Ali AKSÜT
Sevgisiz insan, mutsuz toplum
Bir ışık, bir insan…
Bir umut, bir gelecek...
Mutlu yarınlar, güzel günler görecek...
Sevgi ile, muhabbet ile, aşk ile insanları sevecek...
Nice gönüller fethedecek...
Nice yuvalar kuracak...
Hayalleri, gelecek planları olacak.
Evlenecek, yuva kuracak.
Telli duvaklı gelinliği içinde, ailesi ve tüm sevdikleriyle mutluluktan uçtuğu düğün halayları çekecek.
Nikah memurunun şahitler huzurunda “eş kabul ediyor musun” sorusuna; çiftler en canlı bir şekilde tekrarlarını da yaparak " sonsuza kadar evet " diyecekler.
Orkestra, en güzel mutluluk şarkılarının müziğini çalacak...
Uzaktan yakından düğününüzü şereflendiren konuklar…
İkramlar, düğün pastaları, yenen yemekler…
Bu güzel düğün gecesi anısına çekilen fotoğraflar, her oyuna kalkanla çekilen özçekimler.
Arka arkaya yapılan istekler...
İyice kurtları döktürürcesine sahnedeki birbirinden güzel oyunlar...
Herkes mutlu, herkes neşeli...
Çünkü; İki genç evladımız yuva kuruyor, yeni dünya evine girecek...
Bütün sevenleri, yakınları olarak bu sevinci paylaşmak lazım!
Derken…
Sıra geldi takı merasimine...
Düğün törenlerinin videosunu çeken kameraman görev başında zaten.
Kim ne takmış?
Kim ne oku getirmiş?
Düğünümüze kim gelmiş, kim gelmemiş?
Her şey, yaşanan bütün fiil ve eylemlerin hepsi kayıt altında...
Eğer, başkalarına götürdüğün altınlar sana gelmemişse...
Altının gramları eksikse, ya da enflasyon hesabı yapılarak iki yıl önceki mor yüzlük yerine aynı para gelmişse...
İşte ilk mutsuzluk tohumlarının ateşi yakılmaya başladı!
Bir de oğlan evi şunu taktı, kız evi bunu taktı...
Oğlan evi az yaptı, kız evi çok yaptı tartışmaları da ateşlenince yandı gülüm keten helvam.
Bu talihsiz tatsızlıklar, ister istemez genç çiftlere yansıyor...
Daha evliliklerinin ilk aylarında, ilk yıllarında başka bahanelerinde eklendiği geçimsizlikler başlıyor...
Ve sevgi ve mutluluğun giderek azaldığı o yuva çatırdamaya başlıyor.
Kavgalar, hakaretler, şiddet, taciz, işkence, insanlık dışı muameleler....
Her seferinde komşular araya giriyor, kadını kurtarıyor.
Kadın en sonunda mahkemeden uzaklaştırma kararı aldırıyor.
Erkeklik onuruna çok dokunuyor beyefendinin.
Bir gün bıçağı çekip, kaç yerinden " evlenirken canım, şekerim, cicim " deyip yere göğe sığdıramadığı eşini katlediyor.
Böyle, her gün yüzlerce iç burkan, yürekleri yakan kadın cinayetleri haberlerine tanık oluyoruz.
Düşünebiliyor musunuz?
Evinde kızının nişanı için temizlik yapan kadıncağıza, gürültü yapıyorsun diye, elektrik süpürgesi kablosu ile eşini boğan canı bir koca...
Bu kadın cinayetleri giderek artıkça, bir de verilen cezalar iyi hal indirimi adı altında suçluyu kollamaya yönelik mahkeme sonuçları, kararları, kamuoyu vicdanını sızlattığı gibi, tartışmalı bu kararlar toplumdaki adalet duygusu ve devlete güven inancını da zayıflatmaktadır.
Umutsuzluğa düşen mağdurlar idam cezasının yeniden geri gelmesi ümidiyle teselli buluyor.
İşte size;
Sevgisiz bir toplum...
İşte size:
Birbirine olan muhabbet ve saygısını kaybetmiş mutsuz insanlar…
Geleceğinden endişeli, umutsuz milyonlar…
İki yıl yaşanan pandemi salgını felaketinden sonra; temel gıda ve ihtiyaç maddelerine, her gün gelen fahiş zamlarla beraber artan hayat pahalılığı, iş aş derdi, geçim sıkıntısı aile müessesini derinden yaralıyor.
Evlenme çağına gelmiş pek çok kardeşimiz bu ekonomik gerekçelerle evlenememekte. Evlenenler de, acayip artan ev kiraları altında ezilmektedir.
Bu nedenle, moral değerlerini ve yaşama sevincini kaybetmiş insanlar, çaresizliklerini şiddete başvurmakla sonuçlandırıyor.
Gün geçmesin bir evli bir aile, bir kadının cinayet haberini almayalım.
Yine gün geçmesin genç bir kızımızın sevgilisi tarafından "hunharca öldürülüp, apartmanın yedinci katından attı. Veya kurşun sıktı, öldürdü!" haberini almayalım.
Bir kör kursun...
Ömrünün, gençliğinin baharında bir kör kurşunun yok ettiği canlar...
İnsan canı bu kadar mı ucuz?
Ölmek, öldürmek bu kadar mı kolay?
Sanki;
Ölüm kol geziyor dört yanımızda...
Sanki tesadüf eseri yaşıyoruz...
Aman dikkat!
Her an, balkonda, sokakta, tarlada, bahçede, iş yerinde Allah korusun bir kör kurşunun hedefi olabiliriz....!
İşte ;
Toplumun barış ve huzurunu tehdit eden tehlike bu!
Gittikçe artan şiddet!
Kavgalar...
Çatışmalar!
Nefret söylemli, kutuplaştırıcı siyasetçiler...
Ve şiddetten beslenen, gücünü kaba kuvvetten alanlar...
Sevgisiz, umutsuz...
Çaresiz binlerin yarattığı tablo, mutsuz toplumun omurgasını oluşturuyor.
İşte bu manzara;
Hem zihnimi, hem vicdanını cırmalıyor.
Sevgiye aç, mutsuz bir toplum da içimizi karartıyor.
Allah, bizlere her şeyin hayırlısı ve güzelini versin.
Ölümün dahi hayırlısı ve güzelini...
Şair Rabia Barış 'in dediği gibi;
"Ölüm benim gönlümde
Sevgiyle açan bahar,
Ben onun gölgesinde
Dolaştım diyar diyar."
Sevgiyle kalın.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.