Hükümetlerin asıl görevi halkı senden, benden, ondan, bundan diye ayrıştırmak, kendisinden olana imtiyazlı davranmak olmamalıdır.

Ettikleri yemine bağlı kalmak, kanunlar önünde herkese eşit mesafede olmak vatandaşlar arasında herhangi bir husumet varsa bu husumeti gidermek içeride ve dışarıda huzuru, barışı sağlamak olmamalıdır.

Zira iktidarlar ( hükümetler) gelir geçer fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacaktır. İnsanlar arasına iktidarda kalmak uğruna nifak sokmak, ayrıcalıklı davranmak hem hukuken hem de dinen sakıncalıdır. Para, pul bulunur açta kalınır fakat iç barış bozulursa, sen, ben kavgası tetiklenirse ne paranın ne pulun bir anlamı olmaz.

Mevcut iktidarın uygulamalarına baktığımızda birleştirici, uzlaştırıcı değil tam tersine durumlar söz konusudur. Sosyal medyada veya yaşamın diğer alanlarında iktidar aleyhine bir kelam etseniz, söyleyip yazsanız, sesli düşünseniz başınıza ne geleceği meçhulken diğer yanda ana muhalefet partisi genel başkanına her türlü hakaret, küfür, aşağılamak hatta saldırıp yumruk atmak, tehdit etmek, millet vekillerine evlerini n önünde tekmeli yumruklu saldırmak, canlarına kastetmek, parti binalarını basıp kurşunlamak, eski Ülkü Ocakları genel başkanını sokak ortasında öldürmek, adları domuz bağıyla bağlayıp ensesinde tek kurşunla öldürüp üzerine beton dökenlerin, Türkiye ifadesinden rahatsız olan Cumhur ittifakı minik partinin genel başkan yardımcısının alenen ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısı ve sözcüsüne aleni bir şekilde “14 Mayıs sabahı olacakları, başına gelecekleri sen düşün” diyebilme cesareti ve densizliğini gösterebiliyor olması ve bu duruma kimsenin ses çıkarmıyor olması demokrasimiz ve geleceğimiz adına düşündürücüdür.

14 Mayıs sabahına hakkın, hukukun ve barışın müjdeli haberleriyle uyanmak dileğiyle...