Zeki Altınel
Martın Üçü
Özlemin tanımlanamaz. Dudağım titriyorsa, gözyaşım durmuyorsa ve tenim diken dikense, saçlarım sökülecek gibiyse yine hatırda sen varsın demektir.
Yüreğimin sızısı da tanımlanamaz. Mangal yeri olmuş ciğerim, kafesine sığmaz yüreğim. Hücrelerim bin bir parça olduysa yine sen varsın demektir.
Emeklerini düşündürüyor ismin anıldığında. Heyecanın dağlardan yüceydi, mesele biz olunca. Mesele biz olunca, canını verişini hatırlıyorum. Ama o ağlayışını hiç ama hiç hatırlamak istemiyorum. Çünkü ağlayışına dayanacak göz yok bende.
Senin her azana bir sıfat yakışır: Güzel elleri, hızlı ayakları, mahbuba düşkün yüreği, manalı gözleri, yumuşacık sözleri gibi: Senin her azan bir zamir oldu zamanla: Güzel, hızlı, düşkün, manalı, yumuşak gibi.
Sen tarifime sığmadın. Ayrılığın bizi yakınlaştırdı. Ben seni gidince iyi tanıdım. Unutma ki; ben seni gittikten sonra yaşadım.
Seccademin başında avcumu semaya diktiğimde seni hatırlamadan yaptığım her niyaz eksik kaldı. Geceleri uykuyla geçen sabahım kahır doldu. Evladımın bana her bakışında seni düşündüm. Soframın başına her oturuşumda seni andım.
Gözümün altında torbalar oluştuysa, şakaklarımda aklar başladıysa hiçbir telaşemden değildir. Senden ayrılığın üzüntüsünden de değil. Tekrar senle beraber olamayacağımın korkusundandır.
Unutma sen, sen değilsin. Sen bensin. Ben, ben değilim. Ben, senim. Yine gözlerim buğulandı seni yazarken. Klavyemin ucunda ellerim titriyor. Sana olan hasretim hiç ama hiç bitmiyor.
En güzel vuslat ayrılığın arkasından olandır. O günde, umduğumuz yerde inşallah beraber oluruz. Senin makamın benim üstümde olsun. Senin üstünde olmaktan haya ederim. En sevdiğinin yanında ol inşallah. Bende senin yanında olurum inşallah.
Hürmetim isminedir. Cismin gitti, ismin yüreğime sığmaz oldu.
Seni çok seviyorum. Seni çok özlüyorum. Seni tarif edemiyorum.
Evladın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.