Mürşit Canbeldek
Haydi Artık, Taksim Hareketi; Siyaset Sizi Bekliyor
Millet konuşuyor. Dağılmış bir hükümet ve dağılmış bir Başbakan manzarasına şahit oluyoruz. Fakat ne yaptığını bilen ve nereye kadar gidilecekse oraya kadar gitmeye kesin kararlı bir kamu vicdanı var. Kamu vicdanı teşekkül etmiştir. Ve dağılan ne varsa ona alternatif olmaya hazır bütünleşmiş bir merkez vardır.
İktidar ve muhalefet millet nazarında sınıfta kalmıştır. Her iki tarafa notunu vermiştir. Ve taksim gezi parkında toplanan milletin parti flamalarını istememesinin nedeni budur. Sınıfta kalmış mevcut siyasilerden ümidini kesmiştir. CHP ve MHP’nin desteğine rağmen oradaki kalabalığın bu iki partiyi aralarına kabul etmeyişlerinin sebebini burada arıyoruz.
İktidar partisi diye bir parti maalesef yoktur. Ortada tek başına” her şeyim ben” diyen bir Başbakan ve sadece maaşlarını alıp parmaklarını kaldıran 300 küsur mebus vardır. Fakat bütün düşünme fikir beyan etme doğru veya yanlış deme görevlerini rafa kaldıran bir parlamento çoğunluğu vardır.
Bu durumda Parlamento vardır diyemeyiz. Ortada sadece Eşbaşkan ve Başbakan R.T.Erdoğan vardır. Yalanla beslenen ve oy tabanını yalanla besleyen bir Başbakan Profilini bizzat kendisi çizmiştir.
Şu anda Halk TV spikeri Türkiye nereye gidiyor diye soruyor. Millet nereye gittiğini biliyor. Halk TV merak etme. Alıştıra, alıştıra bu millete PKK’yı sevdirmeyi hedefleyen ve ABD’nin direktifleri doğrultusunda büyük bir medeniyet vücuda getirmiş Türk tarihini çözmeye girişen AKP iktidarını tarihe gömmeye gidiyor.
ABD’nin ve Avrupa birliğinin görmek istediği Arap baharına benzer bir sonbahar ile değil asaletini konuşturarak kendi polisine zarar vermeden halletmeye gidiyor. Göktürk devletini kuran Bumin kağan kadar şuurlu milyonlarca Bumin Kağan gördük. Milyonlarca Osman Gazi ve Atatürk gördük. Alparslan gördük.
Dağılmış Başbakan sadece yalanlardan güç alıyor. Kendi tayin ettiği müezzini yalancılıkla gayet rahat itham edebiliyor. Acaba bana yanlış bilgi vermiş olabilirler mi diye bir endişeye kapılmadan suçluyor. Eğer o müezzin ikinci gün ayakkabıyla girdiler birinci gün ayakkabılarını çıkardılar diyorsa karine yoluyla bile doğruyu söylediğini anlayabilirdik. Can havliyle ayakkabıyla girdiler cümlesinden camiyi kötü emellerine alet ettiler orda içki içtiler manasını çıkartabilmek ve delil olarak da pencere kenarına konmuş bira kutusundan medet ummak yalanlardan güç alma acizliğine delildir.
Egemen Bağış ilk gün camiyi ziyaret etmiş ve müezzini ilk dinlemiş abartılacak bir olay görmemiştir. AKP’nin önemli adamıdır. İlk intiba sahibi olarak yaygara yapacak bir konu bulamamıştır. Amma Başbakan kendisi orda olmadığı halde her şeyi görmüş gibi di li geçmiş zaman kipiyle konuşmaktadır. Bunu taraftarları görmese bile 10 yıldır incinen, incitilen Türk milleti görmektedir.
Başörtülü bir bayan taciz edilmiş darp edilmiş meselesinin de buna benzer bir kurgu mahsulü olduğunu düşünüyorum.
Reyhanlı’da rahmeti rahmana kavuşmuş 52 kişinin üzerinden yine Reyhanlıları incitecek ve bizi salak yerine koyacak son açıklama da dağılmış lığın ve yerine oturmayan delillerin inleme sesleridir. Madem Esad’ın adamı yaptı da Esad’ın muhalifleri olan Suriyeli sığınmacılara kim haber verdi de o gün patlama yerinde hiçbiri bulunmadı? Yerine oturmuyor sayın başbakan. O patlayıcıları oraya kim getirdiyse Suriyeli sığınmacıları da o uyarmış olmalıdır. BU açıklama da Yalandan medet umulduğunu ve yalandan beslenildiğini gösteriyor. Taksim gezi parkını bok götürüyor sidik kokuyor cümlesi de hasan kaçan dan başkasının lafı değildir. Sana yaranmak için söylenmiş bir müdana ağzı da olabilir. Nasıl bunu ciddi bir istihbarı bilgi diye değerlendirirsiniz. Kendiniz alıştığınız gibi size oy verenleri de yalanla besliyorsunuz.
“Asla yalan söyleme, böylelikle ne dediğini unutmazsın” demiş bir büyük adam..
“Allah adına yalan söyleyen ve doğrusuyla karşılaştığı zaman onu da yalanlayan dan daha zalim kim vardır ?” Zümer suresi.
Peygamberimiz efendimiz buyuruyorlar ki; ”zina hırsızlık ve içki içmek gibi suç işleyenler cennete girebilir ama Müslümana yalan yakışmaz. Çünkü yalan küfrün esasıdır. Yüksek ahlakı tahrip eder. Ve yalan; Allah’ın kudretine karşı yapılmış bir iftiradır. Karşısındaki adamın yalanlarına ne demeli? Elbette o kadarcık olur diyerek sakın Başbakanı savunmaya kalkmayın. Böyle bir acizliğe düşerseniz karşı tarafı beraat ettirmiş olursunuz. Çünkü yalanın savunulacak yanı yoktur.
“Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez” demiş yine akıllı adamın biri. Çok doğru bir söz… Size duyulan güveni ufak yalanlarla zedelemeyin. Hesabı tutan tutuyor.
Eski bir Türk atasözü de “Delik kapta su durmaz” demiş. Ne de güzel söz. Kabı deldirmeyelim. Kabı deliklerle ünsiyeti keselim. Eğer kesmezsek, ”sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, sevmediğimiz insanın da her doğrusunda bir yalan arar hale geliriz.
Halk TV nin sorusuna geri dönüyoruz; Bu millet nereye gidiyor? Başbakan Fas Cezayir gezisine çıkarken Başbakan yardımcısı Ve Cumhurbaşkanı bu sorunun cevabını aşağı yukarı tahmin etmişler ve teskin edici konuşmalar yapmışlardı. İncinen halk incitilen halk artık yeter diyordu. Ya normallere dönersiniz. Ya da biz gerekeni yaparız… Gereken nedir? Sakın halk ihtilali falan zannetmeyin. Asla halkın tepkisi bu yöne çevrilemez. Çünkü Bu millet kontrol altına alamayacağı hiçbir harekete kalkışmaz. Ne Fransız ihtilalindeki jakobenlere benzer ne de Arap sonbaharını yaşayan ahmak libyalılara, Mısır halkına benzer. Adabınca hareket eder ve kendisinin dilinden anlayan bir akıllı adam bulur ve görevi ona teslim eder.
Siyaset sahnesinde bu sancılar yeni bir doğumun sancılarıdır. Mecrasını buluncaya kadar Taksim hareketi akmaya devam edecektir. Halka nobran davranan onu ve zarafetini anlamayanlara verilecek en ağır ceza; onları utancıyla baş başa bırakmak olacaktır. Türk Milleti kindar değildir. Çünkü Allah’ın azizül intikam olduğuna inanmıştır: Bu gün çizgiyi aşanlara Allah ne takdir ettiyse onun mukadder olacağına inanmaktadır. Hakkımızda hayırlara vesile olur inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.