Ömer ERU
Kurtuluş Savaşı’nda Kuvvacılar
Yunanlıların 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir şehrimizi işgallerinden sonra işgal batı Anadolu'dan başlayarak kısa sürede diğer kasaba ve köylere doğru yayıldı.
Ancak tarih sahnesinde hiçbir zaman esareti kabul etmeyen Türk Milleti konunun ciddiyetini anlamakta gecikmedi. Özellikle Aydın Halkı milli teşkilatlanmanın önderliğini yaptı. Bu yörede milli direniş hareketlerinin temelleri atıldı. Örneğin Nazilli Heyet-i Milliyesi adeta halkın direniş gücünün alevini yaktı. Yapılan 1.,2.,ve 3. Nazilli Kongreleriyle Batı Anadolu'da Yunan işgalinin karşısına Türkün örgütçülük yeteneğini de ortaya konarak sivil ve askeri teşkilatlanmayı kurma başarıldı.
Mondros Mütarekesinin uygulanmaya başlanmasından itibaren Anadolu’da düzenli ordunun kurulmasına kadar milis kuvvetlerimiz ve hala var olan nizami ordumuzun ortaklaşa oluşturdukları yerel cepheler ve mücadele sürecine Kuvayı Milliye Dönemi demek doğru olacaktır .Gerçi bu milli güçlerin kurulması ve mücadeleye atılması aynı anda olmamıştır. Örneğin Adana'da 1919'un birinci ayında, Ödemişte 5.ayda başlamıştır. Ama hepsinde ki ortak ruh Vatanın bir an önce ne pahasına olursa olsun kurtarılmasıdır. Bu süreç de düzenli ordu kurulunca da milli direniş grupları görevlerini düzenli orduya bırakmışlardır.
Aydın yöresindeki bu mücadeleyi anlatmadan önce Türk insanının cesur ve azimli yapısını gösterdiği için kısa bir olaya değinmek istiyorum. 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir'i işgalinden çok kısa süre sonra 16 Mayıs'ta Urla'nın köylerine saldırılar başladı. Ancak 56.tümene bağlı 173.piyade alay komutanı Yarbay Kazım 18 askeriyle vatandaşları da teşvik ederek Rum çetelerine direniş kararı aldı Bir avuç vatanseverle Türk mahallelerine yapılan Rum saldırılarını püskürttü. 17 Mayıs akşamına kadar duruma hakim oldu. Ancak durumu öğrenen Yunanlılar hemen Urla'ya bir müfreze asker gönderdiler. 173.Alayın silah deposunu ele geçirdiler. Yörede yeniden saldırmaya başladılar. Alay komutanı İzmir'i aradı ancak iletişim kuramadı. İzmir Valiliğine çektiği telgraf da Yunanlıların eline geçti. Yunanlılar bu defa daha güçlü birlik göndererek alay komutanını ve askerlerini yakalayıp Bandırmaya götürdüler. Hareket başarısız oldu. Ancak yaşayanların büyük çoğunluğunun Rum olduğu bir kasaba da bir Türk subayının 18 askeri ve bir avuç vatanseverle şartların ne olduğunu düşünmeden direniş hareketine girişmesi açısından çok önemlidir.
İzmir'in işgal edildiği Aydında bulunan 57 tümen ve bağlı birliklerin komutanı Albay Mehmet Şefik'e telgrafla bildirildi. Albay mutasarrıfıı, Kurmay Subayı Yüzbaşı Selahattini, karargâh subaylarını ve Aydın Hürriyet ve İtilaf Fırkasından yedi üyeyi toplantıya çağırdı. Gelenlere düşmana karşı silahlı mücadelenin şart olduğunu ve buna başlanması gerektiği konusundaki düşüncelerini söyledi. Ayrıca, depolarında bol cephane ve silah bulunduğunu, İstanbul hükümetinin silahları istemesine rağmen göndermediğini, emri dinlemediğini açıkladı. Mutasarrıf ve fırka üyeleri yunan işgaline karşı önce bir miting yapılmasını istediler. Direnişe başlamakta gönülsüzdüler. Böylece Albay Mehmet Şefik’in bu ilk girişimi başarısız oldu. Ama, Albay kendi birliklerine direniş emrini vererek uygulamaya başladı. Albay Mehmet Şefik Denizli ve Burdur askerlik şube başkanlarıyla da görüşerek hiç değilse 800 veya 1000 kişilik bir kuvvet oluşturulmasını, çete savaşına başlanarak yunanlıların durdurulması gerektiğini belirtti.
Ancak, yöredeki vatandaşlarımız korku ve psikolojik bozukluk içindeydi. Bunlarla bir direniş hareketine başlamak mümkün değildi. Albay harbiye nezaretine de direniş için fikirlerini ihtiva eden bir telgraf çekti. Mutlaka direniş örgütü kurulmalıydı. Ama nasıl? Albaya göre bu örgüt kanı, siniri güçlü genç insanlarla kurulabilirdi. Bu insanlarda o sırada dağlarda bulunan efeler, zeybekler ve bunların kızanları olabilirdi. İşte kuvva-i milliye dediğimiz milli kuvvetler bu kanı, siniri diri efeler ve onların kutsal dava etrafında toplanmalarıyla can bulmuştur.
O sırada Yunan ilerlemesi devam ediyordu Albay Şefik daha tam teşkilatını kuramamıştı. Taktik gereği kuvvetlerini alarak Çine'ye gitti. Çok geçmeden diğer vatanseverler de buraya gelmeye başladılar. İlk Asaf Bey geldi. Daha sonra 57.Tümen komutanı yaveri Aydınlı Teğmen İsmail Hakkı Bey ile yedek subay Necmi, Yüzbaşı Faik ve Teğmen Zekayi beyler Çine'ye geldiler. İşte Aydın bölgesindeki örgütlenme ve düşmana yapılan baskınlarda bu çekirdek kadronun etkisi büyük olmuştur. Zamanın kaymakamının, bölük komutanını ve belediye başkanının bu vatanseverle işbirliği yapmaktan kaçındıkları da görülmektedir.
Ancak kaybedilecek zaman yoktu. Mutlaka bir şeyler yapmak gerekiyordu. Çekirdek direnişçi vatanseverler o sırada yörede efe olan Yürük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin gibi efelerinde bu davaya kazandırılmasına karar verdi. Akşehirli Hacı Abdurahman Efendi aracılığı ile efelerle irtibat kuruldu. Bu arada Yunanlılar Erbeyli istasyonunda toplanmaya başlamışlardı. Bu arada istenmeyen bir olay oldu. Kuvayi milliye fikrini ortaya atan ve bu fikrini harbiye nezaretine bile telgrafla bildirmekten çekinmeyen Albay Mehmet Şefik direnişi ve bunun için örgütlenmeyi benimsemeyen yerli vatandaşların etkisinde kalarak mücadeleye başlamadı. Buna Binbaşı Şefik’te katıldı. İstifa ettiler. Yerlerine 57. Tümen 135. Alay komutanı yardımcısı Binbaşı Hacı Şükrü bey getirildi.
Bu arada 27 Mayıs 1919 tarihinde Yunan kuvvetleri Aydını işgal ettiler. Çine de bulunan Zekayi, Necmi ve Asaf beyler efelerin köyü olan yağcılar köyüne gittiler. Fikirlerini ve yörede Yunanlıların halka yaptıklarını Yörük Ali ve Kıllıoğlu Hüseyin Efeye anlattılar. Efeler olayı birkaç gün düşünelim dediler.
Gelenlerin talebini bir iki gün sonra kabul ettiler. Gelenlerden el bombası istediler. Amaç gerçekleşmişti. Artık milli mücadele sahnesinde vatansever efelerimiz de yerlerini almışlardı. Bundan sonra etraftan bu işte gönüllü vatanseverler toplanmaya başlandı.
Bu arada Yunanlılar Nazilli'yi işgal ettiler. Çine'ye de 18 km yaklaştılar. İtalyanlar daha atak davranarak aniden Çine’yi işgal ettiler. Vatandaşlara iyi davrandılar. İlaç dağıttılar. Bu yöredeki direnişçilerin işine geldi. Yöre insanı Yunanlılara karşı çok kızgındı. Yunanlılara karşı nefretleri arttı. Çok geçmeden efeler ve Çine'deki vatanseverler, Çine'nin dışındaki Askerlik Şubesinde toplandılar. Bu toplantıda efeler cephane ve silah istediler. Artık Yunanlılara ve işgalcilere karşı gereği ne ise yapılacağını söyleyip toplantıdan ayrıldılar. İlçe kaymakamı ve bölük komutanının muhalefetine rağmen ilk kez Çine de Heyet-i Milliyeyi kurdular. Gönüllüler toplanmaya ve direniş örgütüne kazandırılmaya başlandı Katılanların Ailelerine yardım da yapıldı.
Aydın bölgesinde oluşturulan bu milli kuvvetlerden sonra en önemli olaylar Nazilli kongreleridir. Peki, nedir Nazilli kongrelerinin önemi? Kuvva-i Milliye döneminde milis kuvvetlerinin idare edilmesinde, lojistik faaliyetlerin yürütülmesinde, personel ikmalinde, direnişçi vatanseverlerin toplanmasında çok yararlı olmuştur. Bu kongreler yardımıyla direniş ve direnişe katılan vatanseverlerin faaliyetleri belli amaç etrafında toplanmaya başlamıştır.
Birinci Nazilli kongresi 7 ağustos 1919 günü toplanmıştır. Toplantıda Genel merkezi nazilli olmak üzere Aydın, Denizli, Muğla livaları ve kazalarında milli heyetlerin kurulmasına, halkın Yunanlılara karşı olan kızgınlığından ve galeyanından yararlanılmasına, Asayişsizliğin önlenmesine, yöredeki milli faaliyetlerin birleştirilmesine, cephelere milli direnişçilerin temin edilerek gönderilmesine, bunların iaşe ve ibadelerinin temin edilmesine, direnişçilerin ailelerine maddi yardım yapılmasına ilişkin kararlar alınmıştır.
2. Nazilli kongresi 13 Eylül 1919 tarihinde, Alibeyzade Ali beyin evinde toplanmıştır. 2. Nazilli kongresinde, merkezi bir heyetin derhal kurulmasına, cepheye gidenlerin yiyecek, giyecek ve cephanelerinin temin edilmesine, zamanında cepheye gönderilmesi için merkezi bir teşkilatın kurulmasını gerekli olduğuna karar verilmiştir, Ayrıca Yunan kuvvetlerinin, bölgede yaptıkları mezalim ve işkenceler görüşülmüştür. Alınan en önemli karar da Yunanlılar ülkeden çıkıncaya kadar silah bırakmama kararıdır. Bir yerde düşmana karşı direnme kararının ve faaliyetlerinin devamlılığı azmi ortaya konmuştur.
3. Nazilli kongresi 6 Ekim 1919 da toplanmıştır. Bu toplantıda 1. ve 2. kongrelerde, alınan kararların uygulanması için kurulan heyet- i merkeziyelerin daha verimli çalışmaları için maliye, levazım teşkilat haber alma, sağlık ve denetleme şubelerinin kurulması kararlaştırılmış Bu şubelerde kimlerin görevlendirileceği ve nasıl çalışacakları konularında yönetmelikler çıkarılmasına karar verilmiştir.
Son olarak “bu kahramanlarımıza iyi ki büyük kutsal bağımsızlık savaşında sizin gibi atalarımıza sahibiz ve sizlerle her zaman gurur duyacağız ve bize de bu tür görev. düşerse hiç bir şeyden korkmadan ve çekinmeden ayni şeyleri yapacağımızdan emin olarak yerinizde rahat yatın demek istiyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.