Ömer ERU
Prag gezimiz - 3
Ertesi sabah eski kasaba denilen yere gittik. Burada geniş bir meydan vardı. Meydan parke taşlarıyla döşenmişti. Meydanın alt tarafında sahne vardı. Burada bir orkestra caz müziği ve klasik müzik çalıyordu. Meydanın etrafında yiyecek satan büfe ve ufak fastfood yiyecek satan yerler vardı. Bazı yerlerde bizim kuzu çevirmesi yapan kebapçılar gibi domuz kebabı satan ve şişe geçirilmiş domuz eti satan yerler vardı. Yabancı turistler buralarda kuyruklar oluşturuyorlardı. Biralar büyük bardaklarda servis ediliyordu. Alışık olmadığımızdan domuz eti kokusundan rahatsız olduk. Meydana gelen turistler serbestçe yerlere oturmuşlardı. Bazıları da yere uzanıp biralarını içiyorlardı. Bazen orkestranın hızlı parçasına uyup topluca dans ediyor ve gelişi güzel sallanıyorlardı. Dans bitince hep beraber alkış tutuyorlardı. Burada dünyanın her tarafından insan vardı Zengin Araplar, rosroys denen lüks taksilere binip etrafta tur atıyorlardı. Zengin Japonlar da bu eğlence dünyasına kendilerini kaptırmış ve eğleniyorlardı. Koreli, Çinli ve Japonlar bu çılgın eğlence dünyasında keyiflerince yaşıyorlardı. Meydana gelen gençler hemen yere oturuyorlar ve çantalarından çıkardıkları sarma sigaralara esrar koyup içiyorlardı. Burada uyuşturucu serbestti. O kadar rahat davranıyorlardı ki esrarlı sigaraları içtikten sonra birbirlerine gülüp şaka yapıyorlardı. Az sonra ellerinde bira bardaklarıyla gözleri buğulu şekilde gidiyorlardı. Gitmeyenler uyuşturucunun etkisiyle orkestranın müziğiyle çılgınca sallanıyorlardı.
Ortaçağ’ın günümüzdeki en görkemli kalıntısı bu Old Town Meydanıymış’ Meydanı dolaşırken Astronomik Saat Kulesi’nin altında onlarca insanın beklediği fark ediyorsunuz. Genelde turistlerden oluşan bu insan grubunun orada toplanmasının nedeni, her saat başı saat kulesinde oluşan animasyon.. Saat’in sağ ve sol kısmında dört tane heykel bulunuyor. İskelet şeklinde olan heykelin bir elindeki çanı çalıp diğer elindeki kum saatini çevirmesiyle animasyon başlar. Bu her canlının bir gün ölümü tadacağını ve geçen zamanla birlikte kaçınılmaz sonun yaklaştığını simgeler. Bir diğer heykel olan Yahudi, elindeki para kesesini gösterip gelecek ölümü kabullenmediğini başını sağa sola sallayarak ifade eder. Diğer bir heykel ise elindeki aynaya bakarak başını sağa sola sallar ve o da kibri ederek gelen ölümü kabullenmediğini ifade eder. Dördüncü ve son heykel ise elindeki mandolin ile zevki sefayı temsil edip aynı başını sağa sola sallama ritüeliyle ölümü kabul etmediğini ifade ediyor.. Bu dört heykelin mesajlarını verdiği animasyon boyunca, saatin üstünde açılan pencereden 12 havari geçiş yapıyor. Animasyon, saatin en üstündeki horozun ötüp yuvasına girmesiyle sona eriyor.
Meydanın bir kenarında büyük ve iri atların çektiği paytonlar vardı. Bisikletler vardı Bisikletlerin arka tarafına iki işi binebiliyor ve gezmeye başlıyorlardı. Çin’de görülen çekçek gibiydiler. Bir kenarda da roys roys taksiler vardı Müşteri bekliyorlardı Meydana açılan sokaklar çok kalabalıktı. Aniden bir toplulukla karşılaşabiliyordunuz İlahiler söyleyerek bir grup kalabalığın meraklı bakışları arasında caddeden geçiyorlardı. Bunlar bilemediğimiz bir tarikat üyesiydiler. Daha çok uzak doğu ilahileri söylüyorlardı. Budistler olabilirlerdi.
Caddelerde döviz bozdurma büfelerinin önü kalabalıktı. Turistler döviz bozdurmak için komisyon almayan büfelerin önünde kuyruk oluşturuyorlardı. Bir lira dört kronaydı. Satıcılar ise metal avra almıyorlardı. Kâğıt avroyu tercih ediyorlardı.
Karl köprüsünden geçip karşı kıyıda yürümeye başlayınca parkta bir toplulukla karşılaştık Kalabalık bir grup bir kişin öndeliğinde yogo yapıyorlardı.
Parktan çıktık, büyük ve uzun bir duvarın olduğu sokağa geldik Bu sokakta uzun renkli bir duvar vardı. Belki de Doğu Avrupa’nın en ilgi çeken mekânlarından biri olan Lennon Duvarı, Beatles üyesi ve barış elçisi John Lennon’a bir sevgi göstergesi. 1980’de şarkıcının öldürülmesi ile birlikte Karl Köprüsü’nün yakınındaki bu duvar beklenmedik bir şekilde Lennon hayranlarının acılarını aktardığı, resimler çizdiği ve sanatçıya mal edilen sloganların yazıldığı bir pano haline gelmiş. Duvarın önünde kalabalık ellerindeki boyalı kalemlerle duvarda boş buldukları yerlere adlarını yazıyorlardı Biz de yaklaştık. Hep beraber adımızı keçeli kalemle yazdık. Adamlar duvara yazı yazmayı bile turizm konusu yapmışlar.
Köprünün giriş kısmına geri geldik. Köprünün sağ tarafında büyük bir katedral vardı Buradan iki adam çıktı. Papaz oldukları anlaşılıyordu. Ellerinde uzun borazanlarla iki dakika çalıp katedrale gidiler. Bunu her saat başı yapıyorlarmış. Katedralin önünde heykel gurubu vardı Heykelin altına evsizler yerleşmişti. Uyuşturucu aldıkları hareketlerinden hemen belli oluyordu. Dünya umurlarında değildi. Bir tanesi kalabalığı umursamadan çamaşırlarını değiştirdi. Bir plastik şişeye küçük çişini yaptı. Kimsenin de umursadığı yoktu. Utanmak bize özgü bir şeydi. Kendi insanlarımızla bir kere daha gurur duyduk.
17 EKİM PERŞEMBE GÜNÜ DEVAM EDECEK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.