Hey deveci! Çek Yenipazar’a

Edebiyat öğretmenim de olan, Güreş sahalarının Baş cazgırı, Ali Ballıoğlu hocamızdan                     

Kulaklarımızda bir yakım kaldı;

Nazilli’den kalktı Tren,                                                                                      

Söke’de yaptı Fren,                                                                                                                Bayılıyor,                                                                                                    

Fernas’ı her gören…

Deve güreşlerini sevmeyebilirsiniz, saygı duyarız, hayvanlara eziyet de denebilir, haklısınız. Ama bir gerçek var ki, Yenipazar ilçesi, Deve güreşlerinin Kırkpınar’ı diyerek de anılırdı. Yörenin çocuğu, Mühendis Yaşar Gireğiz, Yenipazar ilçesine bir güreş sahası hazırlanmasına katkıda da bulunmuş, bu alana da adı verilmişti.

Pandemi nedeniyle bu yıl iptal edilen devegüreşleri, sembolik de olsa Ege çukurunda zengin-fakir halkımızca ilgi duyulan ve taraftar bulan bir etkinlik olma özelliğini sürdürmektedir. Kasım ayı ile Şubat sonu arasında tülü develerin 3-4 aylık içgüdüsel kızışma döneminde, köpük saçarak develer güreş tutar. Doğada kalsalar da yine saldırgan olurlar.

Yenipazarlı güreş develerimizden bazılarını yazmaya çalışacağım, unuttuklarımız için kusura kalmayın. Fernas, Yıldırım, Baybora1,2, Ar Tülü, Çetin Daylak, Karabulut, Mehmet Emin Tülü, Girgin, Büyük felek, Büyük ve Küçük Yıldız, Yanık Tülü, Öcalan, Karataş, Serdal, Bosnalı, Sümer Develeri, Onur Efe, Enesler, Kadir Ağa, Kalem oğlu, Güçoğlu, Komutan, Mahşer, Veliaht Prens…

Son yılların ünlü güreş devesi, kasabanın şanı, zehirli gazFernas, 25 Mart 2019 günü 35 yaşını devirmiş, hastalık ve yaşlılık sonucu yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Ardında güzel anılar bıraktı Fernas. Sahibi Hacıoğulları ailesi, bu deveye ölene dek bakıp vefa borcunu ödedikleri için kutlarız. Darısı diğer develerin başına…                                      

Çetin Daylak adı üstünde çetin ve hırçındır, yürüyüşe çıkarılır, bunu gören Ayvazoğlu İbrahim, Cemal Ağırbaş’ın uslu mu uslu Karabulut Tülüsünü damdan çözer, deveci yağlığını başına sarar, Alhan, Çulhan, Dereköy, Hamzabali, Alanlı, Kırklar ve Dalama’dan tekrar dönüş yolundadırlar. Gittikleri gibi aynı şekilde her köyün meydanına develeri bağlayarak, kahvede ayak ayaküstünde keyifle çay, kahve içerek gelmekteler. Ayvaz baba da Hüseyin’in kahvede güneşe karşı oturmuş, orta kahvesini höpürdetmektedir. Traktörle, atla, motosikletle gelen-geçen, naklen yayınlarcasına, seninkiler Hamzabali meydanında develer bağlanmış, sandalyeye ters oturmuş, kahve yudumluyorlar, yok Çulhandalar, Alhan’dalar derken üç kuruşluk keyfimi piç ettiler diye kızarak, söylenir. Eve yaklaştığında, deveciler de yaklaşmıştır. Dış kapı “tırk “ edince “Gel İbram olum” der ve yer misin, yemez misin?

Bu arada yıllar öncesinde,  Yenipazar’da hapis yatan “Büyük İpçi” devesinin sahibi eski hapishanenin önündeki güreşte, halkın açılarak kendi devesinin güreşini hapishaneden izlediğini anımsıyorum.

Aynı yıllarda yanılmıyorsam Germencikli Muammer beyin Kara cennet ile güreşen Kır burun devesinin şimdiki Jandarma karakolu karşısındaki Kasarlı Nalbant Mehmet Amcanın kahvesi önündeki çardağın altına girerek çardağı da sırtlayıp  götürdüğünü sanırım hatırlayanımız vardır…

Bozdoğanlı rahmetli Cazgır Seyfettin’i anmamak da olmaz. Yenipazar deve güreş sahasında defalarca anons edilmesine rağmen Ezineli Yıldırım sahaya bir türlü gelmez. Sonunda Yıldırım devesi sahaya çıkar ve rakibinin dalması ile birlikte sahadan kaçar. Açık unutulan mikrofondan seyircilerin kahkaha tufanı ile birlikte Rahmetli Cazgır Seyfi’nin sesi duyulur.“O kadar beklettin, bağırttın bizi, gördün işte ananın a…nı…” …      

Abdullah Kırkık Hocanın “Baba Ocağı”  kitabında okuyunca,  gerçek olduğunu ancak anladığım olayı buradan bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. 1950’li yılların sonunda Başvekil Adnan Menderes, bir 19 Mayıs bayramı günü, Ankaralılara deve güreşi seyrettirmeyi düşünür. Aydın ilinden develer, deveciler, Savran ve urgancılar tren vagonlarıyla Ankara’ya taşınır.

Yenipazarlı İbram Efe’nin Yanık Tülü adlı güreş devesi hipodromda ortaya çıkar ve rakibinden kaçmaya başlar. Saha kenarındaki parkurda 120 km hızla, 5–6 tur atar. Ardında kovalayan deve ile yakalamaya çalışan deveciler ve urgancılar…

Birçoğu deve ve deve güreşini ilk kez gören Ankara halkı, deve yarışı zannettiği görüntüyü coşkuyla alkışlamaya başlar. Develeri durdurmaya çalışan urgancılara “yuh” çekerler. Devesinin kaçmasından üzüntüduyan, kahrolup ağlayan İbram Efe’nin de sevinçten ağladığını düşünürler. Ertesi sabah Ankara Gazeteleri manşetten yazmıştır;“Şampiyon Deveyi urgancılar bile durduramadı. Sahibi sevincinden ağladı…”

Yüreğimde kabaran duygularımdan mıdır acep, alımlı, nazlıca salınan develeri severim ben. Yörüklerin yaşamında, anılarında, ağıtlarında develer eksik olmaz. Yaşlı bir ebemizin ağıtındaki gibi…

“Yükümü sardım da sarı mayaya,                                                                               

Çadırımı kurdum mor menevşeli yaylaya”diyen satırlar…                                                                    

Bir Yörük güzellemesinde deve yine yerini alır,

“Hey! Gelen dostlarım gelmez oldu,                                                                                         

Kır atım gemini gevmez oldu                                                                                

Çadırımın bağı gerilmez oldu                                                                           

Kara tülümün çanı ötmez oldu”

r-1-034.jpgr-2-028.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum