı görmeyi dişil eril kimliğine bakmaksızın öğretmelidir çocuk- genç -yetişkin herkese.
Bağnaz görüş ve düşüncelerle kamplara ayırarak taciz önlenemez asla. Kaldı ki bu bağnaz tutuma İslam referans gösterilemez. Bunu İslam’a dayandırmaya çalışanlar Hz Fatıma, Zeynep, İkrime vb Müslüman kadınların eşleriyle omuz omuza savaştıklarını gözden kaçırmasınlar. Hz Fatıma'nın ( Muhammed kızı Ali eşi) dönemin halifesi Hz Ebu Bekir'e hutbeye çıkarak cuma hutbesinde, kendisine annesinden kalan Fedek adındaki tarlayı vermediği için "Babamın emirlerini Allah'ın emirlerine yeğleyen seni, halife olarak kabul etmiyorum" deyişini İslam kadınının hak ve özgürlüğüne nasıl sahip çıktığına, çıkması gerektiğine referans göstersinler.
Özetle şunu söylüyorum. Yasalarımız en kısa zamanla düzenlenerek, gerekli ortamlar düzenlenerek ve yetkin kadrolar oluşturularak, çocuk mütecavizlerinin, bilimsel donelerlerle ve ivedilikle yargılanıp, suçları sabit olduğunda, kamuoyunun bilgisi dâhilinde yaşamlarına son verilmelidir.
Eğitim programları bilimsel ölçeklerle derhal düzenlenmelidir ki çocuklarımız, otokontrolünü yapabilen, birbirinin kişisel hak ve özgürlüklerine saygılı bireyler olarak yetişsin.
Bu ve benzeri hastalıklı tutum ve davranışları bahane edip İslam’a saldıranlar da şu sözler perspektifinden bir daha baksınlar hayata.
***
"İlim, insanlığa, telgrafı, elektriği, teşhisi ve bir takım hastalıkları tedavi çarelerini verdi. Din de fertlerde ruhî sükûneti ve ahlâkî muvazeneyi te`min eder. İlim ve din, kâinatın hazinelerini açmak için kullandığımız hakikî iki anahtardır. İnsan ilimden istifade eder, fakat din ile yaşar." (William James)
"Bir tabiat kanununu ifade eden her formül, Allah`ı öven bir İlâhîdir." (Maria Mitchell)
"Hangi sahada olursa olsun, ilimle ciddî şekilde meşgul olan herkes, ilim mâbedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: "İmân et!" İman, ilim adamının vazgeçemiyeceği bir vasıftır." (Max Planck)
"Kâinatın Yaratıcısına olan inanç, ilmi araştırmanın en kuvvetli ve en asîl muharrik gücüdür." (Albert Einstein)
"Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." (Albert Einstein)
"İlim ile din, birbirini nefyetmez (inkâr etmez), bil`akis tamamlar. Çünkü bunlardan biri aklın, diğeri gönlün (kalbin) ışığıdır. Ve insan ne yalnız akıldan, ne de gönülden ibarettir. Fakat hem akıl, hem de gönül sahibi bir varlıktır. Dinsiz ilim belki aklı tatmîn eder, fakat muhakkak ki gönlü karartır. Nitekim ilimsiz din de ruhu ve gönlü ışıtır, fakat aklı karanlıkta bırakır. Binaenaleyh, insanlığın hayrı ve faydası, ne bugün olduğu gibi yalnız ilme bağlanmaktır, ne de orta zamanlarda olduğu gibi yalnız dine sarılmaktır. Fakat her ikisine birden sahip olmaktır." (Ali Fuad Başgil)
"Allahu Teâlâ`nın mahlûklarını inceleyen fen adamları, O`nun büyüklüğünü herkesten iyi anlarlar." (Fahreddin-i Razî)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.