Ali AKSÜT
‘Rüzgârın oğlu, fırtına adam’
Geçtiğimiz eylül ayı içerisinde İstanbul’un yeni hava limanında yapılan havacılık festivali Teknofest’i biliyor olmalısınız…
Teknofest havacılık festivalindeki gösteriler televizyondan izlediğim kadarıyla nefes kesiciydi. Gösterilerden etkilenmemek büyülenmemek mümkün değil. Gerçekten ülkem adına gurur duydum. Hele gençlerimize hem havacılığı sevdirmek, hem de hava savunma sanayisinin kendi Türk mühendis ve teknik ekiplerinin yerli milli teknoloji harikası başarılarının her Türk vatandaşı gibi hepimizin göğsünü kabarttığını düşünüyorum. Avrupa’nın en büyüğü, dünya çapında da ilk üçüncü büyüklükte bulunan yeni hava limanımızın tanıtımına da katkı sağlamak için gerçekleştirilen çok önemli bir havacılık festivalinin adıdır Teknofest. Bu havacılık festivali gösterilerine yaklaşık 80 bin kişi katıldığını öğrendim. Bu vesileyle “İstikbal göklerdedir” vecizesini yıllar öncesinden söyleyerek havacılığın önemini işaret eden atamız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhu şad olsun diyorum.
Dünya motosiklet yarışları şampiyonu, milli yarışçı Kenan Sofuoğlu’nun F-16 uçağı ve Formula-1 aracıyla yarışı çok heyecanlı ve görülmeye değerdi. “Yarış kariyerimi sonlandırsam da hız tutkum sonlanmış değil” diyen Sofuoğlu,402 metrelik pistte gerçekleşen dev yarışı 9,43 saniyede tamamlayarak kazandı. Dünyada ilk defa F-16 uçağını geçen milli motosikletçimiz aynı pistte yarışıyorlar. 402 metrelik pistte uçağı geçiyor. Ülkemiz adına yapılan bu tanıtım tek kelimeyle muhteşemdi.
F-16 uçağı ile yarışan Kenan Sofuoğlu’nun nefes kesen gösterisini izlerken geçmiş yıllara daldım ve atletlerimizden birinin 45-50 yıl öncesi efsanevi başarıları aklıma geldi.
Bu atletimiz Aydın’ın Kuyucak ilçesi Gireniz Mahallesi sakinlerinden köylü bir ailenin oğlu. Hiç bir alt yapı ve spor tesisi olmayan, beslenmesi için de yeteri kadar bütçe imkânları olmayan bir gencimiz. Pamuk tarlasında çalışarak, bazen zeytin silkerek okul harçlığını çıkarıp, Nazilli Lisesi’nde okul eğitimini sürdürmeye çalışan fakir bir aile çocuğu.
O zamanlar delikanlının en büyük tutkusu koşmak. Hatırladığım kadarıyla1966 -1968 yılları idi. Ailemin yaşadığı Pamukören ile Nazilli arası 20 kilometre. Ben de ortaokul öğrencisiyim ve 20 kilometre uzaklıktaki Nazilli’deki okuluma trenle gidip geliyorum.
O yıllar her yerleşim yerinde okul olmadığı için tren öğrencilerle dolardı. Eğitimini Nazilli Lisesinde sürdüren bizden birkaç yaş büyük bir arkadaşımız vardı. Zaman zaman Pamukören’de bindiği trenden Kuyucak’ta iner, trenle yarışırdı. Kimi zaman da trenden önce istasyona varırdı. Bu yüzden onun lakabı ‘rüzgârın oğlu, fırtına adam’dı.
O dönem bütün öğrenci ve tren yolcularının dilindeydi. Herkes onu konuşur, gıpta ederdi. “Aman Allah’ım! Bu ne nefes, bu ne güç” dedirten bu arkadaşımızı herkes tanır, çok severdi. Lise yıllarında başlayan atletizm tutkusu ona hep başarı getirdi. Aydın il, Ege bölge birincilikleri onun için sıradan bir olay haline gelmişti. Bu başarı askerlik görevi sırasında da devam etti. Atletizm ve futbol dallarında ardı ardına başarılara imza attı. Malatya’da bulunan 2. Ordu Komutanlığı’ndaki elemelerindeki üstün başarısı nedeniyle dönemin Genel Kurmay Başkanı Faruk Gürler tarafından ödüllendirildi.
Sayılı gün geçmiş, askerlik görevi sona ermişti. Önce değişik nedenlerle yarım bırakmak zorunda kaldığı okulunu bitirdi. Polis olmaya karar verdi. 1978 yılında polis akademisinden mezun olarak çok sevdiği polislik mesleğine ilk adımını attı. O artık devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne bağlı bir polisti. 10 yıl süreyle gönüllü olarak Güneydoğu illerinde görev aldı. Üstlendiği her sorumluluktan alnının akıyla çıkmasını bildi ve 1. Sınıf Emniyet Müdürü iken emekliye ayrıldı.
Bilenler bilir ama bazılarınızın, “O atlet kim?” dediğini duyar gibiyim…
Fazla meraklandırmadan söyleyeyim.
O ‘rüzgârın oğlu, fırtına adam’ lakaplı treni peşine takan arkadaşımız Ali Özpınar’dan başkası değildi. Özpınar’ın hayat hikâyesi bana hep etkileyici geldiğinden, yarıştığı treni geçen atletimizin başarılarla dolu hayat hikâyesinden kesitler aktarmaya çalıştım. Gençlerimize örnek olsun diye gök kubbede hoş seda ve iz bırakan atletimizi, emniyet müdürümüzü tarihe not düşmek istedim.
Bu topraklar bereketli, bu topraklar cömert…
Sofuoğlu gibi Özpınar gibi gökte ışıldayan yüzlerce, binlerce keşfedilmeyi bekleyen yıldızlarımız var. Bizlere o gençlerimizi bulup ortaya çıkarmak kalıyor.
Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.