Mehmet KIZILASLAN
Kasaplar ve Lokantacılar Odası seçimi
Her gün bir yenisinin açıldığı, “ben açtım oldu” denilen mekanların başında gelir lokantalar, kafeteryalar, aperatif salonları.
Kontrol, sıfır.
Hijyen, sıfır.
Mutfak düzeni, kapalı bir paravanın arkasında hak getire.
Fiyatlar ise, içine sanki çöp koymuşçasına ya da kuru ekmek veriyormuşçasına, bedava denilen seviyede.
Rekabet ise, bir tarafta belediyelerin mekânları ile rekabet etmeye çalışılırken, diğer taraftan, kuralsız, izinsiz, kontrolsüz çalışan iş yerleri ile rekabet etmeye çalışan; belediyelerin ve tarım müdürlüklerinin koyduğu kurallara harfiyen uyarak çalışa, izinli ruhsatlı kayıtlı, gariban oda üyeleri.
Doğru mu, hak mı, revamı, şimdi bu? Kayıtsız, küreksiz bir kenarda açılmış, hiçbir kurala uymayan, vergi ödemeyen, sözüm ona meslek erbabıyla; bu kuralların tamamına uymuş, kaliteli ürünler üreterek müşterilerine senelerdir hizmet etmeye çalışan meslek erbaplarının birde belediyelerin işletmeleri ile cebelleşmeleri?
İşte bu manzara çerçevesi içinde seçimlere giden bir oda var karşımızda, Bakkallar ve kasaplar odası.
Biliyorsunuz, Büyük şehir belediyesinin kasap dükkânları var bu şehirde. Büyükşehir belediyesi et entegre tesisi kurup, bütün kasaplara ucuz et dağıtımı yapabilecek büyüklükte olmasına rağmen esnafı ile rekabeti seçen küçücük bir mantık içinde.
Nazilli Belediyesinin de lokantaları, kafeteryaları, meyhaneleri var biliyorsunuz? Onlarda esnafıyla rekabeti belediyecilik sayan bir beyin topluluğuna sahipler.
Yazık ki ne yazık.
Peki, oda yöneticileri ne yapıyorlar?
Benim esnafımla rekabet eden belediye başkanlarına oy vermeyeceğiz. “Bu adil bir yarış değil. Hem belediyenin imkânlarını kullanacaksınız, hem de benim esnafımla rekabet edeceksiniz” deyip bu Belediye başkanlarının karşısına dikilebildiler mi?
Hayır.
Peki, kaçak, ruhsatsız ve vergisiz çalışanlara gidip, “önce vergi kaydınızı yaptırınız. Sonra odamıza kayıt olunuz. Aksi halde sizi yetkili yerlere şikâyet edeceğiz, bu şekilde haksız rekabet etmenize izin vermeyeceğiz”. Dediler mi?
Zannetmiyorum.
Peki, ne yaptınız bu güne kadar kardeşim diye soranınız oldu mu?
Sormadan gözlemledi iseniz, zannederim odaya ait ofislerde, lüks tefriş edilmiş mekanlarda oturdular. Gelen birkaç belgeye imza attılar. Protokole, odanın kesesinden iftar yemekleri verdiler. Düğünlere, mekânlara, açılışlara, üyelerin cebinden çiçek gönderdiler. Birkaçı istisna oda yöneticisi dışında bunları yaptılar.
Yazık ki ne yazık.
Biliyorsunuz ki bu yaptıklarının hepsi, kanuni. Ama vicdani mi?
Onlara sorarsanız kanunsuz hiç bir şey yapmadılar ki. Doğrudur. Ama yapılanların hiç birisi vicdani değildir. Yapılan her iş hem kanuni olmak zorunda hem de vicdani olmak zorundadır.
Ne belediyelerin yaptıkları, nede oda yöneticilerinin yaptıkları vicdani değildir.
Bu yazımı bu odanın mensubu bir arkadaşımın fikirlerini alarak yazdım. Hiçbir oda yönetimine aday ya da yönetiminde görevli gurup yada kişilere düşmanlığım yoktur. Bundan emin olabilirsiniz.
Şimdi bu odanın tüm üyelerine sesleniyorum.
Bu seçimlerde sizler bari benzer dik duruşları sergileyecek ve sizlerin haklarınızı savunacak, aidatlarınızla biriken paraları, sizin hizmetinize adayacak ve yanlış yerlerde kullanmayacak sizin sırtınızdan, tabiri caizse “kurban kesip zenginlere dağıtmayacak” yöneticiler bulunuz kendinize.
Böyle gelmiş böyle gider demeyiniz.
Bizden söylemesi. Aksi halde, eski tas, eski hamam devam eder bu düzen. Sorumluları da sizler olursunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.