Ahmet KELEŞOĞLU

Ahmet KELEŞOĞLU

Aydın Büyükşehir Belediyesi ve Veli Bey

Aydın Büyükşehir Belediye'sinin ilk kurulduğu günlerden bir gündü. Binanın bölümleri arasındaki daire başkanlıklarının, fiziki alanlarının belirlenmesi çalışmaları yapılıyordu. 

Büyükşehir binasındaki katlar daire başkanlıkları arasında bölümlere ayrılacaktı. Müdür arkadaşlarla ve çalışan personelle birlikte, heyecanla yerlerin belirlenmesini bekliyor, masaların kurulmasına yardımcı oluyorduk. Herkesi tatlı bir telaş ve heyecan almış gibiydi!

O koşuşturmanın arasında gözüme, Aydın Belediyesi döneminde Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü yapmış ve daha sonra da, nedenini bizim de bilemediğimiz bir durumdan dolayı görevden uzaklaştırılarak, veznelerde tahsildarlık görevine getirilen Tahir bey ilişti.

"Hayrola Tahir Bey nasılsınız" dediğimde, "Başkan beni Kültür Daire Başkanı yaptı" cevabını almıştım.  Kendisine "hayırlı olsun" dileklerinde bulunarak tekrar işime dönmüştüm. Böylece, benimde içinde bulunduğum servise, daire başkanı atanmış ve rahatlamıştık artık. Bizimde bir daire başkanımız vardı.

Çalışmalarımız uyum içerisinde, iş akışı da, iş ahlakı düzeyinde ve kamunun öngördüğü düzen içersinde işliyordu.  Ya da en azından biz öyle zannediyorduk. 

Müdürler ve personel arasındaki uyum ve çalışma disiplini güzel işliyordu. Devamlı proje üreterek, Aydın'ı kültür şehri yapma azim ve hırsı içimizden hiç eksilmiyordu. Başkan Özlem Çerçioğlu'nun da zaten, "Aydın'ı kültür şehri yapacağım" sözü aklımızdan hiç çıkmıyordu. Daha daire başkanımız atanmamıştı. Ama öncesinde basın bürosuna yeni bir bürokrat gelmişti. Basın ve Halkla ilişkilerden sorumlu olacaktı. İsminin Veli Şakır olduğunu öğrendiğimiz bu donanımlı, profili yüksek kişinin, daha gelmeden haberi ulaşmıştı. 

Kendisi göreve başladığında odasına girip tebrik etmiştik. İş hususu ile ilgili olarak, bir isteklerinin olup olmayacağını sorduk. Olursa, kendisine yardım edebileceğimizi söyledik. Osman Bey, Serkan Bey ve ben, Veli bey den çok etkilenmiştik açıkçası! Öngörüsü, tecrübesi, fikirleri ve duruşu bizleri rahatlatmıştı.  Bizlere Aydın'ın Kültür dokusundan bahsediyor, sanatsal etkinliklerin nasıl ve hangi çerçevede gerçekleştirileceğini anlatıyor, devamlı bilgisayarın başında çalışıyor ve araştırıyordu.  Biz ise bu çalışmalar karşısında çok etkileniyor ve neler yapabilirizi araştırmaya başlıyorduk. 

Bu durum özellikle Osman Bey'i olumlu yönde etkilenmişti.  Bir defasında Osman Bey, Veli Bey'in bilgi ve donanımından bahsederken, heyecan içerisinde çalışmalara koyulmamız gerektiğini söyledi. Ve gece gündüz Aydın için neler yapabilirizi konuştuk. 

Veli bey'in kültür, sanat, tiyatro, sergi ve diğer sosyal alanlardaki birikimi bizleri heveslendirmişti. İşte tam da aradığımız buydu. Profesyonel bakış açısı böyle olmalıydı. Nede olsa İzmir'in Konak Belediye Başkan yardımcılığından gelmişti.

 Ne var ki artık; bizim daire başkanımız Tahir Bey'di. Ve bundan sonra onunla çalışacaktık. 

Biz Veli Bey'e ne kadar hayran kalsakta, bunların hepsi beyinlerimizde bir fikir fırtınası olarak kalacaktı. 

Ama en azından böyle bir kişinin, Aydın’da var olması bizleri mutlu etmişti. 

Zaman içerisinde, etkisi altında kalmış olmamızdan olsa gerek ki, konuşmaların arasında mutlaka Veli Bey den bahsediyorduk. Onun çalışma prensiplerinden örnekler verir olmuştuk. 

Yine böyle zamanlardan birinde, daire başkanımıza, Veli Bey'in bu üstün bakış açısı ve öngörülerinden bahsederken; daire başkanımız, "onu da görürüz yakında o da gider, biz böylelerini çok gördük" demişti. 

Başkanın bu sözlerine üzülmüştüm tabi… Ama o zaman anlam verememiştim.

 Sadece kısmi bir kıskançlık olabileceğini düşündüm.  Ama daire başkanı, zaman geçtikçe ve fırsatını buldukça da, hep bu adamın aleyhinde yerli yersiz konuşuyordu.  Hatta fırsatını bulsa, adamı bir kaşık suda boğacaktı bile.

Bitişik daire başkanlıkları olması dolayısıyla bütün çalışmalar görünürde cereyan ediyordu. Aradaki soğuk rüzgârları fark etmemek mümkün değildi. 

Daire başkanının, bu yerli yersiz konuşmalarının nedeni neydi acaba?  Onun yanına bir kez bile gidip "hayırlı olsun yeni işiniz" diyemez miydi?

Maalesef,.. Demedi..Diyemedi...

Bizler yavaş yavaş bunun nedenini anlamaya başlamıştık bile. Tabi daha önceki müdürlüğünde, basın ve halkla ilişkiler Tahir Bey'in sorumluluğundaydı. Yetki onun elindeydi.  Basının afiş, pankart, reklam ve buna benzer diğer doğrudan alımlar hep onun kontrolü altındaydı.

 Bu karalama ve çamur atmaların nedeni yavaş yavaş anlaşılıyordu. 

Çoğu zaman birlikte yapılması gereken işlerde bile, hiç bir araya gelmez ve hiç bir fikir alışverişinde bulunmazlardı. 

Amaç artık çok anlaşılır durumdaydı.  Adamı bıktırıp, usandırıp, göndereceklerdi. 

Nihayet öyle de oldu. Bir şekilde, Veli Beyin işine son verilmişti artık.

Hiç unutmam, Veli Bey gittikten hemen sonra daire başkanı Tahir Bey, Veli Bey'in masasına kurulmuş ve savaş kazanmış bir komutan edasıyla oturuyordu.  Bir başarı daha elde edilmiş birinin kanına daha girilmişti. Bizler bu duruma çok üzülmüştük fakat yapacak bir şey yoktu. Vahşi bürokrasi çarkı bir idealisti daha harcamıştı.

Emir büyük yerden gelmişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum