Asuman DOKUZLU
Bir İranlı kadın olmak ister miydiniz?
Önce bir İranlı kadın başından alıp salladı başörtüsünü… Sonra da İran’daki bütün kadınlar başladılar baş örtülerini başlarından çıkarıp sallamaya. Bu bir baş kaldırıydı İranlı kadınların baş kaldırısı. Haklıydılar. Nasıl insanların vicdan ve din hürriyeti varsa ve isteyen başını istediği gibi kapatabiliyorsa isteyende açık dolaşabilme hakkına sahip olabilmeliydi.
Hiç bir şey zorla yaptırılamaz hele bu, şekilcilik olursa. İnsanların nasıl giyineceğine ve nasıl gezeceğine karar verirseniz (açık ya da kapalı) bunun adı özgürlük olmaz. Tıpkı İran’daki gibi bir gün bir yerinden patlar.
Biliyoruz ki toplumda bir arada yaşamanın bir takım kuralları vardır. Ancak bu kurallar kimsenin kıyafet ve hareket özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde olmamalıdır. Olduğu zaman bir yerinden bir şekilde delinir birileri de isyan etmeye başlar İran kadınları gibi. İşte budur İranlı kadının yaptığı. Kendini kabul ettirmek İslam Cumhiriyeti içinde var olduğunu göstermek.
Siz İran’ı biliyor musunuz? Özellikle yeni nesile bu sorum. Bir zamanlar birçok müslüman ülkesinde olduğu gibi nasıl modern bir ülkeydi. Güzel gözlü, kadınların ülkesi İran. Ben İran’da yaşananlardan imrenirdim çocukken. O saltanat, o pırıltı gözümü kamaştırırdı.
Eskiden Hayat dergisi vardı çok severdim. Sanıyorum haftada bir çıkardı. Hep aklımda kalan o sayıların bazılarında İran’la ilgili Şah Rıza Pehlevi ve eşi Farah Diba hakkında yazılar, görseller. Bir de İran Şahı’nın önceki eşi ve Şah’ın ona olan aşkı hala aklımda. Yemyeşil gözleriyle oldukça güzel bir kadın olan Prenses Süreyya’yı boşamak zorunda kaldı, çocuğu olmadığı için. İran tahtına veliaht veremeyeceği için. Oysa Şah ne kadar büyük bir aşkla evlenmişti prensesle. Ne kadar acı diye düşünürdüm. Hem sev hem de ayrılmak zorunda kal! Sonra da Farah Diba ile evlendi ondan çocuk sahibi oldu İran şahı. Bu eşini Prenses Süreyya kadar sevdi mi bilinmez? Ama onunla hayatını birleştirmek zorunda kaldı tahtın bekası için. Ama ne saltanat! Her türlü aşaması fotoğraflarla birlikte Hayat dergisinde veriliyordu. Ben de her sayısını heyecanla bekliyordum. İnanılmaz birşey, hani okuduğumuz masallarda olduğu gibiydi. Hayallerimin düğünü.
Öylece saltanat sürüp gitti taa ki bir gün başlarına dünya yıkılıp Humeyni İran’nın başına gelinceye kadar. Tam bir Humeyni ülkesi haline gelmişti İran. Ayetullah Humeyni, İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki ve ruhani önderiydi. İran'da Muhammed Rıza Pehlevi rejimine son verip sözüm ona İslam Cumhuriyetini kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şiî önder.
İslam devriminden önce dergilere bile kapak olan kadınlar devrimden hemen sonra başını örtmeden sokağa çıkamaz, makyaj yapamazhale geldiler. Bir adamın üçüncü ya da dördüncü eşi olmaya mecbur hale gelmişlerdi. Belki de bundandır Esra Erol’un yaptığı evlenme programlarında Türkiye’de koca arayışları.
Devrim öncesi İran, başörtüsünü yasaklayan ilk ülkeydi. Devrim öncesinde başörtüsü takmak, devrim sonrasında ise takmamak yasak oldu. Genel anlamda insan hakları, özel anlamda da kadın hakları konusunda dünyanın en kötü durumdaki ülkelerinden biri haline geldi İran.
Özellikle kadınların yaşam koşullarında feci baskıcı bir düzen kurulmuştur. Bu durum yıllar boyu sürmekte olan baskıcı bir İslam Cumhuriyeti’ne dönüştü.
İşte bu yüzdendir o kadınların tek başlarına çıkıp başörtülerini çıkarıp sallamaları.
Şimdi şöyle bir düşünelim bakalım biz de böyle olmayı ister miyiz? Bir adamın üçüncü, dördüncü karısı ya da istemediğimiz halde başımızı örtmek zorunda kalmak.
Allah ülkemizi ve kadinimizi ikinci bir İran olmaktan korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.