Ne getirdi ne götürdü

Zaman, kontrol edemediğimiz tek gerçek bildiğim. Bazen merkezine alır bizi bazen teğet geçer altımızdan üstümüzden. Geçer ama ne şekilde olursa olsun geçer illaki. Ne durdurabilir, ne hızlandırabilir ne de yavaşlatabiliriz onu. Yapabileceğimiz tek şey içinde olduğumuz kısmını iyi kullanmak.

O kendi bildiğince geçerken hiç kimseyi hesaba katmadan; biz, bu geçiş sürecinde "Ne yapmalı, nasıl anlamlı hale getirmeli, kimlerle birlikte olmalı veya olmamalı sorularına odaklanmalı, gönül us ortaklığında cevaplar bulup eylem planımızı yapmalı ve bu doğrultuda yaşamaya çabalamalıyız.

İşte bu kontrolü bizde olmayan "Zaman" gerçeğinin; hakkıyla içinde olmanın, geçen kısmına pişmanlıksız bakmanın, anlık içinde oluşun keyfini çıkarmanın ve gelecek kısmından korkmadan karşılamanın yolu yordamı budur.

Zaman içinde, hayatımıza birçok özne, nesne, yüklem katılacak etkileneceğimiz etkileyeceğimiz. Ve birçok olay ve oluşun parçası olacağız isteye istemeye.

Yaşadığınız zamanın kalitesi bizim öz - erkimizin gücüne kuvvetine orantılıdır. Öz-erkimizin ne kadar sahibiysek ve ne kadar sorumluluk üstlenirse öz- erkimiz, o kadar hakimiyizdir yaşamımızın. Bir o kadar da merkezinde oluruz zamanın.

Ben kendi adıma her yılın bitiminde hesaba çekerim kendimi. Zaman bana ne getirmiş, benden ne götürmüş, ben bunun ne kadarının sorumlusuyum ve gelecek yıla nasıl bir değişim gelişimle girmek, öz - erkimi nasıl beslemem gerek? " sorularından oluşan bir yazılı ve sözlü sınava tabi tutarım beni erinmeden üşenmeden.

Bu yıl da her yıl olduğu gibi elimde defter kalem, geçip karşıma aynada dara çektim Çimen'i.

Ah! Neler döküldü defterime neler?

Ne ölümler görmüşüm bu yıl; beni eksilten, yarımlayan veya hiç tınmadığım, varlığı yokluğu beni hiç mi hiç etkilemeyen. Ardından günlük duaya durduğum veya "Niye vardın ki zaten?" dediğim.

Ne çok yara almışım; "Ana baba, bacı kardeş, dost arkadaş" deyip emek emek yürek yürek sevip saydığım, kucaklayıp canladığım çakmalardan. Ne çok paylaşımlarımı ne derin dertleşimlerimi sermişler orta yere yalan yanlış salyalı dilleriyle. Ne çok iftiraya, haksızlığa, ihmale uğramışım beklentilerimi en yüksekte tuttuklarım tarafından.

Ohh!

Ne güzel, ne özel, ne derin, ne yüce gönüller edinmişim gönlümü zenginleyen, evleyen ocaklayan.

Ne çok çiçekler, fidanlar, yıldızlar ekmiş, yetiştirmiş, serpişim sonsuza uzayan.

Ne dersler almışım ne dersler ah bir bilseniz hatalarımdan; kendimi suçlamadan, ayıplamadan, paralayıp karalamadan.

Bildiğimi sandığım gücümü kuvvetimi, ne çok teste tabi tutmuş iki bin yirmi iki yılı beni uygulamalı cinsinden, yorgunluğu gel seneleri de yoracak olan çoluktan çocuktan yana güle ağlaya.

Aferin Çimen sana, aferin bende yana!.

Biraz daha pişmişsin dost oduna yana yana.

Değişmiş gelişmişsin yüce gönüllerden bade içip kana kana.

Geç zaman,

Git iki bin yirmi iki,

Bit ömür, her saniyen Hakk'tan haklıdan yana ola ola.

Bırakacağın boşluğa şiir, öykü, masal, roman dola dola.

Uğur ola benden yana.

Razıyım ben senden yana.

Avuç avuç dua dua şükürdeyim; aracısız, aralıksız, pişmanlıksız düşmanlıksız geçip giden her zamana, yeri göğü Yaradan'a.

Ve sen; iki bin yirmi üç yılı, sağlık, mutluluk, huzur, barış, bereket ve sevgi dolu günler getir bu vatana ve dünyaya.

Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum