
Ramazan TÜLÜ
İşte, böyle değil mi bizim demokrasimiz?
Demokrasi dedik mi herkes farklı şeyler canlandırıyor zihninde,
Demokrasiden ne anladığı önemli kişinin…
Bırakın siz, bilimsel literatürdeki tanımını ve demokrasinin evrensel kural ve kurumlarını.
Demokrasi iyidir ama bizim parti, bizim görüş iktidar olursa ve güç hep bizde olursa iyidir deniliyor çünkü…
Bakış açısı böyle olunca da keyfiyet, canının her istediğini yapmaktan ibaret olan keyfi uygulamalar da söz konusu oluyor hani…
Şarki kafa yapısına haiz toplumlarda evrensel ve bilimsel anlamda demokrasi tasavvur etmek ve yaşamak adeta mümkün değil gibi…
Türk demokrasi tarihini şöyle bir inceleyin, nelere mi tanık olacaksınız?
Mesela bir siyasal iktidarın sırf kendisine oy vermediği için bir ili cezalandırıp tenzili rütbe ile ilçe yaptığını göreceksiniz. Osman Bölükbaşı’nın memleketi Kırşehir’in tarihçesine bir bakın.
Aynı kafa yapısının muhalefet kazanıyor diye muhalifet genel başkanının memleketi olan ili parçalayıp başka bir il yarattığını da biliyor muydunuz?
Elindeki yasama gücünü (parmak sayısının fazlalığı ile mümkün kudretini) kötüye kullanıp, keyfi bir anlayış ile Malatya ilinin ilçesi olan, Adıyaman’ın terfi-i rütbe ile İl olduğunu biliyor muydunuz?
Bütün mesele güç, gücü elde bulundurmak ve elde tutmaya devam etmek…
“Vatan, Millet, Sakarya” söylemleri işin edebiyatı yani teferruatı aslında…
Gücün kim tarafından kullanıldığı, o gücü nasıl elde ettiğinin de fazla bir önemi yok. Darbeye karşı olduğunu ve siyaseten geldiğini iddia edenlerin bile güç kullanımdaki keyfiyetine ve dozuna bakınca, darbe yönetimlerini bile arattıkları görülmektedir.
Misal mi?
1950 yılından sonra çok partili döneme geçildiğinden buyana, gerek Anayasa’da gerekse Siyasal Partiler ve Seçim yasalarındaki yapılan süreklilik ihtiva eden değişiklikler. Seçim bölgelerinin, Seçim barajlarının, Siyasi Partilerin hazineden aldıkları yardım paralarındaki çıkarlarının gereği olarak değiştirilen oranlar.
Nalıncı keseri tabiri var ya, hani “hem kendi tarafına yontar” diye suçlanan, tıpkı onun gibi her düzenlemeyi kendi yararı için yeniden düzenleyip kendine avantaj sağlamak ile var olan kullandığı yönetsel gücü daha güçlü hale getirerek devam ettirme çabası…
Tarihte bu anlatılanlara örnek olan kişileri demokrasi kahramanı ve “demokrasi şehidi” olarak nitelememiz de ayrı bir garabet ve çarpıtma değil mi?
Bilinen ve herkesin gördüğü ama özgüveni olmadığı için dillendiremediği gerçek ise;
Demokrasi kılıfıyla hep belli kesim ve elitlerin egemenliğinin meşrulaştırdığı, yönetimde onların söz sahibi olduğu, yönetilen milyonların ise seçimlerde kandırıldığı, seçim öncesi herkesin bir şekilde umutlu olduğu, seçimden sonrada yaşadıkları hayal kırıklıklarının sür git devam etmesinden sonra ise “keşke kolum kırılsaydı da oy vermeseydim” diye serzenişlerinin gırla gittiği bir süreç.
Mevcut sistem partilerinin hangisinin bünyesinde parti içi demokrasi var?
Kendi içinde (Parti içi) demokrasiyi yok sayan kafa mı getirecek bu ülkeye demokrasiyi?
Tutarlı olup bu beklentilere bel bağlamamak gerekir.
Yukarıda da belirtildiği üzere tek gaye gücü ele alabilmek, aldıktan sonra da çeşitli entrikalar ile orada tutunmak ve olabildiğince de o gücü kullanmaya devam etmektir.
Siyaset, o kadar kirli ve gerçeklilikten uzak ki, siyaseten bir yerlere gelmiş olan birey kendini bulunmaz Hint Kumaşı sanıyor, aşırı ihtiras ve egoya bürünüp kaybetmeyi ve çekilmeyi içine sindiremiyor. Kendi ne kadar mütevazı (alçak gönüllü) olsa da, yalakalar etrafını çevirip o kadar gaz verip şişiriyorlar ki netice de o siyasi şahsiyet “Vay ben neymişim be” diyerek güç zehirlenmesine maruz kalıyor.
Mustafa Kemal ATATÜRK, “Hakimiyet bila kaydü şart Milletindir” derken; Egemenliğin gökyüzünde olmadığını, gökyüzündeki egemenliği kullananın yeryüzündeki temsilcisi olduğu iddiasındaki halifeden alarak, yeryüzüne indirmiş ve bizatihi yönetilenlerin kendine (Millete) tevdi etmek istemiştir.
Yeryüzündeki egemenliği kullanan bizlerinse, demokrasiden anladığımız yöntem (usul) ve şekil kısıtlı olmasının gereği olarak; Çıkarcı, kendi ikbalini düşünen, hamaset ve popülizm ile yaptıkları ranta dönük işlem ve eylemleriyle, başta kendilerini ve yandaşlarından ibaret bir avuç mutlu azınlığı ihya eden politikalar ürettikleri ve uyguladıkları vakidir.
Biz de buna, bu yaşadıklarımıza demokrasi diyerek kendimizi avutuyoruz.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.