Nermin AKKAN
Ne getirdi ne götürdü
Zaman, kontrol edemediğimiz tek gerçek bildiğim. Bazen merkezine alır bizi bazen teğet geçer altımızdan üstümüzden. Ne şekilde olursa olsun geçer illaki. Ne durdurabilir, ne hızlandırabilir, ne de yavaşlatabiliriz onu. Yapabileceğimiz tek şey içinde olduğumuz kısmını iyi kullanmak.
O kendi bildiğince geçerken hiç kimseyi hesaba katmadan; biz, bu geçiş sürecinde "Ne yapmalı, nasıl anlamlı hale getirmeli, kimlerle birlikte olmalı veya olmamalı sorularına odaklanmalı, gönül us ortaklığında cevaplar bulup eylem planımızı yapmalı ve bu doğrultuda yaşamaya çabalamalıyız.
İşte bu kontrolü bizde olmayan "Zaman" gerçeğinin; hakkıyla içinde olmanın, geçen kısmına pişmanlıksız bakmanın, anlık içinde oluşun keyfini çıkarmanın ve gelecek kısmından korkmadan karşılamanın yolu yordamı budur.
Zaman içinde, hayatımıza bir çok özne, nesne, yüklem katılacak etkileneceğimiz etkileyeceğimiz. Ve bir çok olay ve oluşun parçası olacağız isteye istemeye.
Yaşadığımız zamanın kalitesi bizim öz - erkimizin gücüne kuvvetine orantılıdır. Öz-erkimizin ne kadar sahibiysek ve ne kadar sorumluluk üstlenirse öz- erkimiz, o kadar hakimiyizdir yaşamımızın. Bir o kadar da merkezinde oluruz zamanın.
Ben kendi adıma her yılın bitiminde hesaba çekerim kendimi. "Zaman bana ne getirmiş, benden ne götürmüş, ben bunun ne kadarının sorumlusuyum ve gelecek yıla nasıl bir değişim gelişimle girmek, öz - erkimi nasıl beslemem gerek? " sorularından oluşan bir yazılı ve sözlü sınava tabi tutarım beni erinmeden üşenmeden.
Bu yıl da her yıl olduğu gibi elimde defter kalem, geçip karşıma aynada dara çektim Çimen'i.
Ah! Neler döküldü defterime neler?
Ne ölümler görmüşüm bu yıl; beni eksilten, yarımlayan veya hiç tınmadığım, varlığı yokluğu beni hiç mi hiç etkilemeyen. Ardından günlük duaya durduğum veya "Niye vardın ki zaten?" dediğim.
Ne çok yara almışım; emek emek yürek yürek sevip saydığım, kucaklayıp canladıklarımdan. Ne çok haksızlığa, ihmale uğramışım beklentilerimi en yüksekte tuttuklarım tarafından.
Ohh!
Ne güzel, ne özel, ne derin, ne yüce gönüller edinmişim gönlümü zenginleyen, evleyen ocaklayan.
Ne çok çiçekler, fidanlar, yıldızlar ekmiş, yetiştirmiş, serpişim sonsuza uzayan.
Ne dersler almışım ne dersler ah bir bilseniz hatalarımdan; kendimi suçlamadan, ayıplamadan, paralayıp karalamadan.
Bildiğimi sandığım gücümü kuvvetimi, ne çok teste tabi tutmuş iki bin yirmi dört yılı beni uygulamalı cinsinden, yorgunluğu gel seneleri de yoracak olan çoluktan çocuktan yana güle ağlaya.
Aferin Çimen sana, aferin benden yana!.
Biraz daha pişmişsin dost oduna yana yana.
Değişmiş gelişmişsin yüce gönüllerden bade içip kana kana.
Geç zaman,
Git iki bin yirmi dört,
Bit ömür, her saniyen Hakk'tan haklıdan yana ola ola.
Bırakacağın boşluğa şiir, öykü, masal, roman dola dola.
Uğur ola benden yana.
Razıyım ben senden yana.
Avuç avuç dua dua şükürdeyim; aracısız, aralıksız, pişmanlıksız düşmanlıksız geçip giden her zamana, yeri göğü Yaradan'a.
Ve sen; iki bin yirmi dört yılı, sağlık, mutluluk, huzur, barış, bereket, başarı ve sevgi dolu günler getir bu vatana ve dünyaya.
Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.