Eşek Gözlüm

Katıra sormuşlar

“Baban kim” Cevaplamış;

“At dayım olur”

Katırcık, babasının eşek olmasından utanırmış…

**

Değirmende öğüttüğü un çuvallarını “Amet oğlan” adını verdiği eşeğine yükleyen yaşlı köylü, yol kıyısında Nato Radar üssüne yol yapmak için güzergâh belirlemeye çalışan Türk ve Amerikalı yetkilileri görünce selamlaşmalardan sonra sorar;

—Hayrola ne yapıyorsunuz çocuklar?

 Aralarındaki bir Türk görevli anlatır;

—Dayı şu yukarıdaki tepeye yol yapılacak.

—Bizim köyden de geçecek mi?

—Programı bilmiyorum.

—Buralarda porgıramı bu cavurlar mı biliyor?

-…

—Her neyse. Eeee?

—Viraj, iniş-yokuş için ölçü yapılacak da…

—Ay oğul sizin hiç eşeğiniz olmadı her hal?

—Olmadı dayım, Ankara’da büyüdüm ben. Köyde dedemlerin vardı, yazları arada bir binerdik.

—Belli, belli. Oğul ölçüyü, falan bırak da benim Amat oğlanı yokuşa sürelim de siz ardından bakın, size pilanı çizer o, gittiği yerden yolunuzu yapıverin.

-…

İhtiyar köylünün kendileri ile dalga geçtiğini düşünen görevlilerden birisi espri olsun diyerek tercüme ettiği Amerikalı elini kaldırır,

—Okeeey, natural…  Diyerek denemeye değer bulur.

Gerçekten de adamlar, ihtiyarın eşeği “Amet oğlanı” takip ederek işaretlemeler yapılır.  Bir de bakarlar ki tam fenni bir yol güzergâhı, mühendislik dehası adeta…                   

Merak edenler eşeğin yol bulma ve iniş-çıkış eğilimi oranlamasındaki attığı adımları inceleyebilirler.

İnşaat Mühendisi oğula sevgilerle…   

**                             

Bizim köyde rahmetli Paşa Gülsüm’ü vardı. Pazar masrafını eşeğine yükler, kasabadan köye doğru yola çıkan eşek doğru kadıncağızın evinin önüne gelirdi. Gülsüm Teyze bu arada yolda evine yakacak toplar ya da tarlasına, ineklerine bakmaya giderdi. Evdekiler hayvanın üzerindekileri alırlar, eşekçik de karnını doyurmak için otlamaya giderdi.

Bir de Mehmet Amca pazarlıklarını yüklediği eşeğini köye doğru gönderirdi. Yine aynı şekilde hayvancığız doğru eve gelir, yükünün boşaltılmasını beklerdi. Mehmet Amca kasabada akşama kadar pişti oynar, bazen kafayı çeker, geç vakitlerde sallanarak evine ulaşırdı.

Güven duyulan eşek…                                                                                                     

Devenin boyu uzundur, mihmandarı eşektir.                                                                         

Eşeğin ardından yola düşen bir deve katarının ne kadar rahat yol yürüdüğünü ve eşeğe olan güvenlerini anlarız…

En güzel göze sahip kimdir?                                                                                             

“Eşek ” desek, şaşıranlar olabilir. Temiz, safça, umutlu, parlak ve güzel bakan bir çift sevimli göz…

Siyasette eşek…                                   

Eşek siyasete de girmiştir, Yıllarca eşeksırtında dağ, tepe, köy, köy gezen CHP’nin ünlü genel sekreteri, rahmetli Kasım Gülek’in adı “Eşekli genel sekreter” olarak anılır olmuştu…

Mekkâre…                                                                                                             

Kanunlarımızda eşek yer alır. Küçüklüğümde köyümüzde arazi anlaşmazlıklarında eşek ve at sırtında gelen hâkimler, tarlalarda daktilolarla çatır çatır yazarlar, yazdırırlardı. Ben de o aralarda yeni okuduğum Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar adlı köy romanını hatırlardım. Devlet ve köylü ilişkileri…

Sinemada eşek.                                                                                                                  

Gaziantep ilinin bir ilçesinde eşeğine yüklediği sinema makinesi ve filmlerle köy köy dolaşıp halka film izleten bir sinemasever adamı televizyonda izlemiştim.

Eğitimde eşek.                                                                                                                

Bir ilimizde eşeğine yüklediği kitaplar ile köy köy gezen bir vatandaşı -yanılmıyorsam kütüphane görevlisi olsa gerek- izlediğimi hatırlarım. Bizim köyümüzdeki okul kitapları eşeklere yüklenip de gelmişti. Bu kitaplardan bir kütüphane kurulmuştu. Köye atanan öğretmenler 3-5 kuruş vererek valizlerini odun taşıyan kadınların eşeklerine yükletirlerdi. Kadınlar para almak istemese de zorla verirlerdi. Yolu olmayan köylere o yıllarda yaya çıkan öğretmen, yola koyulur… Kolunda gazetesi, kitabı, dudaklarında türküsü, ıslığı, omzuna aldığı bir dertli sazı ve de gönlünde kara sevdası ile Anadolu Yollarındaki öğretmenler…

Sevgimiz de ölçü yine sevgili eşektir.                                                                                    Sevdiğimiz canımız ciğerimiz oğlumuzu severiz. Severiz de sevgimiz de ölçü yine sevgili eşektir. “A benim eşek oğlum” ya da “A benim sıpa oğlum” Diyerek bir an eşekliğimizi de kabulleniriz.

Öfkede eşek…                                                                                                                   

“Eşek oğlu eşek” diyerek söveriz de bir an babadan korkarız ya da saygı gösterisi yaparak “babası hariç” demeyi de ihmal etmeyiz ama o laf nereye gider?       

Dövmede ölçü eşek…                                                                                               

Döveceğimiz de sözde ölçüyü belirlemişiz.  “Eşek sudan gelinceye kadar… “ diyerek, ölçü olarak, zamanını biçmişiz bile…

Eşek kadar işe yarar olabilmenin erdemini de bir kıyıya yazmak gerek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum