Aydın’daki iki insan tipi

Tiral’ı (Trallesi’i) teslim alan, Oğuzların Aydın kolundan gelme Aydın oğlu Mehmet Bey’le başlayan Aydın Güzelhisarı’ ndaki Aydınoğulları egemenliği ile Türkler Bizanslılara karşı karada ve denizde çok büyük başarılar kazanmıştır. Aydınoğlu Mehmet Beyoğlu Umur Bey,  kurduğu Türk donanmasıyla Ege Denizinin altını üstüne getirmiştir.

Aydınoğulları Beyliğinin merkezi Birgi’dir. İzmir, Tire, Aydın, Çine, Nazilli, Buharkent, Bozdoğan’ı içine alan büyük bir alanda Aydınoğlu Beyliği siyasi, sosyal, ekonomik, ilmi pek çok başarıya imza atmıştır. Aydınoğlu Mehmet Bey Birgi’yi bir ilim merkezi haline getirmiştir. Beylikler döneminde ilmi teşvik etmiş, Anadolu’nun en değerli ilim adamlarını Birgi’ye davet ederek  “Anadolu’da aydınlanma çağını” başlatmıştır.  Bu başarı Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, değerli bilim adamı Prof.Dr. Bekir Karlıağa tarafından bilimsel araştırma konusu olarak üzerinde çalışılan bir konudur.

Aydınoğulları Osmanlı egemenliğine boyun eğince, imparatorluğun bir parçası olarak siyaseten yok olmuşlardır.

Aydın’ın 14’üncü yüzyılda, nüfusunun belki üçte biri Türk ve Müslümandı. Halkın diğer unsurları Rum, Yahudi ve Ermeni’dir.

“Aydın Güzelhisarı” Milli Mücadelede çok önemli olaylara tanıklık etmiş, mazlum bir kenttir. Aydın 20.yüzyılda tarihte eşine az rastlanan bir zulme ve ihanete, yıkıma uğramıştır.

Milli Mücadele yıllarına gelindiğinde şehrimiz Aydın’ın Hasan Efendi Mahallesi bir Yahudi mahallesidir. Bugünkü Cumhuriyet İlkokulu hem havra (Yahudilerin dini ibadetgâhı) hem de bir Yahudi mektebidir. O zamanlar merkezde üç bin, ilde 10 bin Yahudi yaşamaktaydı. Zafer mahallesi Rum ve Ermenilerin birlikte yaşadığı bir mahalleydi. Bugünkü Hakim evlerinin olduğu yerde büyük Ermeni kilisesi vardı. Üst tarafta Aytepe’deki Aytepe gazinosunun olduğu yerde ise Rumların büyük kilisesi bulunuyordu. Şimdiki Zafer İlköğretim Okulunun olduğu yerde ise bir “Katolik Manastırı” vardı.

Şehrin en güzel evleri ve konakları, ovanın en güzel tarla ve çiftlikleri hep Rumlara aitti. Zanaat ve ticaret Rum, Ermeni, Yahudi ve onlara destek veren yabancı şirketlerin elindeydi. Aydın’ın pamuk, incir, yağ ticareti İngiliz Forbes şirketlerinden sorulurdu.

Türkler ise Aydın’da devlet memurluğu ve askerlikle; şehirde yaşayanlar ayak hizmetlerinde, köyde yaşayanlar ise çiftçilikle uğraşırlardı. Şehirde ekonomiyi elinde tutan azınlıklarla kaynaşmış, onlarla oturup kalkan zengin itibarlı bir gurup mütegallibe de vardı.

Milli Mücadeleden önce Türklerden biri eczane açınca (Germen Eczanesi) yerli Rumlar, “Türkler bizim ekmeğimize mani oluyor” diye Fransız Konsolosluğuna şikâyet etmişler, eczanenin derhal kapatılması için hükümete baskı yapmışlardır. Sadrazam Talat Paşa müfettiş göndererek durumu inceletmiş; Fransız konsolosluğuna gereken cevabı vermiştir. Türk eczanesi faaliyetine devam etmiştir.

Milli Mücadeleden önce Aydın’da azınlıklarla çok sıkı fıkı menfaat bağlantıları olan bir kısım dönme aileler, şehrin siyasi kararlarını şehir kulübünde tartışırlarmış. Eşraftan sayılan bu zümrenin birkaç Millici aile müstesna, menfaat, şahsi çıkar, eğlence, yaşam olarak Hıristiyan tebaadan pek farklı zihniyeti yoktur. Bunu işgal günlerindeki haince davranışlarından anlıyoruz.

Aydın merkezde Türklerin ekonomik, sosyal ve siyasi gücü yoktur. Türk ve Müslüman ahali köylerdedir. Asıl Aydın Beyliğinin karakterini temsil eden merkez köyleridir. Baltaköy, Şahnalı, Armutlu, Kozalaklı, Dalama, Alanlı, Mesutlu, Hamzabali, Çiftlik, İmamköy, Ovaköy, Kocagür, Kenker, Köşk, Umurlu, Savrandere, Hallaçlar, Çakırbeyli, Cincin, Bahçearası, Beydere, Eğmir, Çeştepe, Tepecik vs. köylerdir. Bu köylerde Rum, Ermeni nüfus yoktur.

Rum, Ermeni nüfus ekonomik üstünlükleri sebebi ile yerli nüfusu ahlaken tesirleri altına alarak kültürel yozlaşma yaratmışlardır. Bütün bunları şunun için yazdım.

Milli Mücadele yıllarında Aydın’da iki insan tipi vardır.

Bunlardan birileri ekonomik, sosyal, siyasi gücü olan Yahudi, Rum, Ermenilerle dirsek temasında olup onlardan dış destek alan eşraf ve savaşmayan, bedel tutan, yerliler.

Diğerleri ekonomik, sosyal, siyasi gücü olmayan savaşlarda yıpranmış, yorgun, fakir, Türk Müslüman ahali ve onlarla hareket eden çok küçük bir eşraf gurubu.

İşte bu iki karakter gerçek yüzünü Yunan işgali başlayınca göstermiştir.

Kozmopolit mütegallibe takımı Yunan İzmir’i işgal ettiği zaman şehir kulübünde ne yapalım tartışmalarını başlatmıştır. Maalesef bu tartışmaları Ramazan Paşa Camisi’ni de alet etmişler; Asaf Gökbel’in söylediğine göre üç gün tartışmışlar. Neticede Yunanlılara karşı direnmeme kararı almışlar. Can ve mal korkusu vatan sevgisine; bayrak aşkına; din ve namus gibi kutsal değerlere galip gelmiştir.

Bu gurup başta zamanın belediye başkanı Emin Bey olmak üzere bir kısım eşrafla beraber Yunanlıları Aydın’a davet etmişlerdir. Hatta bu amaçla bir heyet İzmir’e gitmiş, Yunan yetkilileriyle bizzat görüşmüştür. Bunlar için kendi varlıkları önemliydi. Gerisi hikâyedir. Asıl olan işgalcilere şirin görünerek, onlara hizmet ederek kendi çıkarlarının bekasıydı.

Asıl millet Yunan İzmir’e çıktığında Aydın’ın işgal edileceğini bilmektedir. İçin için yanmaktadır. Patlamaya hazırdır. Ancak eşraf bu haksız işgale karşı büyük bir hınç ve intikam ateşiyle yanan halkın tepkisini azaltmak için onları yumuşatmakla meşguldür.

“Deli misiniz? Çılgınlık yapmayın; halkı kırdırırsınız” “işinize gücünüze bakın size mi düştü vatanı kurtarmak” “ Yunan gelecek de size ne yapacak ki; boşuna huzuru bozmayın” diyerek Aydın’ı psikolojik olarak işgal için hazırlıyorlardı.

Yağcılarlı Zeybek Kıllıoğlu’nun,  eşraftan Cemal Çiftçi Bey’e direnişe katılması için yazdığı mektuba verdiği cevapta yazdıkları cevap içleri sızlatır.” Otur oturduğun yerde. Yunan gelecekte pamuk tarlalarını Yunanistan’a mı götürecek?” İşbirlikçi mütegallibe böyle diyecek kadar basiretleri bağlanmıştır. Bu zihniyetteki kişiler, Yunan Aydın’ı işgal edince, çoluğunu çocuğunu, parasını pulunu toplayarak Sakız Adası’na ya Rodos Adası’na kaçmışlardır. Ancak Cumhuriyet ilan olduktan yıllar sonra tekrar Aydın’a dönüş yapmışlar; işlerine bıraktıkları yerden devam etmişlerdir.

Milli Mücadelede Yunan’a karşı durup onlarla savaşan, canı pahasına vatanı için mücadele eden “kimlik” ile eğilip bükülüp Yunan’ı mavi bayrakları ile karşılayan zihniyetin “kimliği” bugün şu veya bu isim altında Aydın’da yaşamakta; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Aslen “nereli olduğumuz” değil “ ne olduğumuz” önemlidir. Dün Yunanla işbirliği yapan işbirlikçi zihniyetin adı, kimliği ne olursa olsun Aydınlı olamaz, Aydın’ı temsil edemez.

Gerçek Aydınlı karakteri, mesleği, meşrebi ne olursa olsun her türlü şahsi çıkar hesaplarının ötesinde “Ülkem için, Vatanım için, Aydın için” ben de varım diyebilenler; Aydın’da iz bırakanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum