Nermin AKKAN
Gönlümdeki ney sesi
Köy mezarlığının tam ortasında bir tekke/türbe vardı. Hastalandığımızda götürülürdük bu tekkeye parasız zamanlardaki ateşlenmelerde.
Bu günkü gibi bağış almıyordu mübarekler!
Tüm içtenliğimizle başımızı ahşap parmaklıklara dayar serinleyen alnımızı iyileşme sayardık.
Plasebo etkisiydi belki iyileşirdik ama bir şekilde.
Eminim ki içimizde o pazarlıksız çocuktu iyileşen türbedeki tespih dizilerindeki terden.
Ya da dilek dilek asılı gelin tellerinden.
Ney çalanı yoktu gördüğüm bildiğim tekkeşinlerin hiçbirinden lâkin deruni bir ney sesine dökerdim gözlerimi ben. Gönlümdeki ney sesiydi duyduğum demek ki.
Hafiften bir korku gezinirdi ensemde diken diken. Ve sıcacık bir el okşardı saçlarımı gözlerim kapanırken.
Kutlu çeşmeler olurdu mutlaka sedir ağaçlarının dibinde.
Dökülen hastalıklarımızı kökleriyle emer meleklere uzatırlardı iğne yapraklarıyla gökte
Soğuk muydu, sıcak yada ılık hatırlamıyorum. Şimdi çeşme suyunu ama unutmadığım unutamadığım şey şu o çeşmenin sağaltım biçiminden.
Tekke ziyareti yapanların hiçbiri şirk koşmuyordu tekke sakinini Rabbe. Duaları Rabbe idi ve kendilerinden daha iyi Müslüman olduğuna inandıkları hazreti kefil tutuyorlardı sadece ve bu arık ruhların içten dualarıydı hastaları iyi eden.
Öyle özlüyorum ki, şimdilerde çivisi sökülmüş, vebali sırtında ehli Kuran'ın, şeyhoların fink attığı canım sandukalara bıraktığım dudaklarımı
Alıp verebilseydim keşke kuşyemi dualı sunaklarımı yine.
Hangi muşmul zihniyetin doymaz gözüdür bu?
Hangi hıyanet ehlinin planı projesidir ki bu en masum duyguların ziyaretgâhını devleti yıkmanın merkezi noktasına getirdi?
Oymaz bu doymaz gözleri niyedir bilmem salt fukara uşaklardan derilen bu yoksul ordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.