Ali AKSÜT
Beyaz önlüklülerin çilesi
Beyaz yakalıları tanıyorduk, mavi yakalıları da gördük. Bir de "beyaz önlüklüler" varmış bu ülkede. Yani hastalandığımızda koşa koşa gittiğimiz, canımızı emanet ettiğimiz üzerlerinden hiç çıkarmadıkları meslek üniformaları ile bizleri muayene eden, sağlık elçisi doktorlardır beyaz önlüklüler. Türkiye’de, bütün illerde fedakârca hizmet veren sağlık ordusu doktorlar... Sağlık memuru, ebe ve hemşireler.
Bugün, beyaz önlüklü doktorlarımızı gördüm Aydın - Efeler Atatürk Kent Meydanında. Sanki bütün Aydın ilçe ve çevresindeki Sağlık Ocaklarından gelmiş aile hekimleri. Bir takım mesleki, görevleri ile ilgili yeni Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı yeni yönetmeliğin uygulamada karşılaştıkları sorunları dile getirmek ve hak aramak için bütün illerde meydanlara çıkmışlar. Anlaşılıyor ki, bıçak kemiğe dayanmış, aile hekimlerini hasta ile karşı karşıya getirecek bu hukuksuz yönetmeliğe karşı 2 Aralık ve 6 Aralık tarihleri arasında işi bırakma kararı almışlar. Böyle bir demokratik, yasal hak arama eylemine sebep temel sorunlar ise; aile hekimi doktorun mesleki özgün görevlerine bir baskı ve müdahale gibi anlaşılan...
Antibiyotik, ağri kesici ve mide ilaçları yazmasına kısıtlama getirilmesi,
Aile hekimine günde en az 75 hasta bakması gerekirken, ayrıca kronik hastalıkları içinde 20 dakika da bu hastaları takip etme durumu...
Aile hekimine kayıtlı hasta, eğer 6 ay hekimine gelmemişse primi kesme, sözleşmeye feshetme gibi yaptırımlar aile hekimlerini zor durumda bırakıyor.
Ülkemizde toplumun, vatandaşların yaşadığı sorunlar, geçim derdi, ekonomik sıkıntılar ve her gün artan asayiş olayları, cinayetler...! Ve aynı ülkede, aynı toplumun içinde hekimlik mesleğini yaparken doktorlarımızın yaşadığı saldırılar, darp, dayak, hakaret ve küfürlü tacizler...! Yetkililer, her türlü tedbiri aldık diyorlarsa da bir türlü önlenemedi. Gene hasta veya hasta yakınları bir olup aile hekimine, sağlık ocağına basıyorlar. Ortalığı kırıp, yıkıp devlet malına zarar veriyorlar.
Bize sağlık hizmet veren bu fedakâr doktorların ne bitmez çilesi varmış...
Bir hastayı iyileştirdiğinde, bir fabrika yangını, deprem, sel afet vb. olaydan bir can kurtardıklarında en çok mutlu olan şerefli, kutsal meslekleri ile gurur duyan güzel yürekler onlar. Devlet yönetimi ve devlet bürokrasi ciddiyet ve sorumluluğu ile çözülebilecek konular bunlar.
Sağlık sistemi bir bütündür. Hizmet akışında halkanın biri koparsa hem hasta mağdur olur, hem de aile hekimi. Vatandaş cephesinden sağlık hizmeti alırken zaten bir sürü yaşadığımız zorluklar var. Belli branşlardaki hizmet veren doktorların ya yurt dışına gitmeleri, ya da özel sektör sağlık tesisi hastaneleri tercih etmeleri.
Ayrıca şu randevu sistemi sıkıntısı...Hastanelerdeki tıbbi cihaz röntgen, emar, ultrason, tahlil vb. tetkikler için de randevu uygulamasında, hasta muayenesi teşhis ve tedavide çok farklı zamanlarda işlemlerin uzaması hastanın sağlık güç, takat ve direncini bitirmektedir. Ya özel sektöre tedavi olmaya itilmektedir vatandaş.
Nazilli' den emekli bir vatandaş, geçen sene mide rahatsızlığı için ilgili doktorlara gider. Pek etkili netice alamaz. Mide ağrı ve rahatsızlıkları devam eder. Sonra İstanbul'dan Nazili' ye gelmiş bir doçent doktorumuzun polikliniğine gider. Allah razı olsun, çok efendi, çok iyi bir doktormuş. Çok şükür midemle ilgili çektiğim acı ve rahatsızlıklar geçti. İyi oldum diye memnuniyetini ifade eder.
Bu örnekten kastım hizmet edecek aile hekimi kadronun moral, motivasyonu, huzuru, çalışma barışı artıkça hasta memnuniyeti ve hizmet kalitesi artar.
Şair Özdemir Asaf şunu demiş:
"Bütün renkler hızla kirleniyordu.
Birinciliği beyaza verdiler...".
Ben de diyorum ki, çok ağır ve zor koşullarda tahsil edilen bu tip eğitimi, üniversitelerin hukuk gibi, inşaat, makine vb. gibi fakültelerinden daha fazla eğitimi devam eden, 6 yıl süren bir meslek alanı. Pek çoğumuzun ya evladı, yakını, yeğeni, komşusu... Okul veya sınıf arkadaşı olan ve aile hekimi veya diğer branşlarda hizmet veren yetişmiş kadrolar bunlar. Yoksa, kısır bürokratik ipe un sermelerle, zorlaştırılan yönetmelik eziyeti ile kırk katır mı, yoksa kırk satır mı misali devletin asli görevi olan sağlık hizmetleri ranta, paraya mı çevrilmek isteniyor. Mantar gibi biten özel hastaneler de olmalı belki. Ama sosyal devlet anlayışı yok sayılmadan. Çaresizlikten seslerini duyurmak için meydanlara dökülen beyaz önlüklüler; aslında çok şey istemiyor. Sadece eşit, nitelikli, ücretsiz ve herkes için erişilebilir bir sağlık hizmet istiyorlar.
Değerli devlet ve siyaset adamı 9. Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel bakın ne demiş:
"Sosyal devlet, bu ülkenin vatandaşların hepsinin ama tümünün insanca yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkın gerçekleştirildiği devletin adıdır."
Şair Özdemir Asaf, çabuk kirlenen rengin beyaz olduğunu ifade ederken, benim gönlüm beyaz önlüklüler ordusunun önlüklerinin kirletilmesine razı değil. Doktorlarımıza haksızlık etmeyelim. Hastanelerinin giriş kapılarında; Atatürk’ün "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." veciz sözü ile güven ve değer verilen doktorlarımıza vurgu yapıyor.
Necip Fazıl şu güzel beyitle şöyle diyor:
"Beyaz kağıda yazılmış, sütle yazı...
Elindeyse gel de şu beyazdan sıyır beyazı."
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.