Efendi BARUTÇU
Gün Sazak; Bir şehidin yolculuğu-22
ARDINCA
Cinayet, daha önce de kendi eylemi olarak üstlenmiş olan Dev-Sol terör örgütü tarafından işlenmişti. Gün Sazak’ın öldürülmesi kararını örgüt lideri Dursun Karataş, Ankara sorumlusu olan Edip Eranıl’a bildirmiş, planlama ve icrası onun yönettiği militan ekip tarafından gerçekleştirilmişti. Hazırlık çalışmaları, CHP Samsun Milletvekili Ahmet Altun’un Farabi Sokak’taki evinde yürütülmüştü. Kardeşi Cemal Kemal Altun, suikasti yapan ekibin içindeydi.
Türkiye’nin yaptığı suçluların iadesi talebine Avrupa ülkeleri olumlu cevap vermedi. Sayısız benzerleri gibi Gün Bey’in katilleri, Avrupa’da istihbarat teşkilatları tarafından koruma altında tutuldular.
Kaçakçılık olaylarının konu olduğu soruşturma ve davalarda bazı kaçakçıların ifadelerinde, Gün Sazak’ın bakanlık yaptığı dönemde uluslararası kaçakçılık mafyasının işlerini bozduğu dile getirilmektedir. Bu bilinen gerçeğin tekrarıdır. Bu yüzden uluslararası şebekenin, büyük para karşılığında taşeron örgütü cinayete sevk ettiği kanaati oldukça yaygınlık kazanmıştır. Aynı sebeple sigara kartelleri, cinayetin ardındaki güç olarak görülmüştür. Daha hâkim kanaat ise bu cinayetin bir istihbarat örgütü tarafından tezgahlanmış olduğudur.
Devrimciler, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı sözde mücadele ediyorlardı. Gün Bey de merhum babası Emin Sazak gibi Türkiye’nin en önemli altyapı işlerinin batılı şirketlere yaptırılmasına karşı çıkıyordu. Bunun yerine Türk şirketlerinin inşa etmesi için çaba gösteriyor, bu konuda büyük mesafeler kat ediyor ve aldığı her işi bazen zarar etmek pahasına da olsa en mükemmel şekilde tamamlıyordu. Bunu bir iş ahlâkı ilkesi olarak kabul etmişti. Aynı zamanda kısa bakanlığı döneminde Türkiye’yi bir kaçak mallar ülkesi haline getirmek isteyen Avrupalı ve ABD’li teröristlerin uluslararası kaçakçılık şebekelerine karşı çok cesur ve amansız bir mücadele vererek tabiri caizse canlarına ot tıkamıştı.
Gün Sazak, bu kısa bakanlığı sırasında, Avrupa’dan Türkiye’ye pompalanan kaçakçılığın damarlarını tıkamak suretiyle, hangi devletlerin husumetini çekmişti?
GÜN SAZAK BÜYÜĞÜMÜZÜN EVİNİ ZİYARET EDİYORUM:
1985 yılı Temmuz ayında -on yıllık cezamı tamamlayıp- en son kaldığım Bartın Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra bazı büyüklerimizi ve cezaevi arkadaşlarımın ailelerini ziyaret için İstanbul’a gitmiştim. Namık Kemal Zeybek Bey’i arayarak merhum Gün Bey’in evini, eşini ziyaret etmek istediğimi belirttim. Sağ olsunlar yardımcı oldular. MHP İstanbul Gençlik Kolları Eski Başkanı Faik İçmeli ile beraber Nilgün Sazak Hanımefendi’yi ziyarete gittim. Bizi büyük bir nezaketle kabul edip izzet-i ikramda bulundular. Bizi kapıya kadar uğurlarken şunları söyleyebildim:
“Muhterem Hanımefendi;
Lütfen bu ziyaretimi sadece geç kalmış bir baş sağlığı ziyareti olarak değil aynı zamanda 6-7 sene önce bizleri Eskişehir Cezaevinde görmeye gelen aziz büyüğümüze bir iade-i ziyaret olarak kabul ediniz.’’
Daha sonraları da Türkeş Bey’in sağlığında her sene 27 Mayıs tarihinde Sazak köyünde aziz şehidimizin mezarı başında “Ülkücü şehitleri anma’’ toplantıları yapılıyordu.
1980 öncesi Eskişehir’in fakülte ve yüksekokullarından mezun olan Ülkücü arkadaşlarımız bir vakıf kurma kararı almışlardı. Bizi de Eskişehir mezunu olmamıza rağmen Eskişehir Cezaevinde 4 sene kaldığımız için “Ağabey sen yüksek lisans ve doktorayı Eskişehir’de yaptın’’ diyerek ESVAK (Eskişehir Mezunları ve Eskişehir’den Yetişenler Vakfı)’ın kuruculuğuna bizi de davet ettiler. Vakfın Kurucular kurulu başkanlığına merhum Gün Bey’in büyük oğlu Süleyman Servet Sazak Bey getirildi.
Bizler de her sene 26 Mayıs’ta çok geniş bir katılımla Eskişehir’de buluşuyor, hatıraları yâd ediyor, ertesi gün de Mihalıççık’ın Sazak Köyüne geçiyor, Türkiye’nin dört bir yanından gelen başta merhum Türkeş Bey olmak üzere binlerce MHP’li ve Ülkücü gencin katıldığı “Ülkücü Şehitleri Anma’’ toplantılarına katılıp başta Gün Sazak Bey olmak üzere bütün ülkücü şehitlerimizin ruhuna dualar okuyorduk.
Türkeş Bey’in vefatından sonra Dr. Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığı döneminde de iki-üç anma toplantısı Sazak’ta yapıldı. Daha sonra Kızılcahamam’da “Ülkücü Şehitler Abidesi’’ yapılınca anma törenleri her sene 27 Mayıs’ta burada yapılmaktadır.
Gün Bey ile yol arkadaşlığı yapanlar, bütün Türk Milliyetçileri, Ülkücüler; adını hep saygıyla ve gönül sıcaklığı içinde andılar. Onun ölümünden sonra doğmuş, onun yolunca yürüyen genç nesiller; kendisini örnek bir insan, yiğit bir dava adamı olarak sevdiler.
Uzayın derinliklerinde parlayan bir yıldız, ömrünü tamamlar, enerjisi tükenince çöker veya patlayarak yok olur. Artık yıldız ölmüştür, yoktur ama sönmeden önce saldığı ışıklar bize ulaşmaya devam eder. Sanki hala orada, yerinde duruyormuş gibi görürüz. Aradaki uzaklık ne kadar ışık yılı ise o kadar zaman boyunca bu sürecektir. Milyonlarca yıl önce sönmüş yıldızların ışıkları dünyamıza gelmeye devam ediyor.
Bazı insanlar da yıldızlara benzer: Ölümlerinden sonra nesiller boyunca, sağ iken saçtıkları gözle görülemeyen ince ve uçuk ışıklar, bizim zihin ve ruh dünyamıza akmaya devam eder.
Gün Sazak, o insanlardan biri…
Destanlar şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Gün Bey’in ardından şunları söyleyecektir:
“Kurudu gözde pınarlar
Canım içre canım gitti
Devrildi iri çınarlar
Nice gül fidanım gitti
***
Bölünmesin diye millet
Baki kalsın devlet
Dağlar gibi kemikle et
Seller gibi kanım gitti
***
Paramparça idi ruhum
Ellerinde bir güruhum
Tufanı bu mudur nûhun
Diye arşa ölüm gitti
***
Hey yakınlar uzakla
Bekler pusular tuzaklar
Tayfuna dönsün Sazaklar
Göz ışığım Gün'üm gitti
***
Yetim kaldı körpe çağam,
Feryadımı nice boğam
Gün doğmak üzere ağam
Gün batarken inim gitti
***
Bu bir nesildir sürekli
Gözü pek çatal yürekli
Zor günlerimde gerekli
Tuğ gibi beş binim gitti
***
Sakarya esti yiğitler
Bağrı kan süslü yiğitler
Suphan gözlü yiğitler
Gittiyse benim gitti.’’
***
Son söz Korkut Ata’nın:
“Onlar dahi geldi geçti,
Kervan gibi kondu göçtü.
Ecel aldı, yer gizledi
Fani dünya yine kaldı…
Gelimli gidimli dünya,
Sonu ucu ölümlü dünya...
***
Allah, ari imandan ayırmasın.
Günahlarımızı yığışdırsın, dürüştürsün;
Adı görklü Muhammed’in
Yüzü suyuna bağışlasın…’’
*Bu yazı dizisini hazırlarken Himmet Kayhan’ın yazdığı ‘’Gün Sazak – Bir Şehidin Yolculuğu, Yarkın Yayınları, Ankara, 2016’’ adlı kitaptan geniş ölçüde istifade ettiğimi belirtmeliyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.