Şiir üzerine farklı yorumlar

Çok değerli okuyucu yorumlarından müthiş keyif aldım. Ayrıca, benim zihin ve gönül dünyama çok önemli katkılar da sunuyorlar.

Her yorum, ayrı ayrı pınarların tadını veriyor.

Çünkü hepsi öz be öz bizim toprakların pınarları.

Bütün içtenliğimle itiraf ediyorum ki, ben şair falan değilim. Ve haddimi de bilirim.

Şair üstatlara da çok saygı duyarım.

İşte:

Bazen içinde yaşadığımız toplumun gündemindeki kültürel, ekonomik, sosyal konuları, toplumun farklı kuşak ve kesimlerinin sesi olmaya çalışarak, duygularımızı mısralara döküveriyoruz.

Benim yazdıklarım en doğru ve en iyi gerçekler şeklinde keskin bir hüküm iddiaların da olamaz.

Niye mi diyeceksiniz?

Çünkü:

Sosyal konular tıpkı hukuk gibi, 2 + 2 = 4 etmez.

Herkesin statüsü, sosyal, ekonomik konforu veya sempati duyduğu bir ideoloji, ya da bir A, B, C gibi bir siyasi parti liderine çok sempati duyduğu gibi karşı fikir ve düşüncede de olabilir.

Demokrasi olduğunu iddia ettiğimiz bir ülkede gayet normal ve saygı duyulması gereken uygar davranışlardır.

Dolayısı ile benim bizzat beslendiğim bu ülkenin zengin insan kaynaklarından yararlanmaya çalışıyorum.

Bu vesile ile en başta alanında uzman Metin Akoğlu beye, Nazilli Lisesinden sınıf arkadaşım PAÜ’den emekli öğretim görevlisi, Şair, yazar, pek çok televizyon programlarında sanat ve kültür programları yapan, eğitimci, milli eğitimde idareciler görevleri yapan bir sanat, kültür ve gönül adamı Şerif Kutludağ beye, Tarihçi Halil Aker beye, gazetemiz yazarları Avukat Ramazan Tülü beye, Yörük Türkmen kültüründe yerel kültür zenginliklerini yazılarıyla yaşatan Nevzat Arslan beye, hem İngilizce hem Türk Dili Edebiyatı öğretmeni Behzat Yaşadı beye, Karacasu tarihi eserlerinin günümüze kazandırılmasında çok uzman bir ekiple beraber ecdat yadigarı eserleri gün yüzüne çıkararak kültür hayatımıza kazandıran Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hüseyin Kuruüzüm hocamıza, ADÜ 'den Hüseyin Turgut hocamıza ve sayfamızın yetersizliği nedeniyle isimlerini yazamadığımız yüzlerce, binlerce değerli okuyucumuza Şükran duyguları ile çok teşekkür ederim.

Biraz önce sosyal olayların, hatta kültürel sanat olaylarında da 2 x 2 = 4 etmez.

Maalesef hepimizin tanık olduğu gibi toplumda hem sosyolojik, hem kültürel, siyasi kırılmalar var.

Bunun sebebi ne biziz, ne de sizsiniz.

Kimseyi suçlamak ve kusurlu bulmak gibi bir yaklaşımımız olmaz.

Toplumu fay kırıkları içinde ayrıştırıcı bakışımız olmaz.

Daha aksine bütün kesim ve gurupları kardeşçe bütüncül bir bakışla yaklaşırız.

Ben, bu anlayışla baksak da bazı dayatma ve zorlama gerçeklerin de neleri etkilediğini görüyoruz.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu; " Rahatınız bozulmasın diye hangi doğrudan vazgeçtiyseniz o fiyata satıldınız demektir," derdi.

Aliya İzzet Begoviç de; " Hayvan aç ve hayatı tehdit altında olduğu zamanlarda tehlikelidir. İnsan ise tek ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir," demiş.

Farabi ise; " Toplum aşkla birleşir. Adaletle ayakta sağ kalır. Ve doğrulukla yaşar.." diyor.

Bu orta ayar gerçeklerin penceresinden bakarak, “hep eski şarkılar öyle mi?” de diyebilirsiniz…

Niye eski...eski..hep eski...!

Hiç yenisi yok mu diyorsanız?

Herkes kendince baktığı pencereden haklı olabilir.

İnsan...hayat...toplum.. yaşam...medeniyet..!

Gibi temel kavramlar, temel değerler bir günde, bir yılda, çarşıda pazarda, markette satılmıyor.

Dalgalı bir okyanusun ilk dalgaları gibi çarpıyorsun kıyıya ; köpüklü ve coşkun...!

Lakin çarptığın sahillerde yosun tutmuş tecrübeli kayalar var.

Eski şarkılardan sıkılanlar, o kayaların sesine ve yaşadıklarına kulak vermeli.

Çünkü o kayalar yıllarca dalgalara karşı dimdik ayakta.

Belki biraz hırçın dalgalar ile kızgın güneş üç beş küçük parça koparmış olabilir.

Hep ayakta kayalar.

Denizciler, balıkçıların korunağı olmuşlar.

Bir üstad ;

Doğanın acımasız yasaklarından esinlenerek, " Sanatçı muhalif olmak zorunda mı? " diyor.

Oscar Wilde de sanatın, siyasetin değil, estetiğin hizmetinde olması gerektiğini söyledi. Ona göre sanat, hoşnutsuzlukla değil, zarafetle konuşulmalıydı.

Bir başka üstad Sorte hemen itiraz etti.

" Sanat bir eylemdir. "

Ve ;

" Taraf olmamak, zalimin yanında durmaktır. Sanatçı zamana tanıklık etmeli, adaletsizliğe direnmelidir."

Eyvah... eyvah... bendeniz yazdığı mütevazi bir şiir ne anlamlara doğru sürüklendi göreceğiz şimdi.

Platon da şöyle demiş;

Alışıldığı ciddiyetle söze karıştı; " Sanat tutkuyu yüceltir, aklı zayıflatır. Bu yüzden ideal devlette şaire yer yoktur."

Bu kadar lafa, söze dayanamaz Nazım Hikmet. Ve masaya yumruğunu indirir.

" Şiir, gül yaprağı değil, sapan taşıdır. Dalkavukluğun mısrada bürünmüş haline sanat denmez.."

Şiirde bakış açıları, yorumlar, tartışmalar devam ediyor.

Şair, edebiyatçı, tarihçi, yazar, eğitimci her alanda yetişmiş kadroların yorum ve eleştirileri bana güç veriyor.

İyi ki varsınız. Kültür bahçesindeki renkli ve farklı zenginlikleri paylaştık.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum