Mehmet EROĞLU
Davulcu
Değerli okurlar eskiden olduğu gibi günümüzde de hutbede ve özel dini sohbetlerde yüce dinimiz İslamiyet hakkında yalan yanlış bilgi ve fetva veren hocalar olmuştur. Bu da İslamiyet’i yorumlayan hocaların İslamiyet hakkında pek bilgilerinin olmamasından geçiyor.
O nedenle aşağıya önemli bulduğum rahmetli Hasan Pulur’un bir yazısından bahsedeceğim.
Ramazan gecelerinde sahurda insanları uyandırmak için davul çalan adamcağız, geriye kalan 11 ayda ise düğünlerde-şenliklerde-mitinglerde hünerini sergileyip ekmek parasını kazanıyordu.
Aradan yıllar geçti, davulcu yaşlandı ve aklına o güne kadar hiç düşünmediği bir soru gelip oturdu. Hayatını ramazan ayları dışında içkili düğünlerde, eğlencelerde de davul çalarak kazanmış. Kefen parasını da, bu kazandıklarından bir kenara ayırmıştı…
Aklını kurcalayan soru, işte burada devreye giriyordu.
–Acaba bu kefen parası caiz miydi, değil miydi?..
Düşündü, taşındı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na, danışmaya karar verdi… Durumu anlatan bir mektup yazıp aynı soruyu sordu, gelen yanıtla başından aşağıya adeta kaynar sular dökülmüştü.
-Caiz değildir!..
Adamcağız, büyük bir üzüntü içinde hikâyesini dönemin en ünlü yazarlarından Hasan Pulur’a yazdı. Mektubu büyük bir şaşkınlık içinde okuyan Pulur, “Olaylar ve İnsanlar” köşesine taşıyıp, adamcağızın hikâyesini ve Diyanet’in verdiği cevabı anlattıktan sonra şu soruyu sordu;
–Diyanet “caiz değildir” diyorsa, demek ki bir bildiği vardır! Benim de onlara bir sorum olacak, oradaki din görevlileri maaşlarını devletten alıyor. Devlet ise bu paraları, halktan aldığı vergilerden ödüyor. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var… Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?
Ortalık karıştı tabii! Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı, “Konu yanlış anlaşıldı caizdir” diye karar verir.
Değerli okurlar bugün ülkemde siyasetçiler aşiret, tarikat ve tarikatçılar dini kendi amaçları için kullanarak sosyal yaşamımızın en kılcal damarlarına kadar girmiş olup, sorgusuz sualsiz itaat/Biat kültürü yaygınlaşmıştır.
Ülkemde tarikatlar, cemaatler, şeyhler, hocalar ve gezici vaizler yalan yanlış bilgilerle toplumu kendilerine çekmeyi çalışıyorlar. Ama burada yazık olan ülkemize olmaktadır. Gerçek inanan dindar toplum bu dini kullanan dinci yobazlardan nefret etmektedir.
Bazıları verdikleri demeçler de, dindar ve muhafazakâr bir gençlikten bahsediyor. Dindar olmuşsun muhafazakâr olmuşsunuz çağa ayak uyduramazsanız çağın getirdiği yeniliğe arkanızı dönerseniz, ne kadar dindar olursanız olun hiçbir değeri olmaz
Anladığım kadarı ile dinde iki türlü kavram var. Birincisi dinci, ikincisi ise dindar olanıdır.
DİNCİ: Dini kullanarak çıkar sağlayan kişiye, din bezirgânı, yobaz deniliyor.
DİNDAR: İnandığı dinin ilkeleri doğrultusunda yaşayan, kimsenin inancına karışmayan dini çıkar aracı olarak kullanmayan ve samimi olarak inanan kişiler.
Tanrı bu gibi inanan gerçek Müslümanlardan eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.