Efendi BARUTÇU
Ey güzel Kırım!
Bugün 18 Mayıs 1944 tarihinde Sovyetler Birliği’nin şefi Stalin emriyle gerçekleştirilen Kırım Türklüğü’nün sürgün ve soy kırımının 76. Yıl dönümü. Aynı zamanda Kırım milli meclisi tarafından Uluslararası 18 Mayıs Matem Günü olarak anılmaktadır.
Kısa Tarihçe:
Kırım Türklerinin Sovyetler Birliği tarafından sürüldüğü ve nüfusunun yarıya yakınının yok edildiği bu acı günün yıldönümünde, sürgünde hayatını kaybeden insanları rahmetle anıyor ve dünyanın hiçbir yerinde bu faciaların yaşanmaması için insanlığı harekete geçmeye davet ediyoruz.
“1944 yılında 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece Kırım’da yaşayan Kırım Tatarlarının kapıları çalınmaya başladı. Stalin Rusyası’nın askerleri, on beş dakika içinde hazırlanarak meydanlara toplanmalarını emrediyordu.
Kadınlar, kundaktaki bebekler, yaşlılar, hastalar, savaşamayacak durumda erkeklerden oluşan 423 bin Kırım Tatarı o gece Kırım’daki istasyonlardan hayvan vagonlarına istif edilerek vatanlarından sürüldü. “Sovyetler Birliği’ne ihanet” ile suçlanıyorlardı. Oysaki aynı gece 50 bin Kırım Tatar erkeği, Hitler Almanya’sına karşı cephede Sovyetler Birliği adına savaşıyordu.
Kırım Tatarlarının bu çileli yolculuğu 20 günden fazla sürdü. Yüzlerce insanın istif edildiği hayvan vagonlarında insanlar öldükçe oturabilecek bir yer açılıyordu. Onlara doğru düzgün yiyecek verilmedi, su verilmedi. Trenler, birkaç günde bir durduğunda ölenlerin cesetleri yol kenarına bırakıldı.
Sağlam erkekleri savaşta olan Kırım Tatarları açlık, susuzluk ve hastalıktan bu korkunç sürgün yolculuğunda hayatlarını kaybetti. Yaşlılar, bebekler, çocuklar… Kadınlar ve genç kızlar, utanç ve hicaplarından vagonlarda abdest ihtiyaçlarını gideremedikleri için kan zehirlenmesinden hayatlarını kaybetti…
18 Mayıs 1944’de hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Türklerinin feryatlarını hür dünya duymadı. Yıllarca da duymayacaktı. Sovyet rakamları sayıları kasıtlı olarak düşük gösterse de 423 bin civarında Kırım Türkü sürgün edildi. Kırım’dan istisnasız olarak çıkarılan ve çoğunluğu kadınlar, çocuklar, yaşlılar, hasta ve sakat erkeklerden oluşan Kırım Türklerine, savaştan sonra cephede kahramanlıklar gösteren erkekler de eklendi. Bu insanların her birisinin hikayesi ayrı bir roman konusu, ayrı bir uzun hikaye konusu olacak kadar hazindir.”
“1944’te Kırım’dan topyekûn sürgün edilen Kırım Tatarları, Stalin ve totaliter Sovyet rejiminin insanlık dışı uygulamalarına maruz kalan tek halk değildi. 28 Ağustos 1941’de Volga Almanları, 23-24 Şubat 1944’de Çeçenler ve İnguşlar, 2 Kasım 1943’de Karaçaylar, 27 Aralık 1943’de Kalmuklar, 8 Mart 1944’de Malkarlar ve nihayet 14-15 Kasım 1944’de Ahıska Türkleri de Kırım Tatarları gibi yurtlarından sürgün edildiler. Kalmuklar, Kafkas halkları, Çeçenler, İnguşlar, Karaçay ve Malkar Türkleri, Stalin öldükten sonra 9 Ocak 1957’de affedildi ve onlara vatanlarına dönme izni verildi. Fakat Kırım Tatarları, Volga Almanları ve Ahıska Türkleri bu affın dışında bırakıldılar.
Şubat 1945’de Kırım Tatarlarının tarihi vatanı Kırım’da, Yalta’da toplanan liderlerin gündeminde ne Kırım Tatarları ne de sürgün edilen diğer halkların durumu hakkında tek bir söz bile söylendi. Ama Stalin bu konferanslar esnasında sürgünlerin sebebi olan esas niyetini açığa vurmuştu. Savaşa girmeyen Türkiye cezalandırılmalıydı; Boğazlar, Kars ve Ardahan meselesi yeniden ele alınmalıydı. Türkiye ile muhtemel bir savaşta cephe gerisinde problem yaratması kuvvetle muhtemel olan halklar sınır bölgelerinden temizlenmeliydi. Hiç Alman işgaline uğramamış Ahıska Türklerinin suçu neydi ki vatanlarından sürgün edildiler, hala daha darmadağınık halde yaşamak zorundalar.
Kırım Tatarları, bu dehşetli sürgünden ve sürgün sonrası ağır şartlardan dolayı nüfuslarının yüzde 46.2’sini kaybettiler. Ancak diri diri gömüldükleri mezardan bir halk olarak inanılmaz mücadeleyle, Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğdular. Büyük bir kitle mücadelesi vererek; teröre, şiddete başvurmadan Mustafa A. Kırımoğlu gibi, dünya çapında tanınmış bir insan hakları savunucusu ve vatansever lider önderliğinde vatanlarına dönmeyi başardılar.
Kırım Tatarları, bu sürgünde Özbekistan, Kazakistan, Sibirya gibi birçok bölgeye dağıtılmış, binlerce insan yurdundan koparılmıştı. Bu çileli yolculuk bittiğinde o hayvan vagonlarının neredeyse yarısı boşalmıştı. Kırım Tatarları, sürgünde 195 bin insan kaybetti…
Sürgün sonrası varılan memleketlerde de acılar bitmedi. Hiçbir varlığı olmayan binlerce Kırım Tatarı, hayatta kalabilmek için pamuk tarlalarında köle gibi çalışmak zorunda kaldı. Bu süre içinde birçok insan yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalık gibi sebeplerden hayatını kaybetti.
Sürgünün birkaç gün sonrasında, Rus NKVD yetkilileri Kırım'daki Arabat köyünün unutulmuş olduğunu fark etti. Köy halkı bir gemiye dolduruldu ve Karadeniz açıklarında gemi batırılarak Sovyetler Birliği adına bir problem daha "halledilmiş" oldu.
1965'te Kırım Tatarlarının, vatanları Kırım'ı "turist" olarak gezmesine müsaade edilmeye başlandı. "Aluşta'dan esken yeller yuzume vurdu, Balalıktan osken evge kozyaşım duştu." diye başlayan meşhur "Ey Güzel Kırım" şarkısının hatırası da bu yıllardan kalmadır.
23 Haziran 1978'de Kırım Tatarlarının Ebedî Meşalesi olarak bilinen Musa Mahmut vatanına dönüp yerleşmek istediğinde, Kırım'daki Sovyet yönetimi kendisini ve ailesini Kırım'dan zorla çıkarmak istedi. Musa Mahmut bunun üzerine kendisini yaktı ve 28 Haziran'da hayatını kaybetti.
1986'da Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti, sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan bütün hükümleri ortadan kaldırılarak, bu halklara haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan deklarasyonu yayınladı. Ancak Kırım Tatarlarının toplu dönüş çabaları hala bürokratik engellere takılıyordu.
1987 yılında Kırım Tatarları, vatana dönüşlerinin engellenmesine karşı Kızılmeydan'da yaptıkları gösterilerle dünya gündemine oturdu. 1989'dan itibaren bürokratik engellere, polis baskısına ve ağır maddi koşullara rağmen sürgün yerlerinden Kırım'a topluca dönüşler başlattılar. Bu süreç sonunda 250 binin üzerinde Kırım Tatarı vatanına dönebildi.
Kırım, 2014 yılının Şubat ayında Rusya tarafından tekrar işgal edildi. O günden sonra 21 Kırım Tatarı kaçırıldı. 3'ünün işkence görmüş cesedi bulundu. Kırım Tatarlarına karşı şiddet olayları arttı. Kırım Tatarları her gün ev aramaları, soruşturmalar ve yüksek para cezalarıyla karşılaşır oldu. Kırım Tatar liderlerinin Kırım'a girişleri yasaklandı. Milli kuruluşlar kapatıldı. 18 Mayıs sürgün ve soykırımını anma toplantıları yasaklandı. Kırım Tatarlarına karşı yeni sürgün tehditleri de artık sıkça duyulur oldu.
Rusya, 27 Şubat 2014 tarihinde Kırım’ı fiilen işgal ve uydurma bir referandumu gerekçe göstererek bir kez daha ilhak etti. İşgalci Rusya ve onun işbaşına getirdiği yönetim ilk iş olarak 18 Mayıs 1944 sürgünü anma mitinglerini yasakladı. Mücadelelerinde tek bir şiddet eylemi yapmayan Kırım Tatarlarının seçilmiş en üst yetkili organı olan Kırım Tatar Milli Meclisi’ni aşırı örgüt gerekçesiyle kapattı. Mustafa A. Kırımoğlu, KTMM Başkanı Refat Çubar ve Kırım Haber Ajansı Koordinatörü İsmet Yüksel ve birçok Kırım Tatarının vatanlarına girişi yasaklandı. İlk özel, bağımsız Kırım Tatar televizyonu ATR, Meydan Radyosu, bölgeden en iyi haberleri veren Kırım Haber Ajansı (QHA) izinleri kaldırılınca faaliyetlerini Kiev’den sürdürmek zorunda kaldılar.
Meydanlarda kaybettikleri ana babalarını, şehitlerini, kurbanlarını anamayan Kırım Türkleri işgal altında baskılara rağmen bugünü farklı eylemlerle anmaya gayret ediyorlar. Önceki yıl 18 Mayıs günü Kırım Tatar bayraklarıyla donattıkları arabalarla şehir ve kasaba merkezlerinde araç konvoyları oluşturdular. İşgalci yönetim buna karşılık yüzlerce araç sahibine ceza kesti, bu organizasyonu yapan Milli Meclis’in bölge başkanlarını ve aktivistlerini yargılayıp cezalandırdı. Bu yıl da Kırım Tatarları yasaklama ve baskılara rağmen acılarını yaşamak, kurbanlarına anmak için çeşitli tedbirler alacaklar hiç şüphesiz. Ancak Kırım Tatar önderleri, günler öncesinden bölgedeki güvenlik güçleri ve Rus FSB görevlilerince uyarılıyorlar. İşgalin başından beri kaçırılan, öldürülen, kaybolan Kırım Tatarlarına göndermede bulunarak, eş ve çocuklarının kaybolabileceğini kimi yerlerde açıkça kimi yerlerde de ima ile belirterek tehdit ediyorlar. Zaten 3 yıldır Kırım tatarlarının evlerine, camilere baskınlar aramalar günlük hadise haline geldi. Birçok din kitabı, Mevlana’nın kimi eserleri dahi yasak. Aramalarda bulunan ya da kendilerince koyulup kendilerince bulunan kitaplar gerekçe gösterilerek birçok Kırım Tatarı aşırı faaliyette bulundukları iddiasıyla tutuklandı.
18 Mayıs 1944’te Kırım Türklerinin sürgününü kimse duymamıştı. Ama 2014’ten beri yaşananlar neredeyse televizyonlarda, sosyal ağlarda canlı yayınlanır hale geldi. Rusya’yı ve Rusya’yı yöneten zihniyeti çok iyi tanıyan Kırım Türkleri işgale karşılar. Tıpkı Stalin’e ve Sovyet rejimine karşı oldukları gibi. Yine mücadelelerini sürdürecekler.”
Aşağıda link’ini verdiğimiz Kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından 2019’da yayınlanan rapor okunduğunda Kırım Türklüğü’nün hala maruz kaldığı “İnsan Hakları İhlalleri” bir kere daha görülecektir.
Her zaman söylediğimiz gibi biz Türk milleti olarak dünyanın neresinde bir Türk zulme ve haksızlığa uğruyorsa, dünyanın neresinde bir müslüman zulme ve haksızlığa uğruyorsa, dünyanın neresinde bir insan zulme ve haksızlığa uğruyorsa bütün kalbimizle ve gönlümüzle onların yanında olmaya devam edeceğiz.
Türk milliyetçileri olarak Kırım Türklüğü’nün maruz kaldığı bu soykırım ve insanlık dışı muameleleri, Kırım’ın işgalini şiddetle tel’in ediyoruz. Onların acılarını yüreğimizde bütün derinliğiyle hissediyoruz. Başta Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu olmak üzere bu mücadelenin bütün kahramanlarını saygıyla selamlıyoruz.
Not: Bu yazı hazırlanırken sayın Zafer Karatay’ın ve Kırım Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin yazı ve raporlarından istifade edilmiştir.
Rapor:
http://www.kirimdernegi.org.tr/Dosyalar/Raporlar/InsanHaklari2019.pdf
Ey Güzel Kırım:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.