Mehmet EROĞLU
Bilim yuvası üniversiteler
Üniversiteler dendiği zaman müspet bilimlerin en yoğun şekilde uygulandığı bilim ve ilim yuvaları aklımıza gelir.
Büyük Önder Atatürk zamanında kurulan Ankara, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümüne 1965 yılında kayıt oldum. Fakültemizin duvarındaki Atatürk’ün şu vecizesi çok hoşuma giderdi:
“Hayatta en hakiki Mürşit ilimdir.”
Benim fakültede öğrenci olduğum yıllarda siyasi ortam oldukça yoğundu. Bizler o zamanlar sosyal demokrat olan öğrenciler olarak girdiğimiz seçimi kazanarak talebe cemiyeti yönetimini oluşturduk.
O zamanlarda fakültemizde Dekan olarak Sayın Prof. Emin Bilgiç bulunuyordu. Sayın Bilgiç bizlerin isteklerini her zaman makul karşılayarak üniversitede serbestçe her fikrin gelişmesine katkı vermiştir.
Benim dersime gelen Sayın Prof. Tahsin Özgüç, Nimet Özgüç, Ekrem Akurgal ve Füruzan Kınala gibi hocalarımız branşlarında dünya çapında bilim adamları idi. Bizlere kendi branşımız yanında özgür düşünceyi ülke sorunlarını hepsinden önemlisi yurt sevgisinin ne olduğunu öğretir ve yönlendirirlerdi. Siyasi ortamda bütün fikirlerin şiddet kullanılmaksızın serbestçe tartışılmasını ve konuşulmasını isterlerdi.
Sayın değerli hocam eli öpülesi insan Tahsin Özgüç on yılı aşkın bir süre Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başkanlığı yaptı. Onun zamanında üniversiteler müspet bilimlerde özgürlükte zirve yaptı. Hiç bir siyasi iktidarın emrine girmedi. Bırakın girmeyi iktidarlara yol gösterici oldu. Yeri geldikçe yanlışları eleştirdi. Bu değerli bilim adamları zamanında Arkeoloji bölümünü bitirdiğimden dolayı çok mutluyum.
Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesinin yanında bulunan boş araziye o zaman yeni yeni inşaatlar yapılarak Hacettepe Üniversitesi’nin temeli atıldı. Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın önderliğinde bütün bölümler tamamlanarak öğretime açıldı. Bu üniversiteyi kazanıp orada eğitim görmek bir imtiyazdı. Üniversite çağdaş eğitime gönül veren öğretim görevlileri ile doluydu.
Gazetelere yansıyan bir haberde iktidara yaranmak isteyen bilim kurumları, onların en saygın kurumlarından biri olan Hacettepe Üniversitesi yönetimi tekel işçilerine destek veren öğrenciler için soruşturma açar.
Görevi Özgür düşünceye sahip, çağdaş bilimle donatılmış öğrenciler yetiştirmek olan bu üniversitedeki gelişmelere bakın. Özgür, çağdaş eğitimle binlerce saygın bilim adamı yetiştiren Hacettepe Üniversitesi ne kadar vahim bir duruma gelmiş.
Yazık, çok yazık!
Yönetim tarafından öğrenci velilerine gönderilen ültimatomda:
“Çocuklarınız ya özgür düşünceyi bir kenara bırakıp yönetime biat eder yâda kulaklarından tutulup dışarı atılır.”
Bu şekilde düşünen yönetime bakın. Öğrenciler sırf Tekel işçilerine destek verdikleri için kulaklarından tutulup atılacağından bahsediyor. Bu düpedüz iktidara ve YÖK’e yaranmak için yapılan bir baskı.
Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ 98 yaşına rağmen eline Türk bayrağı alarak Genelkurmayın önüne gelerek ordumuzu ve Yargımızı yıpratmayın onlara dokunmayın diye dileğini belirtiyor. Bu diğer öğretim üyelerine örnek olması gerekir.
Nereye gideceğini bilmiyorsan seçeceğin yolun önemi yoktur.
YÖK Başkanlığına ve üniversite rektörlüğüne getirilen ismi cismi bilinmeyen en ufak bir bilimsel çalışması olmayan aynı zamanda 14 yıl doçentlikte bekleyen biri rektör yapılırsa onun üniversiteye vereceği bir şey yoktur. Bu şahsın üniversite özgürlüğü veya bilimsel bir çalışmaya katkısı olamaz
Üniversite bağımsız bir kurumdur. Öğrencisine müspet ilmi ve bilgiyi yüklemek olan üniversite kendi içinde bile bir birliği sağlayamamış rektörler, akademik personelle çatışır bir duruma getirilmiştir.
YÖK başkanı veya üniversite rektörleri Cumhuriyetin mensuplarıdır. Bunlar hiçbir partinin veya bir kurumun adamı veya tarafı olamazlar. Bunlar kesinlikle hangi dönem olursa ve hangi iktidar olursa olsun üzerine aldığı görevde yansız olması gerekir.
Yoksa ülkemize ve gençlerimize yazık olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.