Servet TÖZ
Bu Kent Bizim Sahip Çıkalım
Aydın, çok özel bir kent.
Aydın’da doğup büyüyün de, değişik nedenlerle Aydın’a gelip yerleşen de bu kente hayran.
Kıskandıran doğası, denizi, yaylası, iklimi, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile rüyaları süsleyen bir kent.
Eskiden İstanbul için ‘taşı toprağı altın´denirdi.
Bu tanım şimdilerde bir milyon nüfusu, 7 bin 943 metrekare yüzölçümü ile Aydın için geçerli.
Aydın’ın her karış toprağı değeri ölçülemeyecek kadar değerli.
Aydın, bu özellikleri nedeniyle inanılmaz bir göç alıyor.
Filan vilayetten gelip, Aydın’ın ekmeğini aşını yiyip, çanağını pisleten haramzadelerin yanında belki doğmadığı ama yaşadığı, çalıştığı, para kazandığı, havasını teneffüs edip, suyunu içtiği kentimizi sahiplenenler var.
DİYARBAKIR’DA DOĞAN AYDINLI
Sözümün başında “Aydın’da doğup büyüyen de, değişik nedenlerle Aydın’a gelip yerleşen de bu kente hayran” demiştim. Bunun en güzel örneği Aydınlı Murat Akboğa…Diyarbakır ilimizden Aydın’a göç eden ve kendisini ‘Aydınlı’ olarak tanımlayan sevgili dostum Murat’ın Diyarbakır ziyaretinden dönerken, “artık memleketime gidiyorum” diyerek Aydın’ı sahiplenme hikayesini Aydın’da doğup büyüyen, bu kentin kalkınması için, bu kente yaşayan insanların refahı için gayret gösteren biri olarak gururla dinlemiştim.
Her şey bununla başlıyor, aslında. Bu kentte doğsak da doğmasak da bu kent bizim. Belki doğmadığımız ama yaşadığımız, çalıştığımız, para kazandığımız, havasını teneffüs edip, suyunu içtiğimiz kentimizi ne zaman ki tüm yaşayanlar olarak sahipleniriz, işte o an Aydın’ı hak ettiği yere taşıyabiliriz.
KENTİ SAHİPLENMEMEK
Bugün iki jeotermal alanımız elimizden kaçtı, birini de satma gayretleri var. Allah’ın Aydınlılara verdiği ayağımızın altındaki doğal zenginliği kullanamıyoruz. Elimizde ne varsa satmaya çalışıyoruz. Sahiller işgal ediliyor, ormanlar talan ediliyor, jeotermali sahip çıkamıyor, menderesin kirliliğini önleyemiyorsak tüm sebebi aslında kenti sahiplenememek…
Maalesef bazı yöneticiler bile sahiplenmiş değil, sadece öyle gözüküyor. Seçilmiş ya da atanmış tüm yöneticilerin, demokratik kitle örgütlerinin, kent sakinlerinin aynı zamanda kentin sahibi olmasını sağlamak lazım…
RANT HESAPLARI YAPILIYOR
Aydın’ın geleceğinin olumsuz şekillenmesinde büyüme ile birlikte rant beklentisinin payı kuşkusuz çok büyük. Aydın üzerine geçmişte olduğu gibi şimdi de, gelecekte de rant hesapları yapılıyor. Aydın’ın kaynaklarını zorlanmadan kullanmak isteyenler kentin geleceğinin şekillenmesinde söz sahibi olmak için de her yöntemi deniyorlar.
İşte bu noktada 29 gün sonra yapılacak yerel seçimlerin önemi daha çok ortaya çıkıyor.
Aydın’ın kaynaklarını kullanma konusunda geçmişte çok büyük hatalar yapıldı.
Kentin dinamikleri, kentin sahipleri, sivil toplum örgütleri bir kenara itilerek, Aydın’ın kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmak isteyenlerin sözlerine itibar edildi.
ÇIKAR ÇEVRELERİNİN HEDEFİ
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu göreve geldiği 2009 yerel seçimlerinden beri, hiçbir siyasi ideolojisi olmayan fakat partilerdeki önemli isimlerin çevresinde pervane olan çıkarcılara kulak asmadı, prim vermedi. “Bu kent bizim…Bu kent Aydınlıların…” dedi. Her isteyen de öyle elini kolunu sallayarak kamunun hakkına göz dikemedi…Çıkar çevrelerinin hedefi haline geldi.
Sizce de yaşam kalitesinin ve refahının arttığı, yaşanabilir bir kent için hepimizin kentin sahibi olması gerekmez mi…
NOT: Yazarımızın yazılarını her cumartesi günü Milliyet gazetesinden de takip edebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.