Asuman DOKUZLU
Arkadaşım Memik Kibarkaya
İlk karşılaştığımızda Ankara’da sergim vardı Mustafa Necati Kültür Evi’nde. Akşamüzeri tam çıkıyorken sergimden, arkadaşım Memik geldi. Yıl 2009. Demek ki on yıl olmuş. Çok ilgili bakıyordu resimlerime. Her izleyiciye gösterdiğim ilgiyi ona da gösterdim. Biraz sohbet ettik. Onun da resim yaptığını öğrendim. Biraz kendisini anlattı. “Ben veteriner hekimim. Ancak resmi öyle çok seviyorum ki bu mesleğimin önüne geçti” dedi. Ama o bu işle uğraşanlar gibi normal boya kullanmıyordu. Kendi keşfettiği zeytinyağıyla ezdiği boyaları ve parmaklarını fırça yerine kullanarak resim yapıyordu. Biraz daha sohbeti ilerletince kuzenimin Ankara’da okurken ev arkadaşı olduğunu öğrendim. Böylece resim sohbetimiz uzadı. İstanbul’da katıldığımız bir sergide çalışmalarımız birlikte sergilendi. Zaman zaman sanat sohbetlerimiz uzayıp gider.
O bir portre ressamı bana göre, çünkü ifadeleri iyi veriyor. Resimlerine baktığınızda onun modellerinin hangi ruh hali içinde, hangi duyguda olduğunu anlamanız zor olmuyor.
Memik Kibarkaya Kahramanmaraş’ta tarımla uğraşan bir ailenin altı çocuğundan biridir. Önce okutulmaz nasılsa birilerinin tarımla uğraşması gerekiyordur. Tarla, bahçe vardır neden okunsun ki? Buralara çalışmak için insan lazımdır. Ancak okuldan bir ceza gelir okutulmadıkları için. Ve dokuz yaşındayken okumak zorunda kalır. Ailenin okuyan tek çocuğu. Memik okumaya devam eder. Onun hiç oyuncağı olmamıştır. O yüzden çamurlarla oynar çamurlardan resimler yapar. İlk resim sevgisinin tohumları böyle atılmıştır içine.
Çocukken tarlada çok sevdiği köpeği yılan tarafından ısırılınca kudurarak ölür. Bu Memik’i çok yaralamıştır. Bu hayvan sevgisi onu veteriner olmaya iter.Üniversitede hayvanlara can vermek için veteriner hekimliği tercih ettiği halde o hayvanların kesilerek öldürülmesine dayanamadığı için görev yapmak istemez hale gelir.
İyi resim yaptığı, lisede öğretmeni tarafından keşfedilmiştir. Ancak o resim çalışmalarını amatörce sürdürür ta ki Fikret Otyam’la tanışıp onun ‘’sen istifa et, resim yap’’sözüne kadar. İstifa eder. Ve başlar resim yapmaya ciddi anlamda. Çok yerde sergiler açar. Türkiye Atom Enerjisi kurumunda çalışırken. Keşfettiği kâğıt ve bir takım kimyasalları karıştırarak elde ettiği kendi boyalarıyla kendi üslubuyla resim yapar. Parmaklarıyla. Ve bir dizi ‘’Parmak izlerim’’ sergisi açar. İlgi çeker sadece parmaklarını kullandığı resimler onu özgünleştirmiştir.
Daha çok figüratif çalışır. Ve en çok da portre çalışır. Bunların ne söyledikleri gözlerindeki anlamlardan ne yaşadıklarını ve ne hissettiklerini kolayca anlayabileceğiniz kadar nettir ifadeleri. Aslında tarımla ilgili bir geçmişi olduğu için kendisini topraktan ve memleketinden soyutlayamaz. Devletten beklemektense ‘’kendi müzemi kendim açarım’’ diyerek Kahramanmaraş’ta bir müze açmaya karar verir. Halen daha yapımı devam etmekte olan müzede kendi eserlerini sergileyecek olup zaman zaman da başka sanatçıların eserlerinden oluşan sergilere yer verecektir.’’ Bizim marka olmamız için önce memleketimizin marka olması lazım, ben de bir picasso olabilirdim eğer ülkem gelişmiş ülkelerin arasında olsaydı’’diyen Memik Kibarkaya bundan sonra sanatına Maraş ta açtığı müzede sürdürmeyi düşünmektedir. Türkiye nin birçok yerinde sergiler açan Memik Kibarkaya. Halen açmayı sürdürdüğü sergileriyle çalışmalarına devam etmektedir. Değerli arkadaşıma buradan ‘’yolun açık olsun daha nice sergilere ve başarılara’’ diyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.