Kadına yönelik şiddet ve 8 Mart Kadınlar Günü

Dünya Sağlık Örgütü şiddeti, bir başkasına uygulanması durumunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması durumu olarak tanımlar. Şiddet genelde aile içinde erkeğin kadına karşı uyguladığı eylemdir. Sadece ülkemizde değil, tüm Dünyada görülmektedir. Şiddet sözel olduğu gibi fiziki de olmaktadır. Şiddete uğrayan kadınlarda yaralanmalar, bilinç kaybı, alkol kullanma, güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, intihar görülmektedir.

Toplumların çoğunda kadına yapılan bu şiddet eylemleri normal karşılanmaktadır. Bu o toplumun gelişmişlik ve eğitim seviyesine bağlı olarak değişmektedir.

Kadınlara aşağılayıcı söz söylenebilmekte, tokat atılmakta, küçük görülebilmekte, parası elinden alınabilmekte, kendisine harçlık verilmemekte.
Şiddetlerin en önemlisi de kadına karşı cinsel suçların işlenmesidir. Bu bizim toplumumuzda kapalı bir durumdur. Genelde bu konuda şiddete uğrayan kadınlar utanmakta, aile baskısı nedeniyle veya toplumda ayıplanacağı düşüncesiyle kendilerine yapılan cinsel saldırılar karşısında sessiz kalmaktadırlar. Bu eylemleri aile içinde normal bile karşılayabilmektedirler. Bu şiddeti evlilikte karı koca arasında normal bir olaymış gibi görmektedirler. Kendilerince bu eylemler mahrem görülmekte başkaları tarafından öğrenilmemesi istenmektedir.

Aile içinde şiddeti artıran olayların başında ekonomik yetersizlik de yer almaktadır. Kadınlarımızın şiddet konularında aydınlatılması ve kendilerine karşı güvenlerinin sağlanması gerekmektedir. Bu konuda eğitilmeleri ve aydınlatılmaları için projeler uygulamaya başlanmalıdır. Danışma birimleri oluşturulmalıdır. Buralarda görev alanlar için özel eğitimler verilmelidir.

Kadına karşı şiddet konusunda yasal cezalandırmalar yetersizdir. Koruma altına alınan kadınlarımız yeterince korunamamaktadırlar. Evden uzaklaştırma verilen bir erkek yine kadını bıçaklamakta, tabancayla vurmakta ya da rahatsız edici davranışlar yapabilmektedirler.

Erkekler eşlerini küçük görmekte hatta ailesi ve yakınlarıyla görüşmelerini engellemektedirler. Kıskançlık krizine girerek kadınları adeta hapiste tutmaktadırlar. Bazen eşlerinden başka kadınlarla kolaylıkla ve sorumsuzca ilişki kurmaktalar ve eşlerini aniden terk edebilmektedirler.

Tüm bu olumsuz görünüme rağmen biz Türklerin tarihinde kadınların toplumdaki yeri ayrıcalıklı olmuştur. Kadınlarımız değerli varlıklar olarak görülmüştür.

Kadınlar hakkında farkındalık yaratmak için her yıl 8 Martta kadınlar günü kutlanmaktadır. Bu olayı biraz açıklamak yararlı olacaktır
Önümüzdeki günlerden 8 Martta kadınlar günü çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Kısaca bu gün ne anlama geliyor ve Türkiye'de ne zamandan beri kutlanmaya başlanmıştır konularında kısaca bilgi sunmak istiyorum.

ABD’de Nevyork şehrinde bir dokuma fabrikasında çok ağır çalışma koşulları vardı. Çalışanların ücretleri düşüktü. Çalışma koşulları giderek ağırlaşmaya başlamıştı. Kadın çalışanlar fazla dayanamadılar. Grev yapmaya karar verdiler. Daha iyi şartlarda çalışmak, ücretlerinin daha yüksek olması, eşit işe eşit ücret talepleri oldu. Greve katılanların sayısı 40 bin kişi kadardı. Grev devam ederken grev yapılan fabrikada yangın çıktı. Kadınlardan 129 kişi yangında öldü. Yaralananlar oldu. Bu sırada tarih 8 Mart 1857 gününü gösteriyordu.

Bu olaylar üzerine Almanya'da Sosyal Demokratlar bundan sonra her 8 Mart kadınlar gününün 8 Martta anılmasını teklif ettiler. Öneri kabul gördü.. 8 Mart gününün kadınlar günü olarak anılması kabul edilmiş oldu..

Dünya kadınlar günü ilk kez 19 Mart 1911 tarihinde anıldı ancak 1921 de Moskova’da 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında her 8 Martta kadınlar günü olarak anılması ve etkinlikler yapılmasına karar verildi.

Amerika’da da 1960 yılından itibaren kutlanmaya başlandı. Birleşmiş Milletler de de kabul gördü.

Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlandı, . 12 Eylül Darbesi'nden sonra cunta yönetimi tarafından dört yıl kutlama yapılmasına izin verilmedi. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlanmaya devam edilmeye başlandı.

Türk kadını tarihimizin derinliklerinden günümüze kadar toplumsal hayatımızın, millet ve devlet yapımızın odağında yer almış, her devirde feragat ve fedakârlıkların en yücesini yapmışlardır. Kurtuluş Savaşında; kanını, canını, emeğini ve evladını memleketin kurtuluşuna ve bağımsızlığına adamıştır. Büyük Atatürk'ün ''Dünyanın hiçbir kadını ben vatanımı kurtarmak için Türk kadınından daha fazla çalıştım diyemez.'' sözü buna en güzel örnektir.
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Türk kadını; çağdaş ve dünya kadınlarının sahip olduğu kazanımları tek tek elde etmiş, modern Türkiye'nin kurulmasında da önemli misyon üslenmişlerdir.

Geçen süreçte Türk kadını; eğitimden sağlığa yasama, yürütme ve yargıdan iş dünyasına kadar her alanda üstlendiği görevleri başarıyla yerine getirmiş, modern Türkiye'nin simgesi ve Cumhuriyetimizin en büyük teminatı olmuştur.

Dünyada ve ülkemizde, temel eğitim hizmetlerine erişim, kadına yönelik şiddet, cinsel saldırı, toplumsal yaşama katılım, zorla evlilik, okuma-yazma oranı gibi birçok gösterge, kadınların ayrımcılık ve eşitsizlik gördüğünü ortaya koymaktadır.

Kadınlarımıza yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve şiddet içeren uygulamalar sona erdirilebildiğinde, tüm kız çocuklarımız eğitimin her seviyesinden yararlanabildiğinde, geleceğe daha da güvenle bakabileceğimiz muhakkaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.