Ahmet KELEŞOĞLU
Sen adam olmazsın ha!
Ne oldu şimdi gerektiğinden fazla değer verdiklerine?
Kartları açık oynayıp zayıf orta olan karneleri pekiyi ile doldurduklarına, ne oldu?
Ne oldu ha..?
Susarsın tabi konuşsana?
Haydi konuşsana?
Bak kardeşim o anda her şey iyi ve işlerde yolundaydı.
Hepsi verdiğin güzel notlarla çevreye havalarını attılar.
Seni de güzelce kullandılar.
Sonra?
Sonrası malum işte, ortada kimse kalmadı hepsi bir köşeye kaçtı.
Biliyorum sen minnet etmezsin ama üzüyorlar seni be kardeşim.
Yeter artık, bu yediğin kaçıncı kazık, ne geçti eline?
Hiçbir şey.
Ya, iyi de ölelim mi şimdi?
Bilemezsin ki adamın cebinde on tane maske var birini çıkarıp birini takıyor, nereden bileceksin?
Baştan, taa en baştan elekten geçirmeye kalksan eleğin üstünde bir tane bile kalmaz ama bunu da yapamazsın ki, üstelik bize göre değil ayrım yapmak.
Esasında kişinin beyanı esastır, inanacaksın.
Sonra seçmek elemek, ayırmak, ayrıştırmak bize göre değil, ayrıca kavun değil ki bu koklasan.
Ne yapacaksın?
Zamana bırakacaksın tabi doğal olarak.
Sonra hepsi yavaş yavaş renklerini göstermeye başlayacak.
Yok efendim değerinden fazla değer vermeyecekmişim.
Hak etmiyorsa beklesinmiş. Falan filan.
Arkadaş niye uğraşayım ki neyse o, nasıl devam ediyorsa yaşamı öyle gitsin, ben niye müdahale edeyim?
Uğraşamam, sonunda kazığın büyüğünü yiyen yine biz oluyoruz ama ne yapayım uğraşamam işte.
Kendisini düzeltmiyorsa kötüsü ben olamam yani. Olmazsa birileri bildirir haddini ama o kişi ben değilim.
Sonra ben müdahale edeceğim de ne olacak? Geçici suni bir iyileşme, e sonra dön tekrar başa değişen hiçbir şey olmayacak.
Bırakırım öylece ne yapayım olmuyorsa?
Şansıma belkide içinden bir tanesini çeker çıkarırım, kurtarırım karanlıktan belli mi olur. Nereden biliyorsun?
Hani arkadaş bunu önceden hesaplasan da sonra bu kazığı yemesen olmaz mı? Diyorsun ya;
Yaa bak şimdi, hep plan hep program nereye varacak bunun sonu?
Sonra o güzel hasret dolu bekleyişler, o geçmek bilmeyen zamanların hazzı, o mutluluklar, o sessiz dışa vurulamayan ama insanın içindeki büyük patlamalar, bunları yaşamadıktan sonra ne anlamı var hayatın, planın programın allah aşkına.
Sonu belli film gibi, yada zamanı belli saat gibi, ne bileyim durağı belirlenmiş otobüs gibi mesela, her gün aynı saatte aynı durakta duracaksın.
Yok arkadaş yok yapamam ben böyle, hayatı dibine kadar yaşayacaksın icabında.
Deneyeceksin arayacaksın koşacaksın ve duracaksın, hayatın güllü dikenli yollarını keşfedeceksin yani.
Beynindeki çılgın istikamet oklarının yönüne doğru yılmadan bıkmadan gideceksin demek istiyorum. Hem nereden biliyorsun ki? belkide rastlarsın yolda kendin gibi bir deliye. Hiç belli olmaz hayatın seni nereye çekeceği nefesinin nerede sonlanacağı. Sonra ucunda ölüm yok ki, yaşa gitsin öylece işte.
Ayrıca sonunu düşünerek yola çıkanları da çok gördük, hepsi daha yolun sonuna varmadan tepetaklak oldular.
Onun için adeta uzaklardan gelen sel gibi olacaksın akacaksın şarıl şarıl, katacaksın arkana ne varsa, taşı toprağı her şeyi katacaksın, deli gibi çağlayacaksın mesela.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.