Ahmet KELEŞOĞLU

Ahmet KELEŞOĞLU

Liberalizmin çöküşü

Coronavirüsün bize öğrettikleri;

Serbest piyasa ekonomisi, liberal ekonomi ve açık piyasa.

Ekonominin özelleştirilmesi ve formel yapıdan kurtarılması.

Kısaca özgür ekonomi ve serbest dolaşıma dayalı piyasa.

Nasıl olacak?

Gümrük duvarlarının indirilmesi İthalatın önünün açılması.

"İç piyasadaki üreticiyi kim koruyacak" sorusuna karşılık, belirsizlikler.

İthal İkamesi, vergi iadesi ve arkasından hayali ihracat.

"Memleket yabancı ürün çöplüğüne döner" denildiğinde, "Siz Kör Devletçisiniz" diye suçlanılan zamanlar.

Oysa Cumhuriyetin kurulduğu dönemde yokluk içerisinden çıkarak büyük atılımlara cesaretle imzalar atılmıştı.

1929 büyük buhranından sonra ekonomik durgunluk (Resesyon) baş göstermiş bir doların karşılığı, bir lira yirmi beş kuruşa kadar düşmüştü. Gücümüzün gösterilmeye başlandığı zamanda yüzyıllar sonra ayağa kalkan Türklerin Cumhuriyetle birlikte tarih yazacağı günler gelmişti.

Ülkemiz dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden birisi olmuştu.

Bu yıllar geçip gittikten sonra çok partili siyaset dönemi başladı. Zaten demokrasi de bunu gerektirmiyor muydu? Sonrasında 12 Eylül 1980 darbesi gelip çatmıştı. 12 Eylül darbesinden sonra ise 1983’lü yıllara gelip dayandık.

Öncesinde ise, Başbakan Süleyman Demirel, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığına getirdiği Turgut Özal'a yeni bir ekonomi istikrar programı hazırlama görevi vermişti. İşte meşhur 24 Ocak kararları (1980) bu dönemde literatüre girdi. Darbeden sonra 1983 yılının 6 Kasım günü, İktidarda başını Turgut Özal'ın çektiği Anap hükümeti kurulmuştu. Dört eğilim diyerek merkez parti olma yolunda darbenin olumsuz havasını ortadan kaldırmak için iş başına gelmişti Turgut Özal.

Neydi dört eğilim?

Demokratik sol, Liberal sağ, Milliyetçi sağ ve İslami sağ. Kısaca CHP, AP, MHP ve MSP'nin temsil ettikleri görüşlerdi. ANAP bu dört eğilimi aynı şemsiye altında birleştirmek iddiasıyla kurulmuştu.

1983 yılında hükümet kurulduğunda ülkemiz liberal ekonomi ile tanıştı.

Neydi Liberal Ekonomi?

Özgür ticaret anlayışı ve ekonomide bağımsızlık.

Yabancı sermayenin liberalizmi dayatması. Ve dönemin başbakanlarından Turgut Özal'ın Hükümet ettiği Türkiye.

Ne söylendi?

Üretim serbestleşecek artacak ve zenginlik halkın bütün kesimine yayılacaktı. Halbuki dünyadaki örnekleri zengini daha zengin fakiri ise daha fakir yaptığı yönündeydi. Burada amaç devletin üretimden çekilmesiydi. Ve öyle de oldu.

Devlet yavaş yavaş ziraattan ve ekonomiden uzaklaşmıştı.

Hep olumsuz şeyler oldu diyemeyiz elbette.

Özallı yıllar piyasaya hızlı bir giriş yapmıştı yapmasına ama sonradan ülke bankerler ve zenginler piyasasına dönüşmüştü.

Herkes Liberal ekonomiye kademeli bir geçiş beklerken Çiller hükümeti geldi ve gümrük duvarlarını sıfıra indirdi. "Hatırlar mısınız?" hayali ihracat diye bir şey patlak vermişti o yıllarda. Vergi iadesi alabilmek için tır'larla taş taşındı sınır kapılarının dışına. İhracat yapıldığı sahte şirket ve faturalarla vergi iadesi alınarak devletin dolandırıldığı yıllardı.

Nerede Kaldı Atatürk'ün Türkiye'ye özgü Devletçilik modeli? Ne oldu Cumhuriyet döneminin fabrikalarına?

Birer birer özelleştirmeler başladı ve kapılar sonuna kadar açılarak küreselleşme baş gösterdi dünyada. Eskiden gümrük duvarları vardı ve içerdeki küçük esnaf ve sanayici korunurdu. Öyle her önüne gelen ne içeri girebilir ne de ülkemize istediği malı satabilirdi.

Sağlığa gelince:

Sağlık kurumlarımız hastanelerimiz ve aşı geliştirme merkezlerimiz devletimizin en önde gelen kurumları idi. Halende öyle olmaya devam ediyor. Belki de önemli gurur tablolarımızdan birisi sağlık.

Sağlık çalışanlarımız, hocalarımız, doktor ve uzmanlarımızla tedavi yöntemlerimiz ön planda olmak üzere, özellikle cerrahi ünitelerimizdeki başarılarımız ile dünya da ses getirir durumdayız.

Sağlık milli olmazsa neler olur?

Bakın coronavirüs günlerinde İspanya, sağlığı tekrar devletleştirme yönünde karar aldı.

Almanya nasıl başarılı oldu? Sağlığın başında devlet vardı. Başta İtalya, İspanya, Fransa ve Amerika bir virüs karşısında başarısız oldular. İmdat çığlıkları atarak çaresizlik yaşıyorlar. Ülkemizde ise her şeye rağmen devletimiz sağlıkta gücünü göstermek çabasında.

Zaten sağlık, eğitim ve savunmanın lokomotifinde Devlet en önde değil miydi?

Bakın, Coronavirüs geldi hemen Devlet deyiverdik. Arkamızda Devletimizi aradık.

Osmanlıdan bu yana özellikle sağlık alanında yapılan çalışma ve tecrübelerimiz bizi bu günlere taşımış oldu.

1827 yılında II. Mahmut tarafından kurulan İstanbul Darülfünunu ile başlayan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,

Yine İstanbul Şehremini de 1843 yılında, çok sayıda ölüme sebep olan çiçek hastalığının artması nedeni ile bugünkü Çapa Tıp Fakültesi sahası içindeki Vakıf Gureba Hastanesi,

Ve 1954 yılında var olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve bünyesindeki Hacettepe Tıp Fakültesi ile birlikte,

Neredeyse Cumhuriyetle yaşıt;

1955 İzmir Ege Ünv.Tıp Fakültesi,

1962 Erzurum Atatürk Ünv. Tıp Fakültesi ve

Cumhuriyetin kuruluşunun 50.yıl anısına 1974 yılında Sivas Cumhuriyet Ünv. Tıp Fakültesi ile

1975 yılında Samsun 19 Mayıs Ünv. Tıp Fakültesi kuruldu.

Devamında Türkiye nin tamamına yayılan Tıp Fakülteleri Sağlık ve Hıfzıssıhha kurumları ve nihayet şimdi yürürlükte olup hizmet veren Şehir Hastaneleri...

Ha gayret Türkiyem başaracaksın

Son söz:

Liberalizmin özgür ekonomideki temel çıkış noktası;

"Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler" anlayışı iflas etmiştir. Bu anlayışın bumerang etkisi yapacağı hiç akla gelmemiş göz ardı edilmişti. Dünya yanıldı. Bunu bir virüs gösterdi.

Yeni dünyada artık devletin gücü ön plana çıktı.

Devletçiliği ülkenin teminatı olarak görmek kaçınılmaz oldu. Bu anlayış bir kenara bırakılamazdı. Zaten Liberalizmden önce de Cumhuriyet döneminde Karma Ekonomi Sistemi benimsenmemiş miydi?

Özel girişimci de Devlet önceliği de aynı anda yürütülüyordu.

Ne kadar güzel;

T.C. Devlet Demir Yolları, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı ve Devlet Hastanesi…

Hepsinin başında devlet var.

Ne kadar güzel ve ne büyük gurur.

Devlet gibisi var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum