Onur Yasin Tunç
Şşşt!
Susmak , genellikle içten gelen sesin ağzın kapatılması suretiyle engellenmesi olarak bilinse de , aslında en çok konuşulan ama bir o kadar da anlaşılmayan bir lisandır. Bir çok insan ezilenlerin , mağdurların dili olarak tanır susmayı ; oysa ki , kişinin dile getirecek olduğu sözcüklerinin , beynin ya da kalbin boyunduruğu altına girmeyi kabullenmesidir susmak…
Kendini savunmayı bilmeyen ya da sindirilmiş veya bıkmış kişilerin susması değildir mesele. Akıllı ama ukala olmayan , konuşkan ama her şeye konuşmayan kişilerin susması ilginç gelir insana. Sebebini merak eder kişi , ister istemez.
Susmak vazgeçmek ya da kabullenmek değildir, susmak dengede tutabilmek , alttan alabilmektir. Susarken öyle bir konuşur ki insan , dünyanın hiçbir dilinde yoktur içerdiği manayı kapsayan herhangi bir ifade.Susmadan kişi kendini eleştiremez, kendindeki eksikleri bilmeyen bir kişinin de bir başkasını eleştirmeye hakkı olamaz. Kişi kendisini ölçüp biçmeli , kendisini kendi içinde yargılamalıdır. Bu yüzden kolay değildir susmak, çoğu insan bunu başaramaz.
Susmak iki lafı bir araya getirememe değildir. Susmak kişinin beyninde oynadığı bir satranç oyunu gibidir.Karşıdaki kişinin hamlesini önceden bildiği için de susabilir insan. Konuşsa bir hamle daha gelecektir, bilir ve oyunu duraklatır susarak. Devam etse oyunun nasıl sonlanacağını bilir . Yenileceği için susar diye bir kaide de yoktur , bazen en büyük zaferler dahi susarak kutlanır.
Susmak içinde yüzlerce kişiye laf yetiştirip hiç birinin sırrını ifşa etmemektir. Susmak, melekle şeytanın kavgasında söz hakkını beyne ya da kalbe devretmektir. Susmak bir gün gelecek olan huzuru beklemektir ve O huzur geldiğinde içeri buyur edip , gözleriyle yıllarca konuşabilmektir..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.