Nevzat ARSLAN
“Çanakkale Geçilmez” Destanında Bir Hacılı Mustafa
18 Mart Salı günü Çanakkale Zaferinin 99. yıldönümü ve Şehitler Haftasını kutluyoruz. Yedi düvelin saldırdığı Çanakkale’de Türk askeri, vatan ve namus uğruna kanını akıtmış, Gelibolu dereleri kanlı dere olmuş, kızıla boyanmış, Çanakkale’de düşmana geçit verilmemiştir.
Hacı Balaban, oğlu Mustafa’yı 7 sene Eğridere köyü medresesinde okutur, oğluna Hacılı Mustafa lakabını takar. Çünkü Mustafa adında iki torunu daha vardır. Mustafa’lar karışmasın diyerek torunlarını Sarı paşa Mustafa ve Ak güzel Mustafa diye çağırır.
1914 yılı sonudur. Hacılı Mustafa, aşiretten aynı günde arkadaşları, iki yeğeni, eniştesi ile Çanakkale yollarına düşmüştür. Kimi yeni doğmuş çocuklarını kucaklayıp havaya son kez fırlatıp yakalamış, sevmiş, çocuklarını öperek, büyükçe olanlarını öğütlemiş, kimi kadınlarına son kez sarılarak vedalaşırlar. Ardından gidenin gelmediği, gelenlerin çoğunun yarım insan olarak döndüğü Çanakkale…
Ardında 1, 2 ve 5 yaşında üç oğul, karısı Cennet Kadıncağızı da dul,
Babasının verdiği kuşakta para, pul cepte, Hacılı Mustafa Çanakkale’dedir.
Yanında hısımı Donduran köyünden Sarıalilerin Molla Hüseyin Hoca da vardır. Hoca döndüğünde anlatmıştır olanları…
Çanakkale’de cebindeki paraları, kuşağındaki sarı liraları gören bir Alman zabit, Mustafa’yı emir eri olarak yanına alır. Uyuması için, siper yerine zabitin çadırının önünde velense (battaniye) ile örtünerek yatmaktadır. Sadece süngü hücumuna katılmamış, karargâhı ve zabiti koruma görevi verilir.
Alman zabitler birden ülkelerine dönme telaşına düşmüşlerdir. Para koparma derdine düşen Alman zabit, Mustafa’ya seslenir. Günde bir sarı liradan 21 gün süngü hücumuna katılmamasını sağladığını söyleyerek, bunun bedeli 21 altın olarak değer biçmiştir. Yani 21 gün ölümden uzak kalmanın, yaşamanın bedelidir bu. Bunu öğrenen Mustafa kabul etmez. Nitekim ertesi günkü süngü hücumuna katılır, düşman siperlerine daldığında, arkadaşlarıyla bir kargaşa yaratır. Savrulan insan yığını, parçaları görülür. Hacılı Mustafa şehit olmuştur.
Savaş öncesinde, Kuru İsmail’in oğlu Mehmet, Hacı Âşık’ın dünyalar güzeli kızı Emir’e abayı yakmıştır, 18 yaşındaki Mehmet oğlan, Emir kızın döşünü döven uzun saçlarını koluna dolayıp kaçırmaya kalkıştığında atıyla oradan geçen kızın dayısı Hacılı Mustafa, Mehmet oğlana bir el ateş eder, yeğenini kurtarır. Hapis korkusundan Mehmet oğlan askere gider.
Hacılı Mustafa ile Mehmet Anafartalar’da karşılaşırlar. Hacılı gülerek;
-Emir kızı zorla kaçırması değildi Mehmet’im. Saçmaların acısı geçti mi?
-Emmi bırak bunları gayrı, buradan dönüş yok bize…
Cepheye yeni gelmiş olan, orta yaşlı Hacılı Mustafa dönüş için umutludur,
-Beni Cennet Kadınım bekler, evde üç küçük oğul bekler, everecem daha onları…
Mehmet’in dediği gibi, Çanakkale onlara mezar olur.
Sarı Paşa Saroz Körfezinde, Ak güzel Mustafa Selimiye Camiinde şehit olur.
Hüseyin, birliğine katıldığı ilk gün Kerevizdere’de şahadet şerbetini içmiştir.
Defalarca gittiğim Gelibolu yarımadasında “Sargı Yeri” diye adlandırılan seyyar hastanede tabip ve sıhhiyelerimiz savaşta insanüstü gayret verirken, günlerce emperyalistlerin savaş gemilerinin top atışlarına hedef olurlar, Dünya ayağa kalksa da burada yaklaşık 50 bin kişi şehit olur. Cephede yaralı askerlere bakan Tabip A. Şadi Efendinin önüne gelen ağır yaralı oğlu Teğmen Mustafa’dır. İşi bitince oğlunun öldüğünü öğrenir, mezarını işaretler. Bu vesileyle tabip ve sağlık çalışanlarımızın geçmiş 14 Mart Tıp Bayramını kutlarız.
Bu arada Hacılı Mustafa’nın dul kalan karısı Cennet kadın aç kalır, genç yaşta vefat eder. Üç küçük oğul başkalarının yanında boğaz tokluğuna bedel olur.
Hacılı Mustafa, anamın (baba) dedesidir, diğer Osman dedesi de Çanakkale’de bir göl kıyısında dizi parçalanmış, tüfeğine yaslanmış halde son kez görülür, o da şehit düşmüştür. O yıllarda birçoğumuzun büyükleri gibi benim anacığım da “Dede” kelimesini kimseye söyleyememiştir. Çünkü o dünyaya geldiğinde her iki dedesi de çoktan Çanakkale’de yatmaktadır…
Kimi bir gün, kimi 21 gün, kimi 6 ay, kimi bir yıl ve daha fazla, bu topraklarda savaşmış, can vermiş, kimi sağlam, kimi yarım insan dönmüş sonuçta bir destan yazmışlardır.
“Çanakkale Geçilmez!”
İşte 99 yıl önce bu günlerdedir…
Acaba onlar bizlere haklarını helal edecekler mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.