Nevzat ARSLAN
Aydın’da Yeni Kuşak Köy Enstitütülüler Sempozyumu
Aydın’da 9 Nisan Cumartesi Günü Şükran Güngör Salonunda Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği, Aydın Şubesinin etkinliği yapıldı. YKKE (Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği) Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Efeler Belediye Başkanı Mesut Özakcan’ın katkılarından söz etti. Aydın Şube Başkanı Yusuf Büyükçoban hocamız heyecanlı hali ile kürsüye gelerek;
“1928 Fethiye doğumlu 89 yaşına ayak basmış, Köy Enstitülü Yusuf Büyükçoban hepinizi selamlıyor.” diyerek coşkulu sözlerle açılışı yaptı. Hasan Ali Yücel’i anarak Tonguç Babaya (İsmail Hakkı Tonguç) selamlar diyerek alkış aldı.
Mandolin…
Evet bir Cumhuriyet ritüeli…
Hele o mandolin topluluğu… Ortaokul yıllarımıza götürdü bizi.
Ayfer Kocabaş Yönetiminde Kadriye Yılmaz, İsmihan Şirin, Birsen Anaç, Hanife Coşkun, Adil Narin, Osman Gürel, Mustafa Yiğit, Celal Yücel, Necati Şahin, Yalçın Bozkurt ve Kerem Güler’den oluşan genelde her biri 60 yaşını aşmış, ihtiyar delikanlı ve hocahanımların coşkuları, heyecanları yanında içlerindeki ışıkları adeta dışa yansıyordu. Pozitif enerji yayılıyordu herbirinden… Ziraat Marşı,Köy Enstitüleri marşı, Santa Lucia, İlkokulda öğrendiğimiz “Dostluk” şarkısı, İzmir ve Tavas Zeybeği bu kadar güzel çalınabilirdi. Sis Dağı adındaki şarkıda ise;
Okulun Pınarından su içtim avuç avuç
Enstitülerin babası, Yaşasın Hakkı Tonguç.
Gemim geliyor gemim aceledir acele
Bir mektup yazacağım Hasan Ali Yücel’e…
Diyerek Rahmetli Yücel ve Tonguç Baba şarkılarda anıldı.
Salonun yarısı boştu, sonradan dolmaya başladı. 1000 üzerinde davetiye dağıtıldığını öğreniyoruz. Çetin Özçelik hoca bu duyarsızlığa söyleniyor. Ortaklar, Nazilli Öğretmen Okulları, Eğitim Enstitüleri kapatılmış, konuşuyoruz. O zaman kim ne ses vermiş? Ne yapılmış? Derneğin Danıştay’a kapanmaması için dava açtığını öğreniyoruz. Herkes bir hesap derdinde, Sosyal Demokrat Partiler o zaman akla geliyor. Sosyal Demokratların da kendi saflarındakilere ne kadar destek oluyor diye sorgulamaları gerekli değil mi? Aslında sorunu bilenlerin yine bilenlere anlatıldığı bir toplantı. Çare değil...
Köy romanlarının babası Fakir Baykurt’un “Kaplumbağalar” romanı bana Köy Enstitülerini hatırlatır. 1936 yılında 84 öğrenci ile açılan Enstitünün belki de ilk mezunlarından biri Tozak köyünün eğitmeni Rıza. Eğitmen Rıza, köylünün önüne düşüp de purluk toprağı yemyeşil bağa dönüştürdükten sonra kadastrocuların gelmesi ile hayalleri yıkılan köylülerin acı bir devlet-köylü ikilemini de aktarmaktadır bu roman. Kırk yaşında vefat eden rahmetli babama ölümünden 15 gün öncesinde 3 gün boyunca bu romanı okumuş olmam da içimde acı bir anı olarak yer almaktadır.
İdeal öğretmen… İlkokul öğretmenlerimden rahmetli Horsunlulu Veli Balcıoğlu devlet parasız yatılı lisede okuduğumuz yıllarda her sömestrede köye gelir, öğrencilerini çağırtır, derslerimizi sorardı. Dalama’ya tayin olan Köşklü Çetin Yılmaz hocamızın köylü ile ilişkileri takdire şayan olup, ölümüne idealistti. Görüşlerinin bedelini Büyük Menderes Nehri sularına ayağına taş bağlayark atılarak canı ile ödemiştir. Enver Pekel öğretmenimiz ise, yıllar yılı köyümüz ile diyaloğunu koparmaması ile sevdirdi kendisini.
Bizler okulda öğretim yanında, eğitildik de.Okul bahçesinde her sabah mıntıka temizliği yaptığımız gibi, kasaba ortaokulunda da devam ettik. Askerlikte de zaten alışıktık biz mıntıka temizliğine… Kısacası çöp toplarken, çöp atılmaması gerekliliğini öğrendik. Her pazartesi sabahı masada ellerimizin altına mendilimizi koyup tırnak kontrolü yapılırdı. Her şeyimiz kirlenirdi de bu mendiller apak dururdu ceplerimizde… Hele Bayramlar! Bayramların önemini ve değerini büyüklerimiz çok iyi bilirdi. Bizlere anlatılmış ve de anlamıştık. Bayramları dört gözle beklerdik. Şiirler, piyesler ezberlerdik. İşte yaklaşan 23 Nisan bayramı heyecanlandırıyor ve nostalji yaşatıyor bizlere. Bayramlarında okulun camlarına Sarı Papatya yaprakları ile “Hoş geldin 23 Nisan” yazardık. Şimdi bayramlar, adet yerini bulsun yasak savarcasına kutlanılıyor.
Eğitimin tasarrufu olmaz. En büyük bütçe eğitimde değil ise, düşünmek gerekir. Caminin imamı ve okulun öğretmeni köyde önemli bir yeri vardır. Taşımalı eğitim sistemi ile köylerde öğretmen kalmadı. Hele imam köyde ışık olamıyorsa, yobazlık başlamışsa, köyün çocuklarının halini düşünün. Köyde okul binaları bakımsız, çatıları çökmüş, iç sızlatıcı bir halde. Adeta bu görüntüye meydan veriliyor. CHP, işte taşımalı eğitim için boşaltılan köyde okulları açarak, köyü öğretmene kavuşturmak ve atanamayan öğretmen derdini çözmek önemli projelerindendir.
Siz Ortaklar Enstitüsünün bakımsız kalmış binalarını hiç gördünüz mü? Hele Hasanoğlan Köy Enstitüsünün Açıkhava Tiyatrosu yıllara meydan okurken, Binalardan hamam ve müzik salonları çökmemek için direniyor. Sinema Salonunda ise, sandalyeler bile aynı yerini koruyor. Buralar restore edilerek kurum ve kuruluşların hizmetine sunulamaz mı? İzledik ve içimiz sızladı inanın…
Önce eğitim sözünün geçerliliğini biliriz de bir ülkenin Milli Eğitim sistemi ile bu kadar oynanamaz. Birilerinin aklı bir yerlerinden öte geçmiyor. Muhafazakarlık ve din kisvesi altında bastırılmış duyguların, dışa vurumu sapıklıkların haber olduğu ülke gündeminde bir kereden bi şey olmaz, önüne yatarım diyenlerin sözleri anımsatıldığında adeta olayları bir siyasi linç haline dönüştürmüyorlar mı!
Fakir Baykurt’tan yıllar öncesinden hafızamda kalan duygulu bir Anadolu ağıdı,
Irazcana ağıdı ile bitirelim.
Bahçemizde gül fidanı
Akar ganı, uçar canı
Gara Bayram ne yatıyon
Gör Hatçanı, Irazcanı.
Gökçe karga ne ötüyon
Tüylerini ne döküyon
Düşmanların toplanmış
Gara Bayram kalk ne yatıyon?
Aşşadan gelir gazlar
Görennerin yüre zızlar
Gara Bayram can veriyo
Duymuş olun gelin gızlar…
KÖY ENSTİTÜTÜLÜLERİNDEN GÖRÜNÜM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.