Veli Tiryaki
Dr.Reşit Galip ve Andımız…
Reşit Galip olarak anılan Mustafa Reşit Baydur 1893’te Rodos’ta doğdu. 1925’ten itibaren Aydın’dan 3 dönem milletvekili oldu.
41 yıllık ömrüne bu kadar başarı sığdıran nadir insanlar vardır. Hayatında hiç durmamış. Tıp 2’nci sınıftayken 2 cepheye de gönüllü gidiyor. 1925’ten öldüğü 1934’e kadar milletvekilliği yapıyor, 11 ay bakanlık yapmış ve öldüğünde cebinde 5 lira var. Kendi kızlarına sabah milli bayram bilinci vermek için bir konuşma yapıyor.
İşte o Reşit galip ile ilgili küçük bir anekdot: Atatürk, Dolmabahçe’deki yemekte Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet’i sert bir dille eleştiren Dr. Reşit Galip’e, ‘Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin’ dedi. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip ‘Burası sizin değil milletin sofrası, oturmak benim de hakkım’ karşılığını verdi. Atatürk, ‘Öyleyse biz kalkalım’ diyerek masayı terk etti. Olaydan birkaç ay sonra Reşit Galip’in bir radyo konuşmasını dinleyen Atatürk, aynı sofrada, kulağına ‘Yarın Milli Eğitim Bakanı’sın’ diye fısıldayacaktı
“Reşit Galip tam bir halkçıdır. ‘Organlar hücrelerden oluyor, bizim temel hücremiz köylüdür’ diyen bir Anadolu insanıdır.
1 Ağustos 1933 günü İstanbul Üniversitesi’nin açılışında söylediği söze itibar edilmiş olsaydı bugün Türkiye bir patent ülkesi olurdu, İsviçre ile Almanya ile yarışırdı. ‘Türk’ün öz malı bir bilim yaratmalıyız, bunu yaratmaz isek başka ilmi terakkilerin haraçgüzarı oluruz’ diyor. Köy Enstitüleri’nde ilk DNA çatısını kuran kişidir.
19 Eylül 1932-13 Ağustos 1933 arasında Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Bakanlık döneminin en önemli icraatı üniversite reformu olarak tarihe geçti. İstanbul Darülfünun’un çağdaş bir üniversiteye dönüştürülmesi kararı 1931’de verildi
Reşit Galip Sayın Başbakanımızın "insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir biliminsanıydı” sözünü hak etmemektedir. Atatürke bile kafa tutabilen bir bilim ve kültür adamıdır.
Muhtemelen Çatalca cephesinde kaptığı tüberküloz, 2’nci cephede kendini göstermiştir. Ondan sonra Osmanlı’da onbaşı maaşıyla emekli edilmiştir. Osmanlı hükümeti laboratuvar malzemelerinin İstanbul dışına çıkarılmasına izin vermiyor. Fransız hardal şişelerinden tüp yapıp, gaz yağı lambasının ışığıyla 37 derecede tutarak bakteri, aşı, serum üretiyorlar. Deney hayvanı yok, 3 kişi hocaları da dahil kendilerine aşı ve serum uygulayarak orduya dağıtıyorlar. Gerçek anlamda varlığı Türk varlığına armağan olmuş birisidir.”
Cumhuriyet 10’uncu yılını doldururken 23 Nisan 1933 sabahı çocuklarına kendi yazdığı bir andı okuttu ve o gün Çocuk Haftası’nı açış konuşmasında da bu metni tekrar etti. Bakanlıkça yayımlanan bir genelge ile bu ant okullarda zorunlu oldu.
Başta ABD olmak üzere dünyanın gelişmiş bir çok ülkesinde andımız benzeri uygulamalar vardır. Andımızın kaldırılması yasadışı terör örgütüne verilmiş yeni bir tavizdir. Kamuoyu yoklamalarıda göstermektedir ki; Ak parti seçmeninin % 74’ü Andımızın kaldırılmasına karşı çıkmaktadır. Andımızdaki Türk ve Atatürk kelimeleri asla ırkcılık ifade etmemektedir.
Siyasi iktidar tarafından andımız kaldırdı ancak bu kararı ne öğrenciler ne de veliler tanıdı. Anadolu'nun dört bir köşesi de eylem alanına çevrildi. Bu paket halk nezdinde itibar görmemiştir. Türk Halkı derin uykusundan uyanmıştır.
“Andımız” değil kaldırılması ırkcılıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.