Nevzat ARSLAN
Bir Milas nostaljisi
Milas, en az 5 bin yıllık geçmişi ile bir tarih ve kültür kentidir. Antik çağlardaki adıyla Mylasa, bu dağlık ülkenin batısında, Sodra Dağı’nın ( Su Durağı) eteğinde kurulmuştur.
Tarihte İki kez, Karia ve Menteşe Beyliği dönemlerinde, başkentlik yapmış olması nedeniyle
“Uygarlığın Başkenti Milas” diyerek de Milaslılarca övünçle söz edilir.
**
Milas, sanatçıları ile ünlü bir şehir.
1978 ve 1979 yıllarında bu şehirde bulunduğumda öğrendim.
Siz Milaslı Devlet Sanatçısı Nazmı Yükselen’den “Hani içmeyecektin” şarkısını dinlediniz mi? Hele “Ormancı” türküsünü birde Nazmı Yükselen’den dinleyiniz.
Hayri Şahin, tüpçüde çalışırken İstanbul yollarına düştü, denilirdi.
**
Etkilendiğim bir hikâye…
“Uslu Dur Kadınım Çıldırtma Beni” şarkısının bestecisi Zeki Duygulu Milas’ta yaşamıştır. Bu şarkıyı, Zeki Beye 1954 yılında Milas’taki konserinde hatta Tüccar Kulüpte olduğu da anlatılır, arka arkaya üç kez söyletip de ertesi gün intihar eden Bodrum Hâkimi Kütahya Tavşanlı ilçesinden olan Mefaret Tüzün Hanım’ın gönlünde ne yaralar açtığı bilinmez ama Hâkim hanımın intiharı sır perdesi olarak kalsa da adına yakılan türküsü kalır.
Hatıralarda yadigâr.
“Bodrumlular erken biçer ekini,
Feleğe kurban mı gittin Bodrum Hâkimi
Nasıl kıydın Mefaret Hanım kendi kendini,
Çifte doktorlar doğradı o beyaz tenini
Hâkim hanımın memleketi Kütahya Tavşan,
Hâkim hanım sen eyledin bizleri perişan
Nasıl astın Mefaret Hanım ipe de kendini
Altın makas gümüş bıçak ile doğradılar tenini…”
Hâkime hanımın intiharının ardından “Uslu Dur Kadınım Çıldırtma Beni” şarkısını Zeki Duygulu’nun bir daha ağzına almadığından söz edilir.
**
Dursun Salkım, kızı Yeşim Salkım, Makbule Kaya, Tolga Çandar da bu yerdendir.
Dibek Deresi Köyü, davul-zurna sanatçıları da ülkemizde tanınmaktadır.
Milas içki kültürünü de iyi bilir, bu amaçlı tek tekçiler köşelerde yer alırdı.
Ayrıca Milas, o yıllarda düğün, nişan ve eğlenceler için kurulmuş orkestraları ile de ünlü idi. Askerlik Şubesinin önünden inildiğinde önüne çıkan bir kahvehane Sanatçılar Köşesi idi. Düğünü için orkestra aramaya gelen bir vatandaş, “Çalgıcıların yeri mi?” dediğinde, “Ne çalgıcısı? Sanatçı kardeşim sanatçı diyeceksin.”
Diyerek bir güzel paylanırdı.
**
Hele bir de İzmirli Ercü’nün (Ercüment) solistliğini yaptığı, adını hatırlayamadığım geçen hafta Hasan Bayırlı ağabeyin hatırlattığı “Atılım” adında bir gurubu vardı ki, solo gitaristi önce Orhan ve Ferdi Abilerden, şarkılar söylemeye başlar. Gelin ve damadın ortaya çıktığı anda solist Ercü de “Dilek Taşı” şarkısını söyleyerek karanlıklar arasından beyaz kıyafetiyle alkışlar eşliğinde sahneye çıkardı. Gelin-damat, ardından Ercü alkışı hak ederdi.
Ercü’nün sanatçılar kahvesinde etrafı hep dolu olurdu. Yazlık Bahçelerdeki düğünlerde o dönemin Abba, Boney M gibi gurupların hareketli eserlerini seslendirirler, İlhan İrem, Barış, Cem, Selçuk Ural, Selda, Karaböcek kardeşlerin şarkılarını da zevkle dinletirlerdi…
Sinema ve konser kültürü de harika dönemini yaşıyordu.
**
O yıllarda Köroğlu’nun dediği gibi,
Delikli demir icat edilip mertlik bozulmamıştı.
Hani şu tek kişilik klavyeli, davullu, baslı, gitarlı elektronik cihazlar üretilmemişti.
Bateri, Org, Bas ve solo gitardan oluşan solisti ile bir gurup olurdu.
Bir “Orkestra Kupa Beşlisi” ve yetenekli genç bir solisti vardı.
“Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?”
“Hasan’ım öksüzdür.”
“Recep’im sarı lira vereceğim” defalarca söylerdi.
Orkestra Kupa Beşlisi ortalığı inletir, zıp zıp zıplatırdı.
**
Hâkime hanımın intiharının ardından şarkıyı Zeki Duygulu’nun bir daha söylememesi, Bodrum Hâkimi Mefaret Hanım’ın bir iddiaya göre yasak aşk sonrasında okuduğu Kur’an, namaz kıldığı seccade ve orada intiharı insanımızın duygu ve ar seviyesini gösteren geçmişin önemli bir dönemi olarak da gözlemlemek denilemez mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.