Mürşit Canbeldek
Atalarımızdan Mektup Var!
Yüzlerce yıl hem Vatikan hem de şii İran sarayının iğfal edici saldırılarından ehlisünneti korumayı birinci gaye edinen Osmanlı İmparatorluğu bugün manen yerle bir edilmek üzeredir. Vatikan ve Onun şer ortağı A.B.D sırf Türk Milletini konuşamaz, düşünemez ve tepki koyamaz hale getirmek için seri halde saldırmaktadır. Tarih ilmi başta siyaset olmak üzere bütün ilimlerin anası olarak kırmızı alarm verdiği halde azımsanmayacak bir kısmımız bu iki düşmanın tam da hesapladığı gibi düşünmekte ve hareket etmektedir. Bunun sonu cehennemde uyanmak olur. Atalarımız demiş ki” Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.”
Kanuni Sultan Süleyman için batılının verdiği bir isim Muhteşem SÜLEYMAN idi. Don Kişot yazarı Servantes ile aynı devirde İstanbul’da esir olarak yaşamış bir başka İspanyol yazarın hatıralarında; Muhteşem Süleyman’ın diğer bir adı da BÜYÜK TÜRK’ tür. İkili sohbet biçiminde kaleme alınmış bu hatırata göre BÜYÜK TÜRK sefere çıktığı zaman 70 bin asker yanında bir o kadar da bineksiz AT sefere çıkardı diyor. Neden 70 bin bineksiz at ordunun yanında sefere çıkıyor ben bunu anlamadım diye soran arkadaşına; "Macar ovasında 140 bin süvari görünümündeki bu kalabalık Alman İmparatoru Şarlken’in kulağında daha büyük korku doğursun da savaşacak gücü kalmasın diye toplanırdı” diye cevap veriyor. Yani Küçük bir savaş hilesidir ve Almanlar da bunu hep yutmuştur.
Savaş hileleri Türk zekâsının ürünüdür. Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki SAVAŞ HİLEDİR. Savaş hiledir ve Düşmana düşmanın silahıyla cevap verilir. Yani düşmana verilecek cevabın tek bir cinsi vardır, o da düşmanın silahıyla denk bir silahtır. Düşman Savaş diye ısrar ederken “Aman analar ağlamasın, aman kan dökülmesin” demek ve ısrarla bunun tek çıkar yol olduğunu söyleyip durmak hem Kurana hem Sünnete aykırıdır ve adına ZİLLET denir.
Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar isimli kitabıyla Sayın NECDET BAYRAKTAROĞLU Bize 2 bin 500 yıllık yoldan gelen MEKTUPLAR aktarmaktadır. Sağolasın Necdet Ağabey, ellerine gözlerine sağlık. Mektup; biz Müslümanların hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Mektubun gerçek değeri anlaşıldığında bunda abartı olmadığı ortaya çıkacaktır. Kuranı Kerim yaratanın kullarına Resulü eliyle gönderdiği son mektuptur. Ey Müslüman bunu değerini idrak edebiliyor muyuz? Kainatın sahibi için en kıymetli muhatap Müslüman’dır. Çünkü Kuran ona gönderilmiştir. Onun dengi yoktur. Bu mektubun içinde özellikle sizi yanıltanlar çıkarsa bilin ki o öyle değildir manasına gelen birçok ayetler mevcuttur. Özellikle Hz İbrahim için “BÜTÜN DİNLERİN BABASIYDI” gibi tam bir VATİKAN geğirtisini bize yutturmaya kalkanlar Kuran sizi YALANLIYOR. EY KENDİNİ CEMAAT EHLİ SAYANLAR HİZMET İÇİN YAŞADIĞINI SANANLAR LÜTFEN VE ALLAH RIZASI İÇİN bu sese kulak ver.” O ne Hıristiyan’dı ne Yahudi’ydi, O tam bir Müslüman’dı.”Bu mektup sana yazılmış sanaaaaa. Hz İbrahim için uydurulan “İBRAHİMİ DİNLER” ibaresi küçümsenecek bir maslahat barındırmıyor. Sonunda VATİKANA TABİ olacak nesiller yetişmesini istemiyorsan Lütfen ve Allah rızası için MÜSLÜMAN DURUŞU göster.
1850’li yıllarda Osmanlı sarayına şehzadelere Fransızca öğretsin diye alınan Macar dilcisi VAMBERY ARMİN İstanbul’da uzun yıllar kalmış Anadolu Türkçesini, İstanbul Türkçesini kapmış. tefsir hadis fıkıh ve İslam tarihi konusunda bir uzman kıvamına gelerek 1890’larda İngiliz SÖMÜRGELER BAKANLIĞI hesabına Türkistan’a seyahate çıkmıştır. TOPAL BACAĞI sarığı ve Cübbesiyle İSTABULDAN GELEN Topal hoca tiyatrosu oynamaya gitmiştir. Ona kanmayan hürmet göstermeyen Özbek, Kırgız, Kazak kalmamıştır. Büyük kabul görmüş ve ilerde İngiliz siyasetine yarasın diye topladığı malzemelerle Londra’ya dönmüştür. Armin Hatıratının bir yerinde bir KIRGIZ Koca’sından ürpertiyle bahsediyor.
“Bakü’den gemiye binerken kırpık gözlü aksakallı bir ihtiyarın beni tepeden tırnağa süzdüğünü gördüm. içim ürperdi. Gemide giderken bile o gözleri devamlı üstümde hissetim ve içimi korku kapladı. Bir akşam vakti bana yaklaştı;-efendi dedi sen kendini buradaki bütün Türklere İstanbul’dan gelen Türk hocası diye tanıttın ve hürmet gördün amma ben biliyorum ki sen ne TÜRK’ sün ne de Müslümansın. Buradaki vazifen bitip de memleketine döndüğünde şunu söylemeyi unutma ;Ben Türkistan’daki bütün misafirperver Türkleri kandırdım amma bir KIRGIZ KOCASI bana kanmadı benim gözlerimdeki Frenk ışıltıyı yakaladı.. diye yaz demiştir.
Bir Kırgız kocasının baktığı gözle bakalım Frenk ışıltıyı ve Frenk tuzaklarını görelim. Paranoya falan değil bunun adı. Türklüğün İslamlığın Düzgün insan olmanın yapı taşlarını unuttuğumuz için bugün çok kolay küffarın oyununa gelip kendi kendimizden başka düşman görmüyoruz. Yahudi’yle dost olan, Papa’ya; ”Muhterem Papa Cenapları" başlığıyla müdana kokan mektup yazanlar Peygamberin mektup üslubuna ihanet edenlerdir. Peygamberimiz efendimizin bilinen en az beş mektubu vardır. 4 satıra sığdırdığı heybetle mektubun bir peygamberden geldiğini ispatlamıştır. Roma çasarına, İran Kisrasına, İskenderiye ulusu Mukavkısa diye başlayan mektuplar imanın cazibesini yansıttığı gibi karşısındakinin de inancını sarsmıştır.
Osmanlı padişahlarının yazdığı mektuplar da aynı geleneğin ürünleridir. İslam’ın heybetini yansıtmıştır. Peki, PAPA’YA YAZILAN MEKTUP neyi yansıtmaktadır. Zillet ve teslimiyet kokmaktadır. Hiç bir gerekçe bu mektuba İslami bir kılıf giydiremez. Çirkinliği görmek zorundasın. Görmezsen o gözün hakkını vermemiş olursun.
Muhteşem Mektuplar isimli kitap gözlerimizi açmak için hazırlanmıştır. Lütfen bir göz gezdirin.
Dilini konuştuğun atanı dedeni kavmiyetçilik endişesiyle silip attıracak kadar korkunç bir propaganda savaşının içindeyiz. Bu savaşta en büyük düşmanımız bilgisizliktir. Seni bilgiden uzak tutmak için araya “Kanaat önderi” gibi HASAN SABBAH’ları koyup zihin tembeli haline getiriyorlar. Düşünmek, akletmek farzı ayındır. Yani herkese farzdır. 70 yıllık nafile ibadetten daha fazla getirisi olan bir ibadettir. İsmet sıfatı yani günahtan kusurdan arındırılmış ve korundurulmuş olma keyfiyeti sade peygamberlere aittir. Hangi hoca efendi olursa olsun yanlış da yapar ihanetin içinde de yer alabilir.
Osmanlının en büyük devlet adamı Barbaros Hayreddin Paşa Tunus Cezayir taraflarında cenk ederken sadece İspanyollarla uğraşmamış Müslüman TUNUS beyi ile de uğraşmıştır. Tlemsenin Müslüman emirinden gördüğü ihanet yüzünden ağabeyi Oruç Reis şehid olmuştur. Ve diyor ki Denizler emiri; Bu Araplara güven olmayacağını bildiğimden İspanyollarla savaşırken hep temkinli davrandım diyor. Anadolu’dan getirdiğim TÜRK EVLADLARIMA güvendim diyor. Acaba Barbaros kavmiyetçilik mi yapıyordu?
Biz şu anda Hz Ömer’de teşekkül eden ve Osmanlıda hayat bulan DEVLET ve DEVLET duruşunu hafife alan ve hatta onun ciddiyetiyle alay eden bir duruşla karşı karşıyayız. ABD’nin emrindeki eroin taciri çocuk katili PKK’yı Kürtlerin sözcüsü imiş gibi görmeye başladığımızdan beri yanlış üstüne yanlış yapıyoruz. Kötüyle baş etmenin yolu bu değildir. Devlet böyle duruş göstermez.
Özlediğimiz DEVLET DURUŞU’NU balıkçılar karşısında çok rahat bir tavır gösteren Sayın Belediye başkanımız ÖZLEM ÇERÇİOĞLU’NA bu vesileyle kutluyorum, işlerinde başarılar diliyorum. SAĞOLASIN TOPUKLU EFE DEVLET ADAMI DURUŞUNU GÖSTERDİN YOLUN AÇIK OLSUN…
YAZAR NOTU:
DİNLER ARASI DİYALOG isimli şeytani faaliyetin MASASI VATİKANDA OLUP KATOLİK PAPANIN belki dört yüzyıllık PROJESİDİR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.