Aldatılmak istenen Türkiye

ABD Başkanı George BUSH, Saddam Hüseyin’i devirerek Irak’ı özgürleştirmeyi 2000 yılı başkanlık seçimlerinden önce siyasi hedef olarak açıklamıştı.

Irak’ın işgalinin 11 Eylül saldırıları öncesinde Bush’un göreve başlamasıyla birlikte planlandığı da sır değildir.

Sürekli gözden geçirilen savaş planlarında Kuzey Irak’taki Kürt gruplar en önemli müttefiki olarak görülmüş ve bu bölgeye ABD Özel Kuvvetlerinin gönderilmesi baştan itibaren planlarda yer almış ve defalarca giriş çıkışları olmuştur…

ABD güçlerinin, ağır hava bombardımanlarıyla biri Kuveyt’ten kuzeye, biri Türkiye üzerinden güneye olmak üzere Bağdat’a iki yönden saldırması öngörülmüştür.

Türkiye’den açılacak cepheye de “hac” anlamına gelen “pilgrim” kod adının verildiği sonradan ABD kaynaklı yayınlarda açıklanmıştır. Müslüman bir ülkeye başka bir Müslüman ülke üzerinden yapılacak saldırının, dini içerikli bir isimle planlanması ve buna alet olmak alçaklık değil de nedir? Adamlar işgalin kod adını “kutsal yerleri ziyaret, hac” koyabilmişler.

1 Mart 2003 tezkere kapsamında ABD istekleri adeta bir işgal manifestosu gibidir.

ABD askeri birlik, uçak ve savaş gemisi sayısı belirtmeden on iki havaalanı(Afyon, Adana, Batman, Çorlu, Diyarbakır, Erhaç-Malatya, Erzurum, İncirlik, Mardin, Muş, Oğuzeli-Gaziantep, ve Sabiha Gökçen ile 6 limanı (İskenderun, Mersin, Taşucu, İzmir, Samsun, Trabzon) askeri harekat amacıyla kullanmak istiyordu.

resim-1-038.jpg

255 savaş uçağı ve 65 B/H helikopter Güney Doğu bölgemizde ve ona yakın yerlerdeki havaalanlarına yerleşecekti.

İskenderun limanına gelip, G.Antep-Silopi hattını takip ederek Kuzey Irak’a geçecek 60 bin ABD askerine ilave olarak lojistikçi adı altında 50 bin ABD askeri de bahse konu güzergahta topraklarımızda konuşlanacaktı. Güzergâhta bulunan yerleşim yerlerinde garnizon oluşturulabilecek alan ve binalar tutulup kiralanmıştı. Kayseri’de bulunan Yataş firmasına 2 metre 20 cm. uzunluğunda yatak siparişleri verilmişti…

Cezai ve hukuki sorumluluk, vergi muafiyeti, gümrük mevzuatı gibi alanlarda küçük çaplı askeri tatbikat ve uçuşlar için geçerli olan bu düzenlemelerin, Irak’ın işgali gibi çok geniş çaplı bir askeri harekâtta esas alınması isteniyordu.

Bu taleplerin tercümesi, ABD askeri güçlerine hukuki ve cezai dokunulmazlık ile vergi ve gümrük muafiyeti tanınması, bütün faaliyetleri için açık çek verilmeseydi.

ABD bununla da yetinmiyor. Askeri harekâtın yüksek temposu nedeniyle hızlı askeri malzeme taşınması için bazı Türk yasaları ve yönetmeliklerindeki izin, asgari başvuru ve bekleme sürelerinin askıya alınmasını da istiyordu.

Daha da önemlisi ABD metninde telefon, elektrik ve su harcamalarının ödeme şekli yer alırken, “harekâtın esasları” bulunmuyordu.

ABD birliklerinin harekât sonrası en kısa zamanda Türkiye’den ayrılmalarını teminat altına alacak düzenlemeye ilişkin tek satır bulunmuyordu.

En çarpıcı eksiklik ise Türk askerlerinin güvenlik amacıyla Irak’a geçişlerine hiç yer verilmemiş olmasıydı.

ABD’nin temel düşüncesi Kürtleri müttefik olarak görüyor olmasıydı. Kürt grupları azami ölçüde korumak, onların düşüncelerine öncelik vermekti.

Türk tarafı 3 temel meseleden dolayı K.Irak’a asker göndermek istiyordu.

Bunlar;

-Harekât sırasında sınırımıza yönelecek göçün Irak topraklarında durdurulması

-PKK’ya karşı ileri hatta güvenlik önlemleri almak.

-Türkmenleri hedef alacak saldırılara karşı caydırıcılık icra edilmesiydi.

ABD’nin tezkere süresince taviz vermediği pek çok konu vardı. Bizim için en önemlilerinden bir tanesi şuydu. “Türk Özel Kuvvetleri, PKK/KADEK gibi teröristlerle mücadele dahil kendini savunma hakkını kullanmayı gerektirecek durumlar ve Irak kuvvetleri veya merkezi Irak muhalif güçleriyle askeri çatışmaya girmeyecektir.”

Bu ‘benim hükümranlık sahamda sen silah kullanamazsın’ anlamına geliyordu. Böyle bir yaklaşımın muhatabı ancak manda altındaki bir ülke olabilirdi.

Şimdi sıra ile yürüyelim mi? Irak’ta Saddam, İsrail için devrilirken Kuzeyde Barzanistan yaratıldı. Suriye’de El Nusra, El Kaide, İşid, Suriye demokratik Güçleri, Özgür Suriye Ordusu diye diye Fırat’ın doğusunda PKK/YPG homojen bir yapı oluşturdular. Dedik ya ABD’nin Kürt sevdası bu asırda da devam edeceğe benziyor.

Şimdi sizlerden empati yapmanızı istiyorum. Gözünüzü 3-5 saniye kapatıp, Irak işgali ve Saddam’ın devrilmesinden sonra boşa çıkan Irak ve Türkiye’de konuşlu ABD ve müttefik güçlerine, Suriye devleti kaç gün dayanırdı.  Sonrasında da ABD kuvvetlerinin Türkiye’den çıkabileceklerini düşünmek saflık olurdu…

Sapan lastikleriyle taş atan çocukların kendilerini geliştirip, lastik yakarak sivil itaatsizlikle başlayan masum eylemlerin isyana kadar gideceğini görmek lazımdı…

Bizi Irak’a sokmayanlar, burada patron benim. Bana rağmen bu isyanı bastıramazsın deyip bölgeyi kopartma peşindeydiler…

resim-2-031.jpgABD Başkanı George BUSH 29 Haziran 2004 günü İstanbul’a gelmişti. Tarihi Ortaköy Cami ile Boğaz Köprüsünün yer aldığı jenerikteki resmini hatırladığınızı sanıyorum. TC. Bakanlarının bile el ve üst aramasından geçirildiği Başbakanla Çırağan Sarayı’ndaki görüşmesinde, zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “BUSH’un gözlerinden PKK’yı bitireceğini anladım” demişti.

Gördüğünüz gibi PKK’nın bittiği filan yok. Hatta yeni mevziler kazandığı ortada. Suriye’de Fırat’ın doğusuna bak yeter… Şimdi hazırlanmakta olan Suriye Anayasasında asli unsur oluyorlar… Asli unsur demek kurucu taraf demektir… Bunu bize öğretecekler.

PKK’yı ABD kurdu. Almanya işletti. Norveç ve Danimarka her türlü legal ve illegal paraların transferlerini gerçekleştirdi. İtalya patlayıcı ve mayınların tedarikçisi oldu. Yunanistan istihbaratı ve tümgeneral Naksakis Gayri Nizami Harp savaş taktik ve teknikleri konularında 24 saatte 25 saat çalışarak Türk Ordusuna karşı savaş doktrinleri geliştirip eğitmişlerdir.

1 Mart 2003 Tezkeresinin TBMM’de ret edilmiş olması, ülkemiz üzerine oyunları sadece geciktirmiştir. Yönetici ve aydın kesimde tarih bilincinin ecdat dizileriyle sınırlı kalması durumunda,  yakın gelecekte sıkıntılı günler bizi bekliyor demektir…

Batılılar uzun vadeli hesaplarını yapmaktalar, biz ise bugünü atlatalım yarın Allah kerim zihniyetiyle buralara ulaşmış durumdayız. Obama kandırdı. “Bu hasret bitsin” dediğiniz Hocaefendiniz aldattı. “Orospu ile memurun bahşişini peşin vereceksin” diyen dedenin torunu İranlı Rıza’da itirafçı oldu. Var olan ekonomik krizi bile dış güçlere bağladınız. Siz Bush’un gözlerinden PKK’nın biteceğini de yanlış anladınız. Devletin algılarla değil verilerle yönetildiğini görmek isterdik. Unutmayalım ki daima doğrular tecrübedir.

Ama biz her şeyi doğru okuyup, doğru anlamaya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum