Aydınımızdadır Süleyman Demirel,

Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın ölüm haberini aldığında.

Daha birkaç dakika geçmemiştir ki yanındakilerden bir zevat,

Çok hoş ve güzel bir cümle kurar,

-Beyefendi halk sizi Cumhurbaşkanı görmek istiyor.

Oysa halk Özal’ın vefatını duymamıştı bile…

Nitekim sonrasında Sayın Demirel 9.Cumhurbaşkanımızdır.

**

“Bismillah!” çekerek Cumhurbaşkanlığı yarışına çıkan Sayın Başbakanımız,

Atatürk, İstiklal Savaşı diyerek Samsun ve sonrasında Erzurum’a da geçer.

Cumhurbaşkanlığı yol yapma makamı değildir diyenlere de çatmayı unutmaz.       

Bu arada “Zavallı figüranlar” “Statükoya bekçi seçmenin derdindeler”  dedi.

Muhalefete “Bunlar…”, “CHP Genel Müdürü…”,  “gerekli dersi alacaklar”

sözleri yanında, “saksı” ve “vazo” benzetmelerinin ardından tarafsız değil,         

taraflı bir Cumhurbaşkanlığı yapacağını da söyleyerek şaşırtır. Seçim yarışı eşit

değil diyen, Anayasa’dan bihaber, 6-7 partinin adayına karşı, tek başına,

Ak Parti adayı olarak mücadele edecektir Sayın Başbakanımız. Aziz halkımızın

teveccüh oyları için adaylar artık Anadolu yollarındadır...

**

Bizim 40 yıl evveline değin eşeklerle gidilen dağ köyümüzün yoluna geçelim,

Bendenizi hep gülümseten bir fıkra ile…

Köyümüzden yaşlı bir adamcağız eşeklerini önüne katmış kasabadan dönmekte.

Zıpır bir genç yolda gördüğü ihtiyara takılır.                                                                                           

-Emmi, şu pınarın önünde çırılçıplak bir kız boynuna sarılsa ne yaparsın?

İhtiyar diş kalmamış ağzını gösterircesine gülümser ve cevaplar.

-Ay oğlan! Sen beni peygamber mi sandıııın?

Hiçbirimiz (hâşâ) peygamber değiliz şüphesiz…

**

Peygamber gibi demişken…

Ak Parti eski İl başkanlarından bir zat-ı muhterem,

-Tayyip Erdoğan, bizim için ikinci bir peygamber gibidir.

Diyerek Sayın Başbakanımız için bu güzel cümleyi kurmuştu.

Ardından "Teşbihte bir hata vardır" diyerek  istifa etmişti.  

Hala açık oturumlarda, programlarda arada bir dillendirilir.

**

16 Ocak'ta Ak Parti Düzce Milletvekili Fevai Arslan,

Başbakanımız için,

"Çünkü başında öyle bir lider var ki dünya liderliği kabiliyetinde ve Allah'ın bütün

vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kesmek istediler"

demişti. Aslında bu, çok hoş ve anlamlı bir cümleydi.

**

Bir ilimizin İl Baş­ka­nı güzel bir çalışma yapar.

Peygamberimiz Hz. Mu­ham­me­d'­in (sav) AKP amb­lem­li nü­fus cüz­da­nı­nı çı­kartır.

**

Gazeteci ve patronluğuna da soyunan vatandaşımız,

“Kitap okumam, okuduğum tek kitap Başbakan Tayyip Erdoğan’ın

imzalayıp hediye ettiği Kuranı Kerim’dir.”

Diyerek Sayın Başbakanımız için hoş ve güzel sözler sarf eder.

**

Ak Parti Bursa vekili,

“Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir.  Ben bunu söylüyorum. Çünkü varlığı ile bile bizlere enerji veriyor.”

 Demişti.  Daha da ne desin?

**

AK Partili eski bir bakanımız,

'Bizim ülkemizde eğer Urfa şanlıysa, Antep gaziyse, Maraş kahramansa Rize, İstanbul ve Siirt de mübarektir. Çünkü bu üç şehir Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur.”

Diyerek üç şehrimizi mübarek ilan eder.

**

Neticede çok hoş ve güzel sözler bunlar!

*****

Bu arada çok acı bir başka anekdot.

İçimi sızlatan bir öyküdür bu aslında…

Kosova Savaşında şehzadeler Beyazıt ve Yakup “kardeşim diyerek birbirlerine                  

sarılarak düşmana kılıç sallarlar. Sultan I.Murat, savaş meydanını gezmektedir.

Yaralılar arasındaki Sırp Miloş ayaklanarak Hüdavendigar’a hançerini saplar.

Bir ara Yıldırım Beyazıt, savaş meydanında kardeşi Çelebi Yakup’u aramaktadır.

Devletin bekası ve tahta geçmek için kardeşini öldürecektir ki rakip kalmasın!

Az öncesine kadar birlikte düşmana kılıç sallayan kardeşi Şehzade Yakup,

korkudan bir köşeye büzülmüş, ağlamaktadır. Yakalanır ve boğdurulur.

Sultanlık, iktidar ve muktedir olmak uğruna kardeşkanı dökülür.

Ey Taht!

Sen ne kadar tatlı ve de kanlısın…